Bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin Mehmet Ağar, özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 19 kişinin yargılandığı davada eski Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, tanık alarak dinlendi. Taşanlar, "Rutin bir kontrolde Mahmut Yıldırım gözaltına alındı. MİT'in elemanı olduğunu söylemesi üzerine Mehmet Eymür'ü arayıp sordum. 'Benim elemanım değil' dedi. Yıldırım, normal yasal prosedür uygulanarak serbest bırakıldı." dedi.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesinde, sanık ve şikayetçi avukatların katıldığı duruşmada, eski Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar "tanık" sıfatıyla ifade verdi. Taşanlar, 1991-1992'de İzmir, 1992-1995'te Ankara, sonrasında 6,5 ay İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinde bulunduğunu anlattı.
Davaya konu cinayetlerin çoğunu medyadan takip ettiğini belirten Taşanlar, Mehmet Ağar ile komiser muavinliğinden bu yana tanıştığını, Ankara Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde, Ağar'ın Emniyet Genel Müdürü olduğunu aktardı.
Korkut Eken'i Emniyet Genel Müdürlüğüne danışmanlık yaptığı için İbrahim Şahin'i meslektaş olarak tanıdığını ifade eden Taşanlar, Ercan Ersoy'un da polis memuru olduğunu, akademiden ihraç edildiğini ancak iyi bir sorgucu olduğunu söyledi.
Dava konusu cinayetlere ilişkin kendisine belge, bilgi, rapor gelmediğini bildiren Taşanlar, bu konuları medyadan takip ettiğini dile getirdi.
Daha sonra müşteki avukatlarının sorularını yanıtlayan Taşanlar, kamuoyunda "Yeşil" olarak bilinen Mahmut Yıldırım'ın Ankara Emniyet Müdürlüğü yaptığı dönemde gözaltına alınıp alınmadığı sorusu üzerine, "Doğrudur. Rutin bir kontrolde Mahmut Yıldırım gözaltına alındı. MİT'in elemanı olduğunu söylemesi üzerine Mehmet Eymür'ü arayıp sordum. 'Benim elemanım değil' dedi. Yıldırım, normal yasal prosedür uygulanarak serbest bırakıldı." ifadelerini kullandı.
Mahmut Yıldırım'ın Susurluk olayıyla bağlantısının bilinip bilinmediğinin sorulması üzerine ise Taşanlar, o dönem bunu bilmelerinin mümkün olmadığını söyledi.
Söz konusu cinayetlerin 3'ünün emniyet müdürlüğü yaptığı dönemde Ankara'da gerçekleştiğinin hatırlatılmasına karşılık Taşanlar, o dönