Adana'da kendisini fuhuşa zorlayan ve şiddet uygulayan eşini öldüren 28 yaşındaki Çilem Doğan davası bugün Adana Adliyesi'nde görüldü. Saat 09.00’da başlayan duruşma öncesi Adliye binası arkasında basın açıklaması yapan kadınlar Çilem Doğan kocasını öldürmeseydi kendisinin öldürüleceğini belirterek meşru müdafaa hükümlerinin uygulanması gerektiğini söyledi.
Adana'da kendisini fuhuşa zorlayan ve şiddet uygulayan eşini öldüren 28 yaşındaki Çilem Doğan bugün mahkemeye çıktı. Çilem Doğan'ın, fuhuş yapmayı reddettiği için ormanlık alanda, sokak ortasında saçından sürüklenerek tekmelendiği, hamileyken, doğum yapmak üzere hastanede makineye bağlıyken dahi eşi Hasan Karabulut'un şiddetine hedef olduğu belirtilmişti.
[47 yaşındaki Hülya Aydın'ı bıçaklayarak öldürdü]
47 yaşındaki Hülya Aydın'ı bıçaklayarak öldürdü
[Özgecan cinayetinden beri 314 kadın öldürüldü] video haber
Özgecan cinayetinden beri 314 kadın öldürüldü
[Genç kız vahşice öldürüldü!] video haber
Genç kız vahşice öldürüldü!
Evrensel'de yer alan habere göre; basın açıklamasını okuyan Av. Cemre Topal, Çilem’in, Hasan Karabulut’un daha önce de defalarca yaptığı gibi fuhuşa zorlaması, üzerine kapıyı kilitlemesi, şiddet uygulamaya başlaması ve kendisini öldüreceğine dair yaşadığı yoğun korku neticesinde ölmemek için öldürmek zorunda kaldığını ifade etti. Meşru müdafa koşullarının son derece net olduğunu söyleyen Topal, maruz kaldığı erkek şiddetine karşı kendisini savunan Çilem’in bugün tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.
Davanın müdahil avukatlarından Fatoş Hacıvelioğlu, hazırlanan iddianameye göre Çilem’in tahliye edilmesi gerektiğini ve öyle olmasını beklediklerini söyledi. Maktulün, çete, silahlı tehdit, uyuşturucu gibi 19 tane suç kaydının, Çilem’in olay günü yaşadığı paniğin, korkunun iddianameye geçtiğini ifade eden Hacıvelioğlu, Çilem’in tahliye edilmesi için gerekli tüm şartların oluştuğunu ifade etti.
''Kadınların korunmadığı sistemde kadınların kendisini savunması meşru müdafaadır''
Bu dosyanın farklılığının erkeğin değil kadının sanık olması olduğunu ifade eden Av. Songül Yıldız, kadınları öldüren erkeklerin korunduğu davalarda olduğu gibi “tayt giydi, birine saat sordu” gibi sudan bir sebeple değil, gerçekten şiddete uğradığı ve yaşam hakkını koruduğu için davayı takip ettiklerini söyledi. Evde her gün şiddet gördüğü erkeğin kendisini öldüreceğini düşünmesinin gayet normal olduğunu söyleyen Yıldız,” bunu def etmek için müracaatlarda şikayetlerde bulunuyoruz. Devlet korumasında çok sayıda kadın öldürüldü. Çaresiz kaldığımız noktada kendimizi savunmak için uyguladığımız şiddet meşru müdafaadır” şeklinde konuştu. Kadınların korunamadığı, şiddete uğradığı erkek şiddetinin önlenemediği bir sistemde kadınların kendilerini savunmak için yaptığı her şeyin meşru müdafaa olduğunu ifade eden Yıldız, bunun hukuktaki karşılığının cezasızlık olduğunu söyledi.
Beraatini bekliyoruz
Davayı izlemek için gelen kadınlardan Özlem Yalçınkaya, Türkiye’de kadın cinayetlerinin oranının geçmişe göre çok arttığını belirterek meşru müdafaa hakkını kullandığı için Çilem Doğan’ın beraatini istediklerini söyledi. Dünyaya geldikleri andan itibaren erkekler tarafından yok sayıldıklarını ifade eden Dilara Akköz, “Çilem’im yaşadıkları kolay şeyler değil. Devlet bugüne kadar hep erkekleri koruyan bir konumda oldu. Bedeni başka erkekler tarafından zorla sahip çıkılmaya zorlanmış. Bize düşen Çilem'i yüz binlerce kadına anlatmak” dedi.
Sosyal medyada da Çilem'i desteklemek için ÇilemDoğanaÖzgürlük hashtagi açıldı.
Çilem Doğan ifade verdi
Yaşadıklarını anlatan Çilem şunları söyledi: "Azrail evde canımı alacak gibi bekliyordu. Olaydan bir gün önce bir numara aradı. Adamın şirket hattını aramış. Nerdesin dedim. Bekle geliyorum dedi. Beni öldürmesini bekledim. Sabah saat 8'de kapım kırılırcasına çalıyordu. Hasan çalıyordu. Öleceğimi bilmeme rağmen açtım. Bana, 'götür bu çocuğu odaya' dedi. Bu adam kesin polislerle konuştuğumu öğrendi, dedim. Öldürecek beni. Yatak odasına geçtim. Silahını yastığının altına koydu. Çamaşırlarını astım. Niyetim zaman kazanmaktı. Yatak odasını kilitledim. Bana, 'hazırlan gidiyoruz. 3 kadın bir de sen' dedi. Saçımdan sürükledi, tekmeledi. Silah düştü patladı mı bile anlamadım. Çocuğumu aldım çıktım. Tekrar üstüme geldi bir boğuşma yaşadık. O sırada kaç defa ateş açtığımı hatırlamıyorum. Yaşam mücadelesi veriyordum. Ben vurunca yatağın yanına düştü. Altından kalkmak için mücadele ettim."
Çilem ardından, "Karar vermeden önce bir yakınınızı benim yerime koyun, öyle karar verin" dedi.
Daha sonra Çilem'in annesi Emine Doğan ifade vererek şunları söyledi: "Kızım yıllardır eşinden şiddet görüyordu. Şiddet gördüğünde defalarca karakollara başvurduğunda kızım korunmadı. Kızım kendini korumak için böyle bir şeye kalkıştı."
Çilem'in komşusunun tanık ifadesinde ise, "Yaklaşık bir yıldır aynı binadaydık. Sürekli şiddete maruz kalıyorduk. En son silahın dipçiğiyle darp edildi. Hastaneye biz götürdük. Şikayetçi de oldu ama sonuç alınamadı" dedi.
Dava ertelendi
Çilem Doğan'ın davası 8 Nisan'a ertelendi. Çilem Doğan'ın tutukluluğun devamına karar verildi.
Adana, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık altıncı şehri. 2014 itibarıyla 2.165.595 nüfusa sahiptir.[2] Şehir merkezi, Akdeniz'den 30 km içeride Seyhan Nehri'nin üzerinde bulunmaktadır. Akdeniz sahil şeridinde ise Karataş ve Yumurtalık(Ayas) ismi ile iki adet sahil ilçesi bulunmaktadır. Yine Akdeniz üzerinde bulunan Ceyhan ilçesinde ise ticari amaçlı liman bulunmaktadır.
Doğudan batıya 100 kilometre boyunca uzanan Adana-Mersin Büyükşehir Bölgesi, 3,45 milyon nüfusa sahiptir. Türkiye'deki altıncı büyük metropolitan alan olup ülkenin önde gelen bir ticaret ve kültür merkezidir.
Maden zengini 4. bölge olan Adana; krom, demir, manganez, kurşun ve çinko yatakları açısından önem taşımaktadır.
Adana'nın merkezi; Mersin, Adana, Osmaniye ve Hatay illerini kapsayan coğrafi, ekonomik ve kültürel bir bölge olan Çukurova'nın merkezinde bulunur. Yaklaşık 5,62 milyon insana ev sahipliği yapan bölgenin büyük bir bölümü, tarıma oldukça elverişli, geniş ve düz bir arazidir.
Birçok kaynağa göre Adana ismi Hitit İmparatorluğu egemenliğindeki Kizzuvatna krallığının Adanya URU adlı şehrinin isminden türemiştir. Başka iddialar ise ismin; Mısır'dan gelip Yunan şehri Argos'a yerleşen mitolojik Yunan kabilesi Danaoi ya da efsanevi karakter Danaus'la ilgili olduğu şeklindedir. Danaja adındaki bir ülkeyle bağlantılı olan erken Mısır metinleri Thutmosis II (MÖ 1437) ve Amenophis III (MÖ 1390-1352)'dan kalan yazıtlardır.[4] Miken Uygarlığı'nın çöküşünden (MÖ 1200) sonra Ege'deki bazı mültecilerKilikya sahillerine gitmişlerdir. Dananayim ya da Danuna sakinleri; Ramesses III hükümdarlığı sırasında MÖ 1191 yılında Mısır'a saldıran bir grup denizci olarak tanımlanır.Denyen ise Adana şehrinin sakinleri olarak bilinir. Ayrıca söz konusu ismin PIE dilinde da-nu (nehir) Dana-na-vo (nehir kenarında yaşayan insanlar) (İskitli göçmenler) ve Rigveda (Danavas)'da yaşayan iblisler ile bir bağlantısı olması mümkündür.[6]
Homeros'un İlyada'sında şehir Adana olarak anılır. Helenistik dönemde Kilikya'daki Antiohya (Yunanca: Ἀντιόχεια τῆς Κιλικίας) ya da Antiochia ad Sarum (Yunanca: Ἀντιόχεια ἡ πρὸς Σάρον; "Sarus üzerindeki Antiohya") olarak da bilinirdi. The Helsinki Atlas editörleri Adana'yı geçici olarak Quwê olarak tanımlamışlardır (çünkü çivi yazısı kitabelerinde o şekilde belirtilmiştir). İsim bazı kaynaklarda aynı zamanda Coa olarak da gösterilir ve Kitab-ı Mukaddes'te belirtilen Kral Süleyman'ın atlarını temin ettiği yer olduğu yönünde yaklaşımlar bulunmaktadır. Şehrin Ermenice ismi Ատանա Atana ya da Ադանա Adana 'dır.
Bir antik Grek-Roman efsanesi'ne göre Adana ismi kökenini; Seyhan Nehri (Sarus) yakınlarında bir yere gelip Adana'yı kuran Uranus'un iki oğlu Adanus ve Sarus'tan almaktadır. Şehrin ismine ilişkin daha eski bir efsaneye göre ise Akad, Sümer, Babil, Asur ve Hitit mitolojileri tarafından ormanın yakınlarında yaşadığına inanılan ve Tesup veya Ishkur olarak da bilinen gök gürültüsü tanrısı Adad'ın ismi bu bölgeye verilmiştir. Bu savı kanıtlayan Hititlilerin isimleri ve el yazmaları o bölgede bulunmuştur. Bu teori Gökgürültüsü Tanrısı'nın çok fazla yağmur getirmesi ve bu yağmurun bölgeye büyük bir bolluk sağlamasından beridir devam eder. Bu tanrı yörenin sakinleri tarafından sevilir ve saygı duyulurdu. Onun şerefine, söz konusu bölge "Uru Adaniyya;" diğer bir deyişle "Adana Bölgesi" olarak anılmaya başlanmıştır.
Ali Cevad'ın 'Memalik-i Osmaniye Coğrafya Lügatı'ndaki bilgiye göre ise Adana'da yaşayan İslamlar, Adana ismini Harun Reşid'in vali nasb ettiği Ebu Süleym Ezeni'ye nisbet etmektedir. Yerleşik Rumlar, Adanus Sarus adlı iki kardeşin adını öne çıkarırlar.
Kaynak: Diyarbakır Söz