Dursun, "Çocuklara 'tele logo çıktığında yatağa gidiyor musunuz?' diye sorduk. Yüzde 80'i hayır dedi. Çocukların belli saatlerde ekran karşısında olmamaları gerektiğine ilişkin bir alışkanlık oluşmuş değil." dedi.
Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO)'nın mart ayı olağan meclis toplantısına onur konuğu olarak katılan Prof. Dr. Davut Dursun, burada yaptığı konuşmada, RTÜK'ün çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Çok sorunlu, sıkıntılı ve teknolojik olarak çok dinamik bir sektörle ilgilendiklerini kaydeden Dursun, hızlı ve dinamik bir alana hitap etmenin ve düzenleme yapmanın kolay olmadığını ifade etti. Türkiye'de zengin bir televizyon yayıncılığının bulunduğunu dile getiren Dursun, şunları söyledi: "Bir takım uluslararası kuruluşlara gittiğimizde Türkiye'deki televizyon ve radyo kuruluşlarının sayılarını verdiğimizde herkesin ağzı açık kalıyor. Türkiye'de kamu hizmeti yayıncısı dediğimiz devletin finanse ettiği 14 tane televizyon kanalı var. 23 tane ulusal kanal var, karasaldan yayın yapan 6 bölgesel kanalımız, 212 yerel olmak üzere 250'nin üzerinde televizyon kanalı var. 35 ulusal, 99 bölgesel, 944 yerel olmak üzere bin 78 tane de radyo yayın kuruluşu var. Böylesine renkli ve dinamik bir alanla karşı karşıyayız."
"ESKİDEN BREZİLYA DİZİLERİ İTHAL EDİLİRDİ, ŞİMDİ TÜRK DİZİLERİ İHRAÇ EDİLİYOR"
Son yıllarda Türk seyircisinin dizi sever bir seyirci haline geldiğini anlatan Dursun, Türk televizyonlarının çok başarılı diziler yaptığını ifade etti. Dursun, "İçeriğine bağlı olmadan söylüyorum, içeriğini tartışabiliriz. Bu diziler sadece Türkiye sınırları içinde yaşayan izleyiciler değil, sınırlar dışındaki izleyiciler de Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, Ortadoğu'da, her yerde izleniyor. Bu da bizi gururlandırıyor. Şu anda sanıyorum 63 kadar dizi yurt dışına pazarlanıyor, ihraç ediliyor. Eskiden Brezilya dizileri Türkiye'ye ithal edilirdi, şimdi Türk dizileri yurt dışına ihraç ediliyor, bu önemli bir şey. Daha da önemlisi Türk dizileri yoluyla Türk kültürü, Türk yaşama biçimi, Türk zevkleri komşu ülkelerimizi de bir biçimde etkiliyor." diye konuştu.
"DİZİYE YAPILAN UYARI AB'NİN GELİŞME RAPORUNDA YER ALDI"
'Muhteşem Yüzyıl' dizisinin ilk bölümünde Türkiye'de adeta mobilize bir protestonun yaşandığını kaydeden Dursun, diziyle ilgili 130-140 bin civarında şikayet geldiğini belirtti. Hukuken ihlal olabilecek bir şey yokken toplumdaki galeyanı yatıştırmak için yayın kuruluşu ile uyarı amaçlı konuştuklarını dile getiren Dursun, şöyle konuştu: "Bu uyarımız AB'nin gelişme raporunda yer aldı. 'İfade özgürlüğünün önünde nasıl böyle bir sınır koyabilirsiniz' diye. Vereceğimiz kararların nerelere kadar yankı uyandırdığını dikkate almamız lazım. İkincisi ATV'de yayınlanan 'Kılıç Günü' diye bir dizi vardı, iki bölüm yayınlandı, sonra kaldırdılar. Orada bir eşcinsel ilişkiyi çağrıştıran sahne vardı, ondan dolayı ceza yazmıştık. Mahkemeye gidildi, AB ilerleme raporunda bu eleştiri konusu oldu. Bu eleştiri RTÜK'e yönelik değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik bir eleştiriydi. Dolayısıyla bir takım müeyyideler uygularken işin AB boyutunu, uluslararası sözleşmeler boyutunu, işin hukuk boyutunu ele almamız gerekir."
İzleyicinin televizyonda yaşanan hayatın bizatihi kendisi ve gerçeği olduğunu sandığını söyleyen Dursun, en önemli problemin bu olduğunu ifade etti. Televizyonun bir sanal dünya olduğuna dikkat çeken Dursun, "Televizyon bir kurgudur, bir hayal dünyasıdır, bir eğlencedir, hoş vakit geçirme aletidir, biz böyle görmüyoruz. Televizyonu bilgilenme aleti, hayatın dışa vurumu olarak görüyoruz. Orada yaşadığımız şeyleri hayatın bir parçası gibi algılıyoruz. Orada sevdiğimiz biri öldüğünde helva dağıtıyoruz, gidip cenazesini kılıyoruz, ağıt yakıyoruz, maalesef bunlar yaşandı. Böyle bir problemimiz var." ifadesini kullandı.
"ÇOCUKLAR 21.30'DA EKRANI TERK ETMİYOR"
Uluslararası düzenleyici otoritenin çocukları olumsuz etkileyecek nitelikteki programların çocukların ekran karşısında oldukları saatte yayınlanmaması şartını getirdiğini söyleyen Dursun, olumsuz nitelikteki programların çocukların sosyal, ahlaki ve fiziki gelişimlerini etkileyeceğini belirtti.
Çocukların günün belli saatinde ekran karşısında olması gerektiğini dile getiren Dursun, sözlerine şöyle devam etti: "Biz önceki yasamızda saat 23.00'e kadar çocukların ekran karşısında olduğunu kabul etmiştik. Yeni düzenlemede bunu 24.00'e çektik. Biraz problem oldu sanırım. Biraz sıkıntı yaratıyor. Belki de 23.00'e geri çekmek gerekiyor."
Saat 21.30'da televizyon ekranına verdikleri tele logoyla çocukları uyku saatlerinin geldiği konusunda uyardıklarını anlatan Dursun, "Tele logomuz 'haydi çocuklar sizin için uyku saati geldi diyor'. Diyoruz ki 'çocukların uyku vakti geldi'. Artık ekran karşısında olmamalı. Bundan sonra çocukları olumsuz etkileyecek programlar çıkabilir. Çocukları artık yatağa gönderin. Fakat çocuklar 21.30 olduğunda ekranı terk etmiyor. Bunla ilgili bir araştırma yaptırdık. Çocuklara 'tele logo çıktığında yatağa gidiyor musunuz?' diye sorduk. Yüzde 80'i 'hayır' diyor. Nedenini sorduğumuzda 'kimisi, benim ödevim bitmemiş oluyor; kimisi benim programım var; kimisi o kadar erken yatılır mı?' diyor. Çocukların belli saatlerde ekran karşısında olmamaları gerektiğine ilişkin bir alışkanlık oluşmuş değil. Akıllı işaretler meselesine gelince 7+, 13+ ve 18+ diye üç işaret var. Uygulamada ciddi problemlerimiz var. Bu herkesin kafasına göre yapacağı bir kodlama değil. Bir kodlama sistemi var. Bunları bazen bilmeyerek yanlış kodlama yapılan uygulamalar söz konusu." şeklinde konuştu.
Kaynak: Diyarbakır Söz