Yazar Musa Anter'in 1992'de öldürülmesi ve AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu'nun yaralanmasına ilişkin bazı eylemlerden sorumlu tutulan "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da arasında olduğu 18 sanık hakkındaki davanın duruşmasına devam edildi.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz sanıklardan emekli Albay Savaş Gevrekci, Anter'i öldürdüğü iddiasıyla tutuklandıktan sonra önceki celse arasında tahliye edilen sanık Hamit Yıldırım, Musa Anter'in oğlu müdahil Dicle Anter ile tarafların avukatları katıldı.
Mahkeme heyeti, duruşmada, dosyaya giren belgelerin tutanağa geçirilmesinin ardından gazeteci Abdurrahman Şimşek'i Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden tanık olarak dinledi.
Sabah gazetesinde istihbarat müdürü olarak görev yaptığını söyleyen Şimşek, Musa Anter cinayetiyle ilgili yaptığı haberlere ilişkin bilgi verdi. Olayla ilgili haber kaynaklarından bazı duyumlar aldığını ve konuyu araştırdığını anlatan Şimşek, şunları söyledi:
"Bana gelen bilgiye göre, Hamit Yıldırım, yakınlarına, bu cinayeti işlediğini ve pişman olduğunu söylemiş. O sıralar daha 20'li yaşlarda bulunduğunu anlatan Yıldırım, birtakım kişilerin kendisini JİTEM'e yönlendirdiğine ve o dönem devletle çalıştığına dair birtakım iddialarda bulunmuş. Ama kime, nasıl söylemiş bilmiyorum. Hamit Yıldırım'ın amcasının oğlu olduğu söylenen bir yakını tarafından, jandarma istihbarat ve terörle mücadeledeki resmi veya gayriresmi unsurlarından bazılarıyla tanıştırılıp bu birimlerle temas kurmasının sağlandığını haber kaynağımdan duydum. Bu yakınının, Hamit Yıldırım'ı bizzat o dönemin jandarma istihbarat komutanı ve üst düzey subaylarla irtibatlandırdığını öğrendim. Yıldırım'ın bu yakınının adını şu an hatırlamıyorum. Ancak istenirse haber kaynağımla temasa geçer bu ismi öğrenerek size bildiririm.
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın jandarma personeli tarafından nasıl kaçırılıp öldürüldüğüyle ilgili de ayrıca çalışmalarımız var. Özel Kuvvetler Komutanlığı, eski adıyla Özel Harp Dairesinde çalışan üst düzey bir subay, Mahmut Yıldırım'ın jandarma tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü, hatta ölüm anının kamerayla çekilip o dönem jandarma teşkilatının üst düzey komutanlarına izlettirildiğini bana söyledi. Bu konuyla ilgili çalışma yapıyorum. Bu kişiye 'Bana anlattıklarınızı yargıya da anlatır mısınız?' dedim. Can güvenliği nedeniyle kabul etmedi."
- "Dosyaya yeni fotoğrafları gönderildi"
Sanık Hamit Yıldırım'ın bu yakını aracılığıyla Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile de tanıştırıldığını iddia eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Açık kaynaklardan yaptığım araştırmaya göre, Abdülkadir Aygan'ın anlatımlarında cinayeti gerçekleştiren kişi olarak Şırnaklı korucu Hamit diye biri geçiyor. Bu dönemde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da bir soruşturma açtı. Savcılığın, Şırnak'ta görev yapan ve adı Hamit olan korucuların listesi ve fotoğraflarını istediğini biliyordum. Savcılığın bu talebini dosyada görmüştüm. Fakat cinayetin faili olduğu iddia edilen sanık Hamit Yıldırım'ın olayın gerçekleştiği 20 eylül 1992 tarihinden çok sonra çekilen yeni bir fotoğrafı dosyaya gönderildi. Olay tarihindeki fotoğrafı gönderilmedi. Dolayısıyla Aygan, Hamit Yıldırım'ı tanıyamadı, teşhis edemedi. Dosya da eski haline döndü, beklemeye alındı."
- "FETÖ kumpası olduğunu düşünmüyorum"
Bu dosyanın üzerine eğildiğini ve gazetecilerden üç ekip oluşturarak Hamit Yıldırım'ı takip ettiklerini savunan Şimşek, Yıldırım'ın Şırnak'ta valilik, jandarma ve emniyetle bağlantılarını tespit ettiklerini ve fotoğraflar çektiklerini söyledi.
Şimşek, bu fotoğrafları olayda yaralanan Orhan Miroğlu'na gösterdiğini ancak Miroğlu'nun Yıldırım'ı tam teşhis edemediğini, bunun üzerine sanığın eski fotoğraflarına ulaşmaya çalıştığını anlattı.
Sanık Hamit Yıldırım'ın biri olay tarihinden yaklaşık bir yıl önce çekilmiş iki fotoğrafını Şırnak Nüfus Müdürlüğü arşivinden bulduğunu ve bu fotoğrafları Orhan Miroğlu'na gösterdiğini belirten Şimşek, Miroğlu'nun Hamit Yıldırım için "Beni vuran tetikçiye çok benziyor." dediğini söyledi.
Fotoğrafları İsveç'te yaşayan Aygan'a da gösterdiğini anlatan Şimşek, Aygan'ın Hamit Yıldırım'ı tanıyıp saldırgan olarak teşhis ettiğini ve "Uzayda da görsem bu fotoğrafı tanırım." dediğini ifade etti.
Hamit Yıldırım'ın avukatı, Şimşek'e "Bu dava, FETÖ'nün Yıldırım'a kumpası olabilir mi?" sorusunu yöneltti. Şimşek, avukata, "Bu davanın FETÖ kumpası olduğunu düşünmüyorum." karşılığını verdi.
Abdülkadir Aygan'ın ifadelerini daha sonra değiştirdiğinin hatırlatılması üzerine Şimşek, İsveç'te yaşayan Aygan'ın maddi sıkıntı çektiğini, para teklif edildiği için ifadesini değiştirmiş olabileceğini öne sürdü.
Olay tarihinde Diyarbakır Belediyesi Kültür ve Sanat Müdürlüğünde görevli Mahmut Günaçtı da SEGBİS üzerinden tanık olarak verdiği beyanda, Musa Anter'in o dönem Diyarbakır'da düzenlenen festivalin misafirlerinden biri olduğunu, adını da ilk kez bu sayede duyduğunu söyledi.
Cinayetle ilgili herhangi bir bilgisi bulunmadığını ifade eden Günaçtı, "Festival ilgili davetiyeleri yazıp dağıtan bizlerdik. Maktul Musa Anter’i belediyenin şoförü götürüp getiriyordu. Güvenliğiyle ilgili de benim bir görevim yoktu. O günden bugüne ağır trafik kazası geçirdim. İki kez kalp krizi geçirdim. Yaşananlar tam olarak aklımda değil." dedi.
Tanık beyanlarına karşı diyeceği sorulan sanık Hamit Yıldırım, cinayetle ilgisinin bulunmadığını, üzerinde oyun oynandığını, mağdur edildiğini savundu.
Gazeteci Abdurrahman Şimşek'ten Abdülkadir Aygan ile yaptığı röportajın görüntülerini isteyen mahkeme, davayı 4 Nisan'a erteledi.
Kaynak: Diyarbakır Söz