Şiddet görüp şikayetçi olmuyorlar: Görünmeyen sebepleri var

Kişilerarası tekrar eden ilişkiler hakkında bilgi veren Psikolog Dr. Kahraman Güler, eşleri veya sevgilileri tarafından şiddet gören bazı partnerlerin ayrılmak için uygun koşulları olmasına rağmen kimi zaman şikayette bulunmadığından bahsetti. Bu kişilerin ‘Bu olay sizi ilgilendirmez, ben şikayetçi değilim’ gibi tepkilerde bulunduğunu belirten Dr. Güler, “Bu tarz kişiler genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde istismar edilmiş, şiddete maruz kalmış, kötüye kullanılmış aile ortamında büyümüştür” açıklamasını yaptı.

Şiddet görüp şikayetçi olmuyorlar: Görünmeyen sebepleri var

İnsanın doğduğundan beri dünyayla ilişki içinde olduğunu belirten Psikolog Öğretim Üyesi Dr. Kahraman Güler; çocukluk ve ergenlik döneminde öğrenilen yaşantı, gözlemlenen deneyimler, anne-baba ilişkileri, çevredeki nesnelerle olan ilişkilerin, kişilerin ‘ilişki şemasını’ oluşturduğunu belirtti. Dr. Güler, “Eğer kişilerin geçmişinde olumsuz yaşanmışlıklar varsa şemasında ‘ben suçlu biriyim, kötüyüm, sevilmem, değersizim’ gibi düşünceler yer alır. Başkalarına dair de ‘kimse beni sevmez, aldatır, kandırır, insanlar güvenilmez’ gibi şeyler düşünür” diye konuştu. Tam da burada şemaların devreye girdiğini belirten Dr. Güler, şemaların kişi davranış, duygu ve düşüncelerini etkilediğini, bu yüzden de geçmişte yaşanan olumsuzlukların kişilerarası ilişkilerde tekrarlandığını söyledi.

“KÖTÜLÜĞÜN ARDINDAN SEVGİ GELECEK SANIYORLAR”

Sürekli şiddet gören bazı kadınların da eşlerinden ayrılamadığını belirten Dr. Kahraman Güler, “Bu kişiler, ilgi ve sıcaklığın geçmişte gördükleri insanlarda saklı olduğunu zanneder. Bu yüzden yetişkinlikte de ona kötü davranan insanlara giderler. Çünkü kötülükten sonra bir sevgi, ilgi ve sıcaklık geleceğini düşünürler. Oysa sürekli kötülüğe maruz kalırlar. Belki yüzde 80-90 kötülük alırlar ama yüzde 10 aldıkları iyi şeyin peşinden giderler” diye konuştu.

Bazen de ilişkileri için çok heyecansız, stabil olduğunu düşünen insanların olduğunu ifade eden Dr. Güler, “Bunun nedeni gerginliğe ve çatışma ortamına, kavgaya çok alışmış olmamızdır. Zannediyoruz ki mutluluk ve huzur burada saklı. Bu yüzden o çatışmalı aile ortamını tekrar ediyoruz. Çünkü düğümü orada çözeceğimizi zannediyoruz” açıklamasını yaptı.

NASIL HEP AYNI İNSANLARA DENK GELİYORUM?

İnsanların genellikle ‘Nasıl oluyor da hep aynı insanlara denk geliyorum? İki kız arkadaşıma bakıyorum da fiziksel, kişisel özellikleri hep aynı, hep aynı tipteki kişileri buluyorum’ şeklinde konuştuğunu vurgulayan Dr. Güler, “Çünkü kişinin çocukluk ve ergenlik döneminde öğrendiği olumsuz yaşantıları harekete geçiyor. Kendisini ihtiyacını karşılayamayacağı, içinden çıkamayacağı ilişkilere sürüklüyor. Böyle yaptığında şöyle düşünmeye başlıyor: ‘Kehanetim kendini gerçekleştirsin istiyorum.’ Çünkü şuna inanıyorlar: ‘Kimse kimseyi sevmez, insanlar herkese kötü davranacak. İlişkiler zaten doyum vermez.’ Bu yüzden peşinen aslında doyum alamayacağı, kendini ifade edemeyeceği ilişkiler seçerek kopabilmeyi ya da yoksun kalabilmeyi garantiliyor” açıklamasını yaptı.

GÜVEN VERMEYEN İNSANLARI TERCİH EDİYORLAR

İnsanın her zaman haklı çıkmak istediğini belirten Dr. Güler, “Örneğin kişi kendisine güven vermeyen insanlarla daha fazla yan yana gelmeyi, birlikte olmayı tercih edebilir. Çünkü kimseye güvenmediği için bu güvensizlikte haklı çıkacaktır. Yani şeması haklı çıkmaya çalışmaktadır. Çünkü kişinin kendini anlaması, başkalarını suçlamaktan daha zordur” dedi.

KİMSE TUTARLI İLİŞKİ KURABİLECEĞİNE İNANMIYOR

İnsanların bazen ilişkide olup hiç sorun yaşamamasına rağmen ayrılık lafının dönüp durduğunu vurgulayan Dr. Güler şunları söyledi:

“Böyle durumlarda ya problem çıkartıp ayrılırlar ya da partnerlerini öyle zorlarlar ki partneri dayanamaz ve ayrılır. Çünkü bu kişiler kimsenin onunla tutarlı ve sürekli şekilde kalamayacağına, tanınacak kadar değerli, yeterli ve önemli olmadığına inanıyor. Burada terk edilme şeması devreye giriyor. Bu şema, çocukluk ve ergenlik döneminde ebeveynleriyle tutarlı ve sürekli ilişki/bağ kuramamış kişilerde daha fazla olmaktadır. Ebeveynleri büyük ihtimalle çocuğun ihtiyacı olduğunda orada olmamıştır. Çocukla çok ilgilenmemiştir. Depresyondadır ya da uzun süre hastanede kalmak zorunda kalmıştır. Yani ebeveynlerinden uzak ve yakın ilişkiden mahrum büyümüştür.”

ÇOCUKLUKTA İFADE EDİLEMEMİŞ DUYGULARI ÇÖZMEYE ÇALIŞIYORUZ

Şema terapide özellikle çocukluk çağında yarım kalıp yaşanmamış, ifade edilmemiş duygular üzerinde yoğunlaşıldığını belirten Dr. Güler, “Çünkü çoğu sorun aslında çocukluk ve ergenlik döneminde ifade edilemeyen duygulardan kaynaklıdır. Biz o duygularla çalışıyoruz. Kişi rahatlıyor, yetişkinlik hayatında kendini ifade etmeyi öğreniyor” dedi.

Dr. Güler sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kişi hangi düşünceyle hareket ediyor? Biz terapilerde onu buluyoruz. Sonra düşünceyi düzeltip işlevsel hale getiriyoruz. Kişi davranışlarını kontrol etmeyi öğreniyor; bazen de ‘Tamam biliyorum bunun farkındayım. Tamam bu davranışı da yaptığım için böyle niye geçmiyor o zaman duygu? Bir sorunu var ‘diyorlar. Altta çözülmemiş bir öfke, bir kırgınlık ya da yeteri kadar yaşanmamış bir duygu... Biz deneyimsel tekniklerle kişinin duygularını yaşamasını sağlıyoruz.”

Kaynak: Diyarbakır Söz

Çok Okunan Haberler