DÜ Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Ünlü, Dicle Nehri’ndeki balık türlerinin durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Dicle’nin Türkiye, İran ve Irak’a hayat veren, birçok medeniyetin yer aldığı müthiş bir nehir olduğunu belirten Ünlü, nehrin sadece çevresine değil aynı zamanda içerisinde bulunan çok büyük bir canlı grubuna hayat verdiğini söyledi. Nehrin içinde bulunan türlerin birçoğunun nehre özgü ve endemik denilen türler olduğunu ifade eden Ünlü, “Nehirde meydana gelen bir çevresel değişiklik anında balıklara yansımakta ve balık türleri bunlardan büyük bir zarar görmektedir. Dicle Nehri’nde yaklaşık olarak 40 balık türü bulunmaktadır. Bu balık türleri eskiden nehrin daha temiz olması nedeniyle nehrin çeşitli yerlerinde görülürken, şimdi sadece çok lokal yerlerde görülüyor. Önceleri balıkçılların bol miktarda tuttuğu şabut, turna ve diğer birçok balık türünü burada görebiliyordunuz. Hatta burada 30-40 kiloluk balık türleri bile çıkardı fakat günümüzde maalesef bu balık türlerinin birçoğunu artık burada göremiyoruz” dedi.
“Bu türler ciddi bir tehditle karşı karşıya”
Bahsedilen balık türlerinin ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu dile getiren Ünlü, “Dicle Nehri’ndeki balıkların daha belirli bölgelere çekilmelerinin birçok nedeni var. Bu nedenlerin başında oluşturulan barajlar doğal olarak balık türlerinin yaşadığı ekolojik yaşamı büyük ölçüde değiştiriyor. Özellikle akıntılı, bol oksijenli sular yerine oluşan rezervuarlarda birçok balık türünün yaşama şansı da ortadan kalkmış oluyor. Aynı şekilde barajların nehir havzasına verdikleri su miktarındaki ani değişimler bu balık türleri üzerine şok etkisi yapmakta. Çünkü balıklar çok hassas canlılar. Balıklar su akışındaki meydana gelen değişimlerden çok kolaylıkla etkilenirler. Bazen bu etkileri dolaylı olarak oluşmaktadır. Balığın besinini oluşturan canlıların etkilenmesi de balıkları etkilemektedir. Dicle Nehri’nde karşılaştığımız önemli bir sorun kum ocakları. Nehir üzerinde irili ufaklı, çok sayıda kum ocağı bulunmakta. Bu kum ocakları nehir yatağında direk kumu almaları neticesinde habitatın doğal yapısı bozulmakta. Balıkların yumurta bıraktığı alanlar daralmakta veya yok olmaktadır. Nehirde gördüğümüz bir sorun da nehir civarında yerleşmiş bulunan birçok kafe ve benzeri yerlerde gelen binlerce insanın gelmesiyle atık suların şehir şebekesine verilmeden direk olarak nehre akıtılması nehir kirliliğinin bir sebebi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda nehrimiz boyunca çok verimli tarım alanları bulunmaktadır. Tarım alanlarındaki faaliyetler ve aşırı su kullanımı nedeniyle nehre bol miktarda tarım artığı durumunda bulunan su, gübre, ilaç ve benzeri maddeler katılarak suyun kalitesi, fiziksel ve kimyasal yapısı da bir ölçüde bozulmaktadır. Bu da nehir üzerinde ve balıklar üzerinde olumsuz etki yapmaktadır” diye konuştu.
“İsrail sazanları hızla gelişerek zarar veriyor”
Balık türlerinin azalmasında diğer önemli bir etkenin nehre ne zaman bırakıldığı kesin olmayan ve halk arasında ‘İsrail sazanı’ denilen tür olduğunu dile getiren Ünlü, “Birkaç 10 yıl içerisinde nehre bırakılan ve halk arasında ‘İsrail sazanı’ veya ‘Cibel sazanı’ dediğimiz sazan türü de hızla gelişerek buradaki balık türlerini etkilemekte. Onların yumurta ve yavrularına, yaşam alanlarına beslenme zincirindeki diğer canlılara zarar vererek balıkların zarar görmesine neden olmaktadır. İsrail sazanı dediğimiz balık aslında beslenme rejimi çok geniş olan bir balık. Her şeyi yiyebiliyor. Dolayısıyla yumurtlama yerlerindeki balık yumurtalarını yediği gibi bunların yavrularına da veya bunların besinlerine de ortak olarak onlara zarar vermektedir. Bu balık özellikle Rusya ve Uzakdoğu’da bulunan bir türdür. Daha sonraki yıllarda sazan üretimi ile birlikte ülkemize yerleşmiş, akarsu ve göllere bulaşmış durumdadır. Bu sazanların nehre gelişi kazaen olmuş olabilir. Yani Dicle Nehri ve çevresinde çoğu zaman sazan balığı aşılaması yapılmaktadır. Bunlar sazan balığına da çok benzerler. Dolayısıyla sazan yetiştiriciliğinin yapıldığı yerlerde bunların yavruları da sazan yavruları ile birlikte getirilerek buraya bulaştıkları tahmin ediliyor. Fakat ekonomik önemi çok az olan daha çok zararları ile bilinen bir balık türüdür” ifadelerinde bulundu.
