Kadın mahpuslar: Kişisel yaşam alanımızın kamera ile izlenmesi taciz anlamına geliyor

İHD Diyarbakır Şubesi, kadın mahpusların yaşadığı hak ihlaline ilişkin hazırladığı rapora göre kadın mahpusların koğuşları kameralarla izleniyor. Kürtçe şarkı söyleyen mahpuslar uyarılıyor.

Kadın mahpuslar: Kişisel yaşam alanımızın kamera ile izlenmesi taciz anlamına geliyor

Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan tutuklu ve hükümlüler İnsan Hakları Derneği  (İHD) Diyarbakır Şubesi’ne mektupla başvuruda bulunarak yaşadıkları hak ihalelerini aktardı. İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu da cezaevinde tutuklu ve hükümlüler ile görüşmeler yaptı.  Tutuklu ve hükümlerin aktardığı hak ihlallerini inceleyen İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu, Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşanan hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı.  Raporu İHD Diyarbakır Şubesinde düzenlenen basın toplantısında İHD Diyarbakır Şubesi Cezaevi Komisyonu üyesi Gurbet Yavuz açıkladı. 

KADIN MAHPUSLAR: YAŞAM ALANIMIZ KAMERA İLE İZLENİYOR

Raporda, Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan Kübra Barutçu, Jiyan Arıkboğa, Evin Kaya, Mukadder Y. Okalin, Pınar Işık, Kadriye Karatay, Özlem Seyhan, Zozan Taş, Selma Yılmaz, Leyla Bozkurt, Menduha Polat ve Aygül Yücetaş tarafından İHD’ye gönderilen ortak mektup yer aldı. Kadın mahpuslar olarak birçok sorun yaşadıklarının belirtildiği mektupta şu sorunlar aktarıldı:

-Bulunduğumuz cezaevinde koğuşlarda kamera bulunmaktadır. Yaşam alanımızda bulunan kameranın açısı banyo ve tuvalete bakmaktadır. Koğuş ve havalandırma kapılarında içeriyi gösterecek cam kısımlar olmasına rağmen bir de koğuşlarımızda bizi izleyen kameranın olması doğru değildir. Her tarafında kamera ve çok sayıda personel bulunan cezaevinde 24 saat tutukluları izlemek için koğuşlara kamera takılması güvenlikle izah edilemez. Bu durum özel yaşam ihlalidir. Kadınlar olarak kişisel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız yaşam alanımızın kamera ile izleniyor olması taciz anlamına gelir ki bizler bu durumdan oldukça rahatsızız. 24 saat sürekli gözlemlenmek bir işkence biçimi olmaktadır ki kadınlar açısından buna maruz kalmak daha ağır bir psikolojik şiddet ve taciz olma anlamına gelir.

KADIN MAHPUSLARA ÇIPLAK ARAMA DAYATMASI

-Yeni tutuklanıp gelen tutuklu kadınlara çıplak arama yapılmaktadır. Gözaltı sürecindeki ağır psikolojiden sonra cezaevine yeni gelen bir tutukludan üzerinde hiç bir şey kalmaksızın elbiselerini çıkarmasını istemek, kendisi çıkarmazsa zorla çıkarılacağını söyleyip tehdit etmek ve çıplak arama dayatmasında bulunmak tamamen bir insanlık suçudur. En son yaşanılan bir örnek ile somutlaştırmak gerekirse; bir günlük bebeği ile tutuklanan ve henüz loğusa döneminde olan Eylem Oyunlu arkadaşımıza çıplak arama dayatılarak bu suça maruz bırakılmaktadır.

