Diyarbakır, Mardin’in Kızıltepe ile Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçelerinde yoğunlukta olmak üzere Güneydoğu’nun kırsal kesimlerinde yaşayan birçok kadın, yıllar önce güzellik, sağlık, güç ve bolluk getirdiği düşüncesiyle başta yüz, el, bacak ve boyun olmak üzere vücutlarının çeşitli bölgelerine yaptırdıkları figürlerle, Kürtçe’de “Deg” olarak adlandırılan binlerce yıllık dövme geleneğini günümüze kadar taşıdı. Gençlik yıllarında, yeni kız çocuğu doğurmuş anneden aldıkları süt ile çıra külünü karıştırarak, büyük acılar çekmelerine rağmen iğneyle vücutlarına çeşitli semboller yapan kadınlar, pişman olduklarını belirterek, binlerce yıllık geleneği yıkmak istiyor. Kadınlar, gençlerin dövme yaptırmamalarını öneriyor.
“Gizlice yapıyorduk, kimse bilmiyordu”
75 yaşındaki Zekiye Ertaş, eskiden gazlı çıralardan elde ettikleri külü, anne sütüyle karıştırıp, iğneyle vücutlarına işlediklerini belirterek, “Bu işlem çok acıtıyor ve oldukça kanlı bir işlem. 3 defada yapılıyor. Küçük yaşlarda yapıyorduk. Anne ve babamızdan korktuğumuz için gizlice yapıyorduk ve kimse bilmiyordu. Görünce kızıyorlardı bize” dedi.
“Kimsenin yapmasını önermiyorum”
Aynı yaşlardaki Fatma Ertaş, dövmelerini çocuk aklıyla yaptıklarını anlatarak, “Kül, tavuğun safrası ve anne sütünü karıştırarak yapıyorduk. O zamanın aklı ile yapıyorduk. Çok pişmanım. Daha önce de Suriyeli göçmenler buraya gelip yapıyorlardı. Dövmeleri yapmaları için onlara sabun ve ekmek veriyorduk. Ama şuanda kimsenin yapmasını önermiyorum” diye konuştu.
“Kızlarımıza kızıyoruz, ‘yapmayın’ diyoruz”
90 yaşındaki İslim Dağtekin, dövmeleri güzellik olması ve nazar değmemesi için yaptıklarını anlatarak, “Cahildik, bilmiyorduk. Şimdi kızlarımıza kızıyoruz, ‘Yapmayın’ diyoruz. Biz tek değil bütün kadınlar yapıyordu. Birkaç gün şişiyordu sonra iyileşiyordu” ifadelerinde bulundu.
Hedla Ertaş ise dövmeyi adet olduğu gerekçesiyle yaptıklarını aktararak, “Çocuktuk, o dönem herkes yapıyordu, biz de yaptık” dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz