Siirt Üniversitesi Merkez Konferans Salonunda düzenlenen ve sunuculuğunu Salih Tetik'in yaptığı program, Emin Tetik hocanın Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Halkın yoğun bir ilgi gösterdiği programın açılış ve selamlama konuşmasını İdeal Eğitim Vakfı (İDEV) Siirt Koordinatörü Sabahattin Keleş yaptı.
Eylül 2019 tarihinden itibaren Türkiye genelinde çeşitli seminerler düzenlediklerini anımsatan Keleş, "Bu seminerlerimizde; evlilik, aile kurumu, çocuk eğitimi, neslin muhafazası, ahlaki yozlaşma, sosyal medya kullanımı, uyuşturucu kullanımı, bilinçli bir toplum inşası ve ideal insan konularını işliyoruz." ifadelerini kullandı.
Programda, İslam'da evliliğin önemi ile ilgili bir sunum yapan Eğitimci Yazar Kenan Çaplık, evliliğin Allah'ın emri ve Hazreti Muhammed'in en önemli sünnetlerinden biri olduğuna dikkat çekerek, evliliğin toplumdaki ahlaki yozlaşmaya set çektiğini ve nesillerin ifsadını kurtaracak başlıca müesseselerden olduğunu vurguladı.
"İyi bir aile hayatı sevgidir"
İslam medeniyetinin, köpekleri kendilerine eş, dost, anne-baba seçen Avrupa'nın medeniyetinden çok daha değerli olduğuna vurgu yapan Çaplık, özellikle inanç ve toplumsal ahlak adına Müslümanların batıdan alacağı hiçbir şeyin olmadığına dikkat çekti.
Bugün aile kurumunun hiç olmadığı kadar saldırı altında ve hiç olmadığı kadar büyük bir sıkıntı ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Çaplık, "Müslümanlar olarak bizim ailemizi muhafaza etmek gibi bir ihtiyacımız ortaya çıkmıştır. İşte bu seminerler ihtiyaçlara biraz da dikkat çekmek içindir. Aile kurumunun saldırı altında olduğu günümüzde Avrupa'da aileden söz etmek mümkün değildir. Avrupa'da 'aile' diye insanların 'ben gidip son sığınıkta dinleneyim' diyebileceği bir kurum yoktur. Bunun için evlilik, biz Müminlerin Peygamber Efendimizin bir sünneti olarak, dört elle yapışmamız gereken ve bu noktada ihya etmemiz gereken bir kurumdur. İyi huylu olmak Mümince bir tavırdır, kötü huylu olmak ise şeytani bir tavırdır ve bundan uzak durmamız gerekiyor." şeklinde konuştu.
Empati konusuna da değinen Çaplık, "İyi bir aile hayatı sevgi, saygı ve birbirini anlayıp değer verme üzerine kurulmalıdır. Bir Mümin aile böyledir. Çok şükür Peygamber Efendimizin ailesi ve örnek aldığımız bizden önceki ailelerin tamamı sevgi, saygı üzerine inşa edilmiş bir aile bir evlilik kurumuydu ki, bugün biz onların bize bıraktığı miras ile bu sokaklarda hakkı haykırabiliyoruz, izzet ve şerefle dolaşabiliyoruz." ifadelerini kullandı.
"İstanbul sözleşmesi""
Çaplık, sözlerine şöyle devam etti: "Tek cümle ile söyleyecek olursak, İstanbul Sözleşmesi; köpek medeniyetinin bize taşınmasının bir merdivenidir, köprüsüdür, aracıdır, bunu bilelim. Diziler, filmler, sinemalar, tiyatrolar, farklı farklı sosyal medya ve sayabileceğimiz daha birçok şey aslında bizim aile kurumunun yok edilmesine yönelik oluşturulmuş olan projelerdir. Bunun bilincinde olmamız gerekiyor. Çünkü onlar düzenli, planlı, programlı çalışıyor ve düşünün bu planlı programlı çalışmaların neticeleri bugün kendi toplumumuzun içerisinde görmeye başlıyoruz. Bakıyoruz ki köyde dizi izleyen insanların birbirlerine yaklaşımları ve birbirlerine karşı söyledikleri de farklılaşıyor. Yeni yeni şeyler söylenmeye başlıyor. Belki de bizim neslimizin veya bizden önceki neslin düşünemeyeceği şeyleri şu an bu insanlar birbirlerine söylüyor. Ne için? Bu dizilerle bu tahribat, köylerdeki en ücra evlere kadar ulaştırılıyor. Şehirdekiler de köydekilerdekiler de etkileniyor. Bunun için Mümince bir aile Mümince bir duruş ile yola devam etmemiz gerekiyor." ifadelerine yer verdi.
"Merhameti vicdansızda ararsanız boştur"
Mevlâna'nın, "Eğer siz aile kurumunu batıda ararsanız orada sadece köpeklerle arkadaş olan insanlar görürsünüz." sözüne atıfta bulunan Çaplık, "Aile kurumunun kökleri bizim medeniyetimizdedir, vefayı vefasızda, edebi hayâsızda, merhameti vicdansızda ararsanız boştur, aramamak lazım." dedi.