PANDEMİ DÖNEMİNDE ÇİFT KELEPÇE UYGULAMASI

- Pandeminden kaynaklı çok kısıtlı bir şekilde hastane sevkine gittiğimiz vakit çift kelepçelenerek hastaneye götürülmek isteniyoruz. Korona virüsün bulaşma riskine rağmen yapılan çift kelepçe uygulaması insan hayatını tehlikeye sokan bir uygulamadır. Aramızda hiçbir mesafe bırakılmaksızın askerin eline kelepçelenerek hastaneye ve dışarı götürülmemiz Koronavirüs salgını için bu kadar tedbirlerin alındığı cezaevindeki tüm izolasyonu, karantinayı dolayısıyla tedbirleri boşa çıkarmaktadır. Sosyal mesafeyi ihlal etmesi ve bunun dışında da bir insanı bir ek kelepçeyle ilerletip, sürüklemeye çalışmak açısından sağlığa, insan hayatına ve insanlık onuruna aykırı olan bu uygulamadan dolayı 6 aydır hastaneye sevk için gidip tedavi olamıyoruz.

'KÜRTÇE’DEN RAHATSIZ OLUYORLAR'

- Hiçbir sportif, sosyal aktivitenin olmadığı bu pandemi süresince telefon dışında çok kısmi yalnızca kapalı görüşlere çıkabiliyoruz. Böylesi koşullarda koğuşlarda bulunan tutuklular olarak eğlenip şarkı söylemek istediğimiz vakit ise personeller tarafından kendi anadilimiz olan Kürtçe şarkılar söylediğimiz için personeller rahatsız olmaktadır. Bu yaklaşım ırkçı ve ideolojik bir yaklaşımdır.  Personelin yaklaşımının çok defa özel ve ideolojik olduğu bu cezaevinde en ufak bir durumda haksız ve keyfi soruşturmalar açılıyor. Ortak olan ve sosyal etkinliklerin olmadığı bu pandemi sürecinde sırf koridorda temassız bir şekilde diğer koğuştaki akraba ve arkadaşlarına selam verdiği için hakkında tutanak tutulup soruşturma başlatılan arkadaşlarımız var. Personelin tek taraflı tuttuğu tutanakla taraflı açılan soruşturmalar adil olmamaktadır. Fakat cezaevi idaresinin genel yaklaşımı tutanak tutulmuşsa soruşturma başlatmak bir yana muhakkak cezalandırılmasıdır.

'İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE UYGULAMALARINDAN DERHAL VAZGEÇİLMELİ'

İnfaz rejimi mevzuatının ve politikasının uluslararası insan hakları hukukuna ve özel olarak da mahpus haklarına uygun hale getirilmesi gerektiğinin belirtildiği raporda şu öneriler yer aldı: “Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir.

'TUVALET VE BANYO GİBİ ÖZEL ALANLARI GÖSTEREN KAMERALAR DERHAL KALDIRILMALI'

Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların koğuşlarında ve tuvalet banyo gibi özel alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır. Mahpuslara ulusal ve uluslararası mevzuatın gereği olarak insan onuruna yaraşır bir muamele gösterilmelidir, güvenlik gerekçesiyle dahi olsa hapishane girişlerinde yapılan aramalar onur kırıcı olmamalıdır. Söz konusu uygulamayı gerçekleştiren personeller hakkında yasal işlemler ilgili cezaevi savcılığıyla gerçekleştirilmelidir.

'MAHPUSLARIN SAĞLIĞA ERİŞİM HAKKI SAĞLANMALI'

Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Özellikle pandemi koşulları dikkate alındığında mahpusların sağlığa erişim hakkının sağlanmasında daha titiz davranılmalıdır. Çiftkelepçe gibi kötü muamele yasağını ihlal eden ve mahpusların sağlık durumlarını olumsuz etkileyecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. Mahpusların sosyal ve kültürel aktiviteler gerçekleştirilmeleri için gerekli olanaklar sağlanmalıdır. Kürtçe şarkı gibi kültürel faaliyet kapsamında olan aktiviteler disiplin ve başkaca suç kapsamında değerlendirilemez. Mahpusların aktiviteleri tutanak ve disiplin cezası gibi tehditlerle engellenmemelidir.

ADALET BAKANLIĞI VE TBMM’YE ÇAĞRI

Şubemiz cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolüne uygun şekilde “bağımsız” ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etmektedir. Ayrıca Diyarbakır Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yaşananlara karşı Adalet Bakanlığını ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu göreve davet ediyoruz.”

Kaynak: Diyarbakır Söz