Psikiyatri Uzmanı Dr. Özlem Gül, sosyal fobi hakkında açıklamalarda bulundu. Sosyal fobinin tanımını yapan Uzm. Dr. Gül, “Yeni tanısal sınıflanma sisteminde Sosyal Anksiyete Bozukluğu olarak adlandırılan sosyal fobi, oldukça yaygın görülen ve bunu deneyimleyen bireye sıkıntı veren bir psikolojik durumdur. Sosyal ortamlarda diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme ve küçük düşme korkusundan kaynaklanan bir kaygı bozukluğu olarak tanımlanmaktadır” diye konuştu.
YAŞAM BOYU GÖRÜLME RİSKİ YÜZDE 5’TEN FAZLA
Sosyal fobinin hangi bireylerde daha fazla görüldüğüne değinen Uzm. Dr. Gül, “Sosyal fobi, genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlar. Risk faktörleri arasında kadın cinsiyeti, aile öyküsü ve erken çocuklukta utangaçlık veya davranışsal olarak engellenmiş mizaç yer almaktadır. Sosyal fobinin gelişiminde hem kalıtım hem de çevre rol oynamaktadır. Çalışmalar özellikle nörohormonal ve nörotransmiter sistemlerine ve amigdala, insula ve prefrontal korteks gibi beyin bölgelerini içeren fonksiyonel sinir devrelerine odaklanmıştır. Psikososyal faktörler arasında erken çocukluk dönemi sıkıntıları, kültürel faktörler, eleştirici ve yargılayıcı ebeveyn tutumları ve akran etkileri yer alır. Bireyin kendi beden görünümüne yönelik olumsuz inanışları da sosyal fobi gelişmesine neden olabilir. Sosyal fobinin tüm ülkelerde, toplum örneklemlerinde ortalama yaşam boyu ve 12 ay boyunca görülme sıklığı tahminleri sırasıyla yüzde 5.6 ve yüzde 2.6 olarak bulunmuştur” dedi.
OKUL VE MESLEK HAYATINI ETKİLEYEBİLİR
Sosyal fobinin bireyi nasıl etkilediğini anlatan Uzm. Dr. Gül, “Çeşitli alanlarda (aile, sosyal ilişkiler, eğitim gibi) kaygı ve korkuya neden olarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler. Tedavi edilmediği takdirde kronik seyir kazanabilir. Kişinin okul ve meslek hayatında gerçekte gösterebileceğinin çok altında bir performans sergilemesine neden olabilir” şeklinde konuştu.
SIK GÖRÜLEN SOSYAL FOBİLER
En sık görülen sosyal fobilerden bahseden Uzm. Dr. Gül, “Performans kaygısı olarak adlandırılan topluluk karşısında konuşmak ders anlatmak, sunum yapmak, mevki olarak yüksek birisiyle iletişime girmek gibi bazı sınırlı formları olduğu gibi hemen her sosyal etkileşimde kendini gösteren daha yaygın alanlarda kendini gösteren formları da bulunmaktadır. Bireylerin bazılarında yol tarifi sormak, alışveriş yaparken iletişime geçmek gibi günlük hayatın içindeki etkileşimlerde dahi yoğun kaygı ve kaçınma davranışları ortaya çıkabilir” dedi.
ÖZ GÜVEN EKSİKLİĞİ OLABİLİR
Sosyal fobide görülebilecek belirtileri dile getiren Uzm. Gül, şu bilgileri paylaştı:
“Sosyal fobi; öz güven eksikliği, çekingenlik, yetersizlik hissi, hata yapmaktan korkma gibi belirtiler gösterebilmektedir. Kişiler başkalarıyla etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya çalışırlar. Başkalarının kendileriyle ilgili olarak olumsuz yargılarda bulunacağını düşünürler.