"Aile dünyaya gelmenin eşiği insan olmanın da beşiğidir"
Bugün Avrupa kapılarında dolaşılarak ailenin kurtarılamayacağını, maneviyatın, izzet ve şerefin hiçbir zaman elde edilemeyeceğini ifade eden Çaplık, "Çünkü Avrupa'nın bizden istediği bizim bir hiç olmamızdır." diye belirtti.
Çaplık, "Medeniyet bizim inancımızdadır, Peygamber Efendimizin sünnetindedir. Biz huzuru, mutluluğu, kardeşliği, birliği, beraberliği köklerimizde bulacağız. Eğer bugün onlar merhametli olsaydı bütün İslam beldeleri bombalanmazdı, talan edilmezdi, sömürgeleştirilmezdi, mülteciler her gün şurada burada ölmezdi. Ne için? Çünkü bunlarda vicdan, merhamet, vefa yok. Dolayısıyla onlarda olmayan bir şeyi ne için onlarda arayalım? Aile noktasında onlardan hiçbir arayış içinde bulunmayalım. Peki, bizim tasavvufumuz ne olacaktır? Sami Hayrettin Hoca'nın çok güzel bir sözü vardır; 'Aile dünyaya gelmenin eşiği, insan olmanın da beşiğidir.' Biz inancımızı anne ve babamızdan alırız, çünkü onlar güzel Müminlerdir. Beşikte dünyaya geldiğimizde eşik olarak dünyaya haykırabileceğimiz tevhidimiz, ahlakımız, ibadetimiz, namazımız ve İslami bir duruşumuz bu aile vesilesi ile bize veriliyor. Bizim bu aileyi kurmamız lazım." şeklinde konuştu.
"Bir bedende şah damarı ne ise aile kurumu da ümmetin şah damarıdır"
Bir bedende şah damarı ne ise aile kurumunun da ümmetin şah damarı olduğuna ve bu damarın kesilmesi durumunda ümmetin derman, güç, kuvvetinin gideceğine, darmadağın olacağına dikkat çeken İTTİHADUL ULEMA üyesi Mehmet Ali Altun ise "Bizler burada gerçekten çok hassas bir meseleyi konuşuyoruz. Kur'an'ın gündemine taşıdığı ve Peygamber Efendimizin 'Hane-i Saadet' diye İslam tarihine nakşettiği, kurduğu bir kurumdan bahsediyoruz. Malumunuz İslam düşmanları durmadan gece gündüz çalışıyorlar. Projeli, planlı, beraber, bilerek, araştırarak çalışıyorlar. Bütün bu çalışmalarının sebebi de saadetimiz ve selametimiz için değil bizi yıkıp güçsüz duruma düşürmek, bizi bölmek ve bizi tamamen ortadan silmek için dayandığımız bütün noktaları tahrip etmek için çalışıyorlar. Çalıştılar ve bizim şifrelerimizi kırdılar. Maalesef İslam ümmetinin şifrelerini bir bir kırdılar, bizim kurumlarımıza, mahremlerimize girdiler ve maalesef içimizi boşaltılar. Kısaca tarif edecek olursak onların bu sinsi ve kalleşçe çalışmalarının neticesi İslam ümmetinin mahrem olan kurumlarının şifrelerini kırdılar, damarlarını kestiler ve şu anda biz can çekişiyoruz. Maalesef önümüzde şu anda iftihar ve gururla anlatacağımız bir şey yoktur. Taş üstünde taş kalmamış diyebileceğimiz bir vaziyete geldik." diye konuştu.
"Aile, Hazreti Muhammed'in ve bütün peygamberlerin sünnetidir"
"Allah'ın sizin için nefsinizden bir zevce yaratması, onunla ünsiyette bulunmanız ve aranıza muhabbet ve merhamet koyarak sizi huzura, selamete eriştirmesi Allah'ın ayetlerinde açıkça belirtilmiştir." diye konuşan Altun, ailenin Hazreti Muhammed'in ve bütün peygamberlerin sünneti olduğuna vurgu yaptı.
"Aile yıkılmadan toplum ve ümmet yıkılmaz"
Aile kurumunun; toplum ve ümmeti inşa ettiğini ve eğiten bir talimgâh konumunda olduğunu ve bunu düşmanların çok iyi bildiğini belirten Altun, "Aile yıkılmadan toplum ve ümmet yıkılmaz. Bu bilinçle hareket eden dinsizler maalesef şu anda aile kurumuna olabildiğince saldırmaya, tahrip etmeye, içini boşaltmaya çalışıyorlar." dedi.
"Müslümanlara düşen görev huzur yuvalarını tekrar inşa etmektir"
"Hep birlikte bu aziz İslam ümmetinin en değerli kurumu olan aile kurumunu, İslami bir havayla ve atmosferle tekrardan eski özüne döndürmek için var gücümüzle çalışmak zorundayız." diye ifade eden Altun, aksi takdirde yarınların Müslümanların için çok daha kötü olacağını belirtti.
Altun, "Bize düşen huzur yuvalarını tekrardan inşa etmektir. Allah rızası için bu meseleye ciddiyetle eğilelim. Kendimize gelelim. Adeta seferberlik ilan edelim. Bir yangın var, şu anda evlere hâkim değiliz. Kızımıza, çocuğumuza hâkim değiliz ve söz geçiremiyoruz. Kanun bizim değildir. Kimindir peki? Maalesef kanun onlarındır ve onlar eğitip büyütüyor." dedi.
Kaynak: Diyarbakır Söz