Hong-Kong gibi hem yeterince aşı yapılmamış, hem de ilk dalgalardan çok etkilenmemiş toplumlarda aşırı artan vaka ve ölüm sayılarıyla tam bir felaket yaşandığıan dikkat çeken Prof. Dr. Yavuz, “Genel olarak pandemiden ve Omicron’dan en az zarar görenler ise, aşılama dönemi dahil tüm süreçte çok sıkı mesafe, maske, izolasyon, karantina, hareketin azaltılması gibi önlemleri uygulayan, aşı çıktıktan sonra da toplumun yüzde 85’ini aşılayıp, özellikle risk gruplarında olmak üzere hatırlatma dozlarını da yapan Yeni Zelanda gibi ülkeler oldu. Ülkemizde ise şu anda hem vaka sayısı, hem ölüm sayıları, hem de test pozitiflik oranları yüksek seyrediyor. Bunun en önemli nedenleri, Delta dalgasından itibaren aşı dışı önlemlerin çok azaltılmış olması, aşılamada ise hem ilk serilerde, hem de hatırlatma dozlarında istenilen seviyelere ulaşılamamış olması, ek olarak Omicron için yeterince etkili olmayan inaktif aşıları yaptırmış çok sayıda kişinin bulunmasıdır. Bu nedenle şu anda yapılması gereken, öncelikle yaşlı ve riskli gruplarda olmak üzere mRNA aşılarıyla primer aşılama ve hatırlatma dozlarını tamamlamak, çocuklarda hızla aşıyı gündeme almaktır” diye konuştu.
“HES KODU UYGULAMASI DEVAM ETMELİ”
Pandeminin geleceği konusunda şu anda ancak, bilimsel verilere dayalı senaryolar oluşturabileceğini belirten Prof. Dr. Yavuz, şu bilgileri verdi: “Var olan senaryolardan en olumlusu, Omicron’un etkisini azaltmasıyla, ilkbaharda vakaların düşeceği, yazın çok az vaka görüleceği, sonbaharda ise Omicron’dan daha az vaka sayısına yol açacak bir dalga yaşanabileceğidir. Ancak bu olumlu senaryonun gerçekleşmesi yeni bir varyantın ortaya çıkmamasına bağlıdır. Ne yazık ki şu anda zengin ülkelerde en az bir doz Kovid-19 aşısı oranı yüzde 80’e ulaşmışken, düşük gelirli ülkelerde bu oran sadece yüzde 20’dir. Bizde ise ne aşılamada, ne de hatırlatma dozlarında istenen, gereken oranlar henüz sağlanamadı. Mesafe, kalabalıkların azaltılması gibi önlemler ise ülkemizde Delta dalgasının başlangıcından itibaren önemli ölçüde azaltılmıştı. Bu nedenle hem Delta’da, hem de Omicron’da çok fazla sayıda vaka ve ölüm görüldü. Şu anda salgın hem ülkemizde, hem de dünyada halen devam ediyor, dolayısıyla sözünü ettiğimiz önlemlerin daha da azaltılmasını biz önermiyoruz, önermedik, Dernek olarak da bunu sürekli dile getirdik. Ek olarak HES kodunun kaldırılması da hasta kişinin izolasyonunun sağlanmasını çok zorlaştırarak enfeksiyonun yayılımına katkı sağlayabilir. Mevcut durumda bireysel önlemler çok önemli hale geldi. Vatandaşlarımızın aşılarını ve hatırlatma dozlarını olmasını, kapalı veya mesafenin korunamadığı kalabalık ortamlarda maske kullanımına devam etmesini öneriyoruz.” Pandeminin bitip bitmediğine karar verebilecek olan kurumun “ellerinde yeterli veri, deneyim ve bilgi olması nedeniyle” Dünya Sağlık Örgütü olduğunu belirten Prof. Dr. Yavuz, sözlerini şöyle noktaladı: “DSÖ pandemi bitmedi diyor. Bu da halen olağanüstü bir enfeksiyon ve ölüm var demektir. İnsanların sıkılmış olması, bu gerçeği değiştirmez.”
