Diyarbakır'ın Sur ilçesi Alipaşa ve Lalebey Mahallesi'nde 2013 yılında kentsel dönüşüm kapsamında alınan karar doğrultusunda kamulaştırılıp, yıkım kararı alınan bina ve tek katlı evlerin yıkımı devam ediyor.
50 yılı aşkın süredir Alipaşa Mahallesi'nde ikamet eden Rabia Tülay (90), evinin yıkılacak olmasının verdiği sıkıntıdan hastalanıp yatağa düştü.
Ailesinin yardımıyla ihtiyaçlarını karşılayabilen Tülay'ın durumu gün geçtikte daha da ağırlaşıyor.
Yaşlı kadının gelini Hatice Tülay, kayınbabasının da Sur'dan ayrılma korkusunun oluşturduğu stres nedeniyle bir yıl önce hastalanıp, vefat ettiğini söyledi.
Kayınbabası ve kayınvalidesinin bulundukları evi kendilerinin inşa ettiklerini anlatan Tülay, "Benim kaynanam bu eve gelin gelmiş. Bu evi o ve kayınbabam yapmış. Ne emekler ve zorluklarla bu evi yapmışlar. Bütün kızlarını, erkeklerini, torunlarını bu evde evlendirmiş. Ev, kentsel dönüşüm kapsamında yıkıma girmiş. Kadın bunu kaldıramadı, iki aydır yerdedir. Çok perişan oldu, sabahtan beri ağlayıp 'Niye evimi yıkıyorsunuz? Bırakmıyorum, çıkmıyorum. Kepçe gelsin, evi benim üstüme yıksın.' diyor. Kendisine, 'Bize zorluk çıkarıyorlar. Eşyaları topladık, çıkalım.' dedik. Bize 'Siz gidiyorsanız gidin ama ben çıkmıyorum.' diye cevap verdi. Biz de onun yanında kaldık. Kendisi çok kahroldu, perişan oldu." dedi.
"Aile olarak perişan olduk"
Kayınvalidesinin hastalanması nedeniyle büyük üzüntü yaşadıklarını dile getiren Tülay, sözlerine şöyle devam etti:
"Eşim başta olmak üzere aile olarak perişan olduk. Kayınvalidem bize sadece kaynanalık değil, annelik yaptı. Biz onu çok seviyoruz, Allah ondan razı olsun. Kayınbabam da iyiydi, o da öyle çok kahroldu ve geçen sene vefat etti. Sur'un genelinde kim evini taşıdıysa hepsinin evinden biri öldü. Çünkü kahroldular, perişan oldular, dayanamadılar. Bir de yaşlıydılar, insanın emeği bir seferde yok olursa kaldıramıyor. İnsan 25 senede bu evi birbirine bağlar, yuva yapar. Gel, bir seferde kepçe vur, yık. Allah bunu kabul etmez ki. Biz de kendi hakkımızı Allah'a bırakıyoruz. Ya Rabbi, sen bize yardım et!"
"Yetkililer sesimizi duysunlar"
Yaşadıkları mağduriyetin garipsenecek gibi olmadığını belirten Tülay, "6 aydır suyumuz yok, elektriğimiz yok. Rabbime çok şükür, camiden su çekiyoruz. Elektriği de burada bir fakirhane var, oradan temin ediyoruz. Allah büyüktür, bize yardım etti, geçiniyoruz. Bizim ev 3 katlıdır ve altta da dükkânımız var. 4 aile burada yaşıyoruz, 3 gelin bir de kaynanam. Bize bu 3 daire ve iş yeri için 54 bin 800 lira bedel biçmişler. Bunu aileye böldüğümüzde kişi başına 4 bin 500 lira düşüyor. Şimdi 4 bin 500 lirayla biz ne yapalım? Zaten kiraya gitsek 2 bin liraya yakın depozito bırakıyorsun içeri. Biz 4 bin 500 lirayla ne yapalım? Yetkililer sesimizi duysunlar. Yetkililer bedenin taşlarını kaldırsınlar, biz halılarımızı toplayalım, gidip bedenin içinde yaşayalım. Kendilerini bizim yerimize koysunlar." ifadelerini kullandı.
Evleri için verilen hasar bedelinin yükseltilmesi için mahkemeye başvurduklarını bildiren Tülay, mahkeme sürecinin halen devam ettiğini söyledi.
"Sur'un içine girince cennete girmiş gibi hissediyorum"
Tülay, yetkililerden beklentilerinin evlerinin yıkılmaması olduğunu ifade ederek, "Ben bu mahallede büyüdüm, evlendim. Kızım ve oğlum evlenme çağında. Artık ben de nine olacağım. İnsan doğduğu yeri çabuk çabuk bırakamıyor. Mesela misafirlik için Diclekent'e, oraya buraya gidiyorum, sıkıntı basıyor. Sur'un içine girince cennete girmiş gibi hissediyorum. Biz burada yaşadığımız için burayı çok seviyoruz. O yüzden bize karışmasınlar, yerimizi bize bıraksınlar. Cuma günü kesinlikle çıkmamız gerekiyordu ama çıkmadık, yan tarafımızdaki evi yıktılar. Herhalde bizimkini de yarın yıkarlar." şeklinde konuştu.
"İki sene önce burada savaş vardı, şimdi de evlerin derdine düştük"
Tülay, "Buradan çıkacağız diye hiçbir tedbir almadık. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Psikolojimiz bozulmuş, çocuklarımızın da psikolojisi bozulmuş. Zaten iki sene önce burada savaş vardı, şimdi de evlerin derdine düştük. Yani bir yere gitsek bile çocuklarımızın psikolojisini iki senede ancak düzeltiriz. Bir de nineleri böyle yatağa düştü. Çocuklarım ninelerinin üstüne titriyorlar, onu çok seviyorlar. Kaç gecedir kaynanamın üstüne Yasin okuyoruz. Durumu o derece kötü ve perişan bir haldeydi. Çok şükür, bugün biraz toparlandı, gözünü açtı." dedi.
"Biz yardım istemiyoruz sadece evimize dokunmasınlar"
Son olarak Tülay, "Allah rızası için sesimizi duyun! Bizim evimiz yıkılmasın. Biz yardım, erzak falan istemiyoruz. Sadece diyoruz ki yetkililer evimize dokunmasınlar, evimizi istiyoruz. Başka hiçbir şey istemiyoruz, evimizi yıkmasınlar." ifadelerini kullandı.
Hastalanıp yatağa düşen Rabia Tülay, bu yılın mayıs ayında verdiği bir röportajında, evinden çıkmak istemediğini gözyaşı dökerek şu sözlerle anlatmıştı: "Evimi vermiyorum. Evimin karşılığında 50 bin lira vermişler. Ben 50 bin liraya ev alamam ki. Onun için ben evimi vermiyorum. Beni öldürseler de evimi vermeyeceğim. Ben oruçluyum. Ne elektrik var ne de su. İftara kadar burada böyle bekliyorum, ardından az bir şey yiyorum. Bizi bunlardan mahrum bırakmışlar. 20 nüfusuz, evimi vermiyorum."
Kaynak: Diyarbakır Söz