Cizre’de kayıp oldukları ifade edilen kişileri asit kuyularına attıkları iddiasıyla da yargılanan ve kumpas mağdurları arasında yer alan Kayseri Jandarma eski Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Eğitim Bakanlığı’nın, bölgede faaliyet gösteren Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) ait 20 okulun kapatılmayacağını duyurmasına yönelik olarak açıklama yaptı. Bu konuda 5 yıl önce yazdığı 'Siyasallaşan PKK Terörü' adlı kitabı hatırlatan Temizöz, “Cemaatin Kuzey Irak'ta kurduğu, kurdurduğu okulları vardı. Bu okullarda Barzani ve Talabani'nin de yakınları öğrenim görüyordu. Bu durumda Kürt aydınlarının, Cemaat-Barzani işbirliğinin arkasındaki güçten hiç rahatsız olmaması, ilişkinin başka bir boyutunu göstermektedir." dedi.
Ortadoğu coğrafyasında her olay ve kurulan ittifakların ortaya çıkış koşulların olduğunu belirten Temizöz, “Bu yüzden her türlü kalleşliğe karşı öngörüye dayalı gerekli tedbirlerin alınabilmesi için tarihi bilerek, olayları ve ittifakları derinliğine incelemek gerekmektedir. Barzani yönetiminin FETÖ'nün okullarının kapatılmaması kararına şaşılmamalıdır. Beş yıl önce yazdığım ‘Siyasallaşan PKK Terörü’ adlı kitabın ‘Kürdistan İçin Irak-İran ve Suriye'de Faaliyet Gösteren Örgütler-Partiler’ bölümünde Irak'ı yazarken ne demişim: Sonuç itibariyle; 1940'lı yıllardan başlayan ve esas itibarıyla 1960'lı yıllardan sonra Molla Mustafa Barzani liderliğindeki Kürt hareketi, bütün Kürtçülükle ilgili hareketlerin ya da Kürt Milliyetçiliğinin yeşermesine öncü rolü oynamıştır. Bu söz konusu hareket Kürtlerin belli bir kesimini kapsamayıp, milliyetçilik temelinde gerek İran gerekse Türkiye'deki Kürt vatandaşları üzerinde yıkıcı bir etki yapmış ve örgütlenmesini başta Irak olmak üzere Suriye-İran ve Türkiye'nin sınır boyundaki Kürt nüfusuna dayandırmıştır. Yani Kürt hareketinin tek sahibi öncüsü olmuş, gerek dönem itibarıyla ve gerekse hareketin önderliği açısından olsun daha çok dindar ve İslami ağırlıklı bir hareket olmuştur. Genellikle ülkemizde feodal yapıya (Ağa'ya, Şeyh'e) ve FAKİ dediğimiz dini eğitim gören kesimleri daha çok etkileyerek ve örgütlenmeyi başarmıştır. Kürt hareketi birçok şeyh ve fahri imamın kurduğu ve bölgede yoğun olarak var olan tekke şeklindeki yapılara daha çok girebilmiş ve buralarda Said-i-Nursi'nin görüşleriyle birlikte Kürt Milliyetçiliğini geliştirme temelinde eğitimler verilmiştir. Bu yolla dini yönü ağır basan toplumumuza daha kolay nüfuz etmiş ve Türkiye'yi de örgütlenme alanı olarak belirlemiştir'' diye konuştu.
Temizöz sözlerini şöyle sürdürdü...
''Bu tekkelerde yetişen Faki veya imam denilen kesimin çoğu daha sonra PKK veya Hizbullah terör örgütleri içinde faaliyet göstermiştir. Dini yönü ağır basanlar Hizbullah'a, diğerleri yani Milliyetçilik yönü ağır basan kesimler de PKK terör örgütü içinde yer alıp faaliyetlerini yürütmüşlerdi. Bundan da anlaşılacağı gibi Kürt Milliyetçi hareketini ele almadan Hizbullah'ı veya PKK'yı anlamak, doğru ortaya koymak olanaksızdır. Kürdistan (Petrolistan) tanımı içerisinde Kürtçülük, belli bir istismarın sonucudur. PKK ve Hizbullah da Kürtçülüğün sadece bir yönüdür. Irak'taki Kürt hareketi temelinde Saidi Nursi'den gelen dinci bir yapılanma olduğunu, Türkiye'yi de etkilediğini belirtmiştim. Bugün gelinen süreçte bu etkileşimin karşılıklı devam ettiğini görüyoruz. Örnek verecek olursak, Fethullah Gülen'in onursal başkanı olduğu Gazeteci ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen Abant Platformu, 4-6 Temmuz 2008 tarihlerinde 'Kürt Sorunu; Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak' adlı bir toplantı gerçekleştirmiştir. Bir yıl sonra ise, benzer toplantıyı 15-16 Şubat 2009'da Kuzey Irak'taki Erbil'de gerçekleştirmiştir. İlişki yeni kurulmadı. Cemaatin Kuzey Irak'ta kurduğu/kurdurduğu okulları vardı. Bu okullarda Barzani ve Talabani'nin de yakınları öğrenim görüyordu. Bu durumda Kürt aydınlarının, Cemaat-Barzani işbirliğinin arkasındaki güçten hiç rahatsız olmaması, ilişkinin başka bir boyutunu göstermektedir."
Kaynak: DHA