Sosyal ortamlara girdiklerinde utangaçlık, çekingenlik hissederler, tüm dikkatlerin üzerlerinde olduğunu düşünürler, yüz kızarması, ellerde ve seste titreme, ses kısılması, terleme, çarpıntı, nefesin yetmemesi, baş dönmesi, bulantı, acil tuvalete çıkma ihtiyacı gibi duygusal ve fizyolojik belirtiler ortaya çıkabilir. Sosyal fobisi olan bireyler genellikle bu kaygı belirtilerinin başkaları tarafından fark edilmesi konusunda endişe duyarlar. Tüm dikkatlerini kendi beden duyum ve düşüncelerine odaklarlar.”
SOSYAL ORTAMLARDA GERGİNLİK HİSSEDİLİR
Sosyal fobi tanısının konulması için kişide bazı davranışların görülmesi gerektiğini aktaran Uzm. Dr. Gül, “Sosyal fobisi olan bireyler sosyal ortamlarda oldukça gergin ve rahatsız hissetme eğilimindedirler. Kalabalık ortamlarda yeni birileriyle tanıştırılmak, iş görüşmesine gitmek, kalabalıkta kendinden bahsedilmesi, amirleriyle, öğretmenleriyle konuşmak, kalabalık önünde konuşma yapmak, sunum yapmak, romantik ilişkilere girmek, başkalarının yanında yemek yemek, umumi tuvaletleri kullanmak ve daha birçok sosyal ortamda gerçekleştirilen durumla karşı karşıya kaldıklarında kaygı duyabilirler” dedi.
TEDAVİ EDİLMEZSE PSİKİYATRİK SORUNLAR GELİŞEBİLİR
Uzm. Dr. Gül, sosyal fobi tedavi edilmediği takdirde hangi sorunlara neden olabileceğini şöyle anlattı:
“Sosyal fobisi olan bireyler temelde arkadaş edinmek, gruplara dâhil olmak ve sosyal aktivitelere katılmayı çok isterler ancak olumsuz şekilde eleştirilebileceği, küçük düşeceği, rezil olacağı şeklindeki kaygıları nedeniyle istedikleri pek çok aktiviteye katılmazlar. Aile, iş, okul, mesleki işlevselliği düşer, iş başvurusu yapamayabilir, romantik ilişkiler kurarken zorluklar yaşayabilir. Tedavi edilmezse kronikleşme eğilimindedir ve majör depresyon, madde kullanım bozukluğu ve diğer psikiyatrik sorunlarının gelişmesine neden olabilir.”
BİREYSEL TERAPİ ALINABİLİR
Son olarak tedavi yollarından bahseden Uzm. Dr. Gül, “Sosyal fobi tedavisinde bilişsel ve davranış müdahalelerini içeren psikiyatrist ya da psikologlar tarafından uygulanabilecek Bilişsel Davranışçı Psikoterapinin (BDT) belirgin şekilde faydalı olduğu gösterilmiştir. Bireysel veya grup psikoterapileri uygulanabilir. Bazı durumlarda tek başına ilaç tedavileri uygulanabilmektedir. Psikoterapi ile birlikte ilaç tedavileri kullanımı tedavi sürecini pozitif yönde etkilemektedir. Terapide sosyal fobi ile ilgili bireye psikoeğitim verilir, kendisiyle ilgili olumsuz düşünceleri tanıması ve kendisi ve yapabilecekleriyle ilgili olumlu düşüncelerle değiştirmesi hedeflenir. Sosyal ve başa çıkma becerileri ile ilgili çalışılır. Korku duyulan endişe yaratan sosyal durumlarla yüzleşme, duyarsızlaştırma, maruz bırakma, rol playing teknikleri gibi davranışçı müdahaleler faydalı olacaktır. Son yıllardaki teknolojik ilerlemelerle birlikte sosyal fobi tedavisinde yeni tedavi yaklaşımları ve alternatifler ortaya çıkmaktadır. Sanal gerçeklikle maruz bırakma terapisi gibi yöntemler literatürde yerini almıştır” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Diyarbakır Söz