“İnsan, elinin değdiği her yeri tahrip ediyor”
Dicle’ye ne kadar az müdahale olursa o kadar az zarar verileceğine dikkat çeken Ünlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kısacası, insan, elinin değdiği her yeri tahrip ediyor. Geri dönülmez zararlara neden oluyor. Bu açıdan da benim naçizane görüşüm, ne kadar az müdahale olursa Dicle Nehri ve çevresine, nehre o kadar az zarar vermiş oluruz diye düşünüyorum. Özellikle nehir üzerinde yer alan Diyarbakır, Bismil, Batman, Hasankeyf ve Cizre’ye kadar olan bölgede nehre atık sularını döken tüm alanlarda gerekli tedbirlerin arıtma işlemlerinin mutlaka yapılması gerekir. İyi haberler de zaman zaman alıyoruz. Diyarbakır’ın kanalizasyon atıklarının arıtmaya tabi tutulduğu ve sistemlerinin hızla geliştiğini, faaliyete sokulduğunu öğreniyoruz. Bu da ilerisi için bize bir umut veriyor. Dicle Nehri 40’tan fazla balık türünü barındırırken bu balık türlerinin en az 10 tanesi çok yüksek düzeyde ekonomik öneme sahiptir. Bu ekonomik öneme sahip türler eskiden nehrin her yerinde yayılış gösterirken nehir ekolojisin bozulmasıyla, bozulmamış alanlara doğru çekildiğini görüyoruz. Bu türleri artık her yerde görmemiz mümkün değil, bu da nehrin yapısının gittikçe değiştiğini bozulduğunun bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Benim doktora çalışmalarına başladığım 80’li yıllarda bizim halk arasında ‘Şabut’ dediğimiz balık türleri yaygın olarak bu bölgede bulunuyordu. Ancak şuanda balıkçılar belki 10 yıla yakındır çok fazla rastlamadıklarını tek tük görüldüğünü söylüyor. Yine nehrimizin çok önemli bir balık türü ‘Leopar( sazanı dediğimiz tür, 80’li yıllarda Ongözlü Köprü’nün bulunduğu alanlarda dahi yakalanırken bugün sadece Ilısu Barajının yapıldığı bölgede yani Dicle’nin daha güney kısımlarında ancak görülebiliyor.”
‘İstilacı balıklar diğer balıkların nesillerini tüketiyor”
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 27 yıldır balıkçılık yapan Veysi Bozyıl, ellerinde 7 çeşit olduğunu ve ‘istilacı’ diye tabir ettikleri İsrail sazanlarının diğer balıkların nesillerini tükettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu balıkların hepsi Dicle Nehri’nde yakalanıyor. Sonradan kazandırılan balık çeşitleri de var. ‘İsrail sazanı’ dediğimiz balık çeşidi var. Yayın, aynalı, pullu sazan, alaca gibi balık çeşitlerimiz var. Şu an Dicle’de 17 çeşit balık türü var. Bunların içerisinde son zamanlarda yapılan bilinçsiz çalışmalardan dolayı 2-3 çeşit yok artık. 10 yıl önce 18-19 çeşit balık vardı. Yapılan barajlar suyun seviyesinin istenilen zamanda kesilmesinden dolayı balığın alttan yukarı doğru göçünü engeller. Tropikal göçmen balık türlerimiz aynı zamanda kum ocaklarının vermiş olduğu tahribattan dolayı, balığın akış yönünü değiştirerek ve Dicle nehrine dökülen atık sular hepsi buna etkendir. Son zamanlarda kazandırılan bir balık çeşidi var. İsrail sazanları, bunlar istilacıdır. Öbür balıkların yumurtalarını yiyerek nesillerini tüketiyor.”
Kaynak: Diyarbakır Söz