“HATIRLATMA DOZUNDA ÜZDE 42’DE KALDIK”
Kongre Başkanı Prof. Dr. Neşe Demirtürk ise Omicron varyantının Delta varyantına göre daha hafif seyirli olduğuna değinerek “Alt solunum yollarına göre, üst solunum yollarında daha çabuk ve daha yüksek oranda çoğalabildiğini gösteren çalışmalar var. Ancak tamamen hafif atlatılan bir hastalık da yapmıyor, özellikle yaşlılar ve risk grubu kişilerde, bir de bu kişiler aşısızsa, ciddi seyirli hastalığa ve ölüme neden olabiliyor. Diyabet, hipertansiyon gibi kronik hastalığı olanlar, obezler ve bağışıklığı baskılanmış olanlar salgının başından beri risk altındaydı. Bu kişiler için Omicron varyantı hala öldürücü olabiliyor. Zaten son dönemde hastaneye yatan hastaların büyük çoğunluğu aşısız ve eşlik eden risk faktörü olan hastalar. Ölümler de bu grupta görülüyor. Vaka sayısının 2022 başından bu yana pandemideki en yüksek düzeye ulaşması, Omicron’un çok bulaşıcı olması ile ilgili. Artan bu sayıya paralel olarak riskli hastalar yine hastaneye yatıyor ve ne yazık ki yine yaşamlarını kaybedebiliyor. Türkiye’de hatırlatma dozu oranı yüzde 42’de kaldı. İki doz aşı olanlar nasıl olsa aşı oldum diye bakıyor. ’Hatırlatma dozu olun’ uyarılarına aldırmıyor” şeklinde konuştu.
“MOLNUPİRAVİR KONUSUNDA HEKİMLERDE DAHİ TEREDDÜTLER VAR”
Toplumda artan vaka sayısı ve çoğunun da hastalığı hafif geçiriyor olmasının pandeminin etkisini yitirdiği ve artık gerileme eğilimine girdiği gibi yanlış bir algıya yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. Demirtürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığının bana göre önemli nedenlerinden biri de pandemi öncesi dönemde de, ülkemizde özellikle influenza aşılamaları konusunda toplumda rol model olan kişiler arasında yaşanan ikilemler. Kovid-19 için de yeterli aşılamanın olmaması Omicron ölümlerinin nedenlerinden biri. Omicron varyantının bağışık yanıttan kaçıp aşılılara da bulaşabildiğini gördük. mRNA aşılarında bu yönde çalışmalar başlamış durumda. Pandemi sonlandıktan sonra sadece risk grupları için belki yeni aşılama şemalarının oluşturulması ve aşıların güncellenmesi gerekebilir. İlaç tedavisi olarak molnupiravir’in ülkemizde kullanılmaya başlanması da güzel bir gelişme. Ancak bu konuda da tereddütler olduğunu, toplumun, hatta birçok hekimin bile bilgi eksikliği nedeni ile kullanımda sorun yaşadığını görüyoruz. Pandemi dünyanın tamamını her anlamda çok yordu. Pandemi önlemleri sadece sağlıkla ilgili değil. Dolayısıyla hepsini dengeleyecek şekilde belirlenmesi gerekiyor. Bazı gevşemeler olabilir; aşısı tam olan ve ek hastalığı olmayan kişiler en azından hastalığı hafif geçirecekleri için daha rahat olabilirler. Ancak bu kişilerin de hafif geçirseler bile ağır geçirecek başka birine bulaştırma riski olduğunu bilip buna göre davranması gerek. Yani maske ve mesafe kuralı hala çok önemli. Ama açık havada maske, mesafeye de dikkat ederek takılmayabilir. Hafif de olsa baş ağrısı, burun tıkanıklığı ya da akıntısı, halsizliği olanların test yaptırma gereği duymasalar da maskeyi mutlaka takmaları gerekiyor.”
Kaynak: Diyarbakır Söz