Batman'da yaşanan olayda H.B, doğum sonrası karın bölgesinde oluşan yağları aldırmak için bir özel hastaneyle anlaştı. Özel hastanede plastik cerrah olarak görev yapan doktor A.C. tarafından yapılan ameliyatın ardından H.B. yaşamını yitirdi.
Ailesi, ameliyat öncesinde H.B'nin rahatsızlıklarının doktora anlatıldığı, doktorun gerekli tahlilleri yapacakları yönünde beyanda bulunmasına karşın H.B'nin ameliyat sonrası yaşamını yitirdiği iddiasıyla doktor ve hastane aleyhine dava açtı.
Davalı hastane, cevap dilekçesinde, H.B'nin karnında yağ oluşumu şikayetiyle başvurduğunu, gerekli tüm tıbbi tetkik ve tahlillerin yapılmasından sonra ameliyat edildiğini, gerekli takiplerin yapıldığını ve herhangi bir olumsuz durumla karşılaşılmadığını savundu. Daha sonra hastanın aniden kötüleşmesi üzerine derhal müdahale edildiği, hastanenin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine karşın hastanın hayatını kaybettiği ileri sürüldü.
Batman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu ile Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetince, davalı doktora ve hastaneye yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı yönünde rapor hazırlandığı gerekçesiyle doktor ve hastane aleyhine açılan davayı reddetti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin gündemine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını bozarak hastanın hayatını kaybetmesinden doktorun ve hastanenin sorumlu tutulması gerektiğine hükmetti.
Yüksek Mahkeme, ayrıca hastanın yakınlarına bilirkişi incelemesiyle belirlenecek tutarda maddi tazminat ile uğranan kayıp gözetilerek belirlenecek tutarda manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar verdi.
- Eser sözleşmesi
Bozma kararında, hasta ile hastane arasındaki sözleşmeye göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle kadının doğum sonrası karın bölgesinde oluşan yağların alınmasının öngörüldüğü anlatıldı.
Buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında, taraflar arasında Borçlar Kanunu'nda düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğu bildirilen kararda, eser sözleşmesinde sadece bir işin görülmesi taahhüdünün bulunmadığı, bir eserin sonucunun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girildiği vurgulandı.
Bu borcun altına giren tarafın işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorunda olduğunun altı çizilen kararda, "Buna göre, işi yüklenen doktorun, hasta üzerinde kararlaştırılan edimleri ifa ederken, yani tıbbi faaliyette bulunurken mesleğinin tüm koşullarını yerine getirmesi ve tıp biliminin kurallarını eksiksiz yerine getirmesi hastanın edim menfaatinin gereğidir." ifadelerine yer verildi.
Sadakat ve özen borcunun gereği olarak eser meydana getirilirken, iş sahibinden kaynaklanan ve eserin yapılmasını tehlikeye düşüren bir durumun varlığının anlaşılması halinde yüklenicinin bu durumu iş sahibine bildirmek zorunda olduğu, aksi halde doğacak sonuçlardan sorumlu tutulacağı belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Başka bir anlatımla tıbbi müdahale aşamalarında, hastanın başka bir hastalığının varlığı anlaşılırsa ve bu hastalık eserin yapımına engel ise öncelikle doktorun bu durumu hastasına bildirmesi ve hastanın kabulü halinde de eseri yapması gerekmektedir. Zira, başta cerrahi müdahaleler olmak üzere, her tıbbi müdahalede komplikasyonlar ve önlenemeyecek gelişmeler olabilir. Buna göre, işi yüklenen doktor, Borçlar Kanunu uyarınca tıp bilimindeki bilimsel ve teknik gelişmeler ile kendi tecrübeleri doğrultusunda, hastayı mevcut hastalıklarının ve tıbbi müdahalenin riskleri ile yan etkilerinin ne olduğu konusunda yazılı bildirim ile aydınlatmalıdır. Bu bildirimin usulünce yapılmış olması ve hastanın yapılacak müdahaleye onay vermesi, doktoru ve tıbbi müdahalenin yapıldığı hastaneyi doktorun kusurunun bulunmaması durumunda sorumluluktan kurtarır."
- Adli Tıp ve bilirkişi raporları
Kararda, Adli Tıp Kurumu raporunda ölümün, yağ aldırma ameliyatının hastanın kalp rahatsızlığını akut hale getirmesinden kaynaklandığının belirtildiği, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı raporda da hastanın rahatsızlıklarının en küçük tıbbi müdahalede bile ölümcül komplikasyonlar doğurabilecek ciddiyette olduğunun bildirildiği aktarıldı.
Davalı doktorun bu rahatsızlıkları ilk muayene tutanağında belirtmediği ifade edilen kararda, davalı hastane çalışanlarınca düzenlenen ve dosyaya sunulan tıbbi müdahale hakkında hastanın bilgilendirilmesi ve rızasının alınmasına dair formun da bu ameliyat için yetersiz olduğuna dikkat çekildi.
Kararda, şu tespitlere yer verildi:
"Yapılan bu açıklamalara göre, mevcut rahatsızlıkları nedeniyle karşılaşılabilecek komplikasyonlar ve içeriklerinin davalı doktor tarafından bildirilmediği, dolayısıyla risk aydınlatılmasının yapılmadığı, öte yandan hükme esas alınan bilirkişi raporunda yetersiz olduğu bildirilen ve davalı hastane çalışanları tarafından düzenlenen formun içeriğinden de yapılacak ameliyatla ilgili standart bilgilendirmenin hasta yerine oğluna yapıldığı anlaşılmaktadır. Şu halde, davacının hastasına karşı davalı doktorun işini sadakat ve özenle yerine getirmediği, yapılan tıbbi müdahaleye bağlı olarak gerçekleşen ölüm olayı nedeniyle davalı doktorun ve istihdam eden sıfatıyla hastanenin de sorumlu olduğu anlaşılmaktadır."
Kaynak: Diyarbakır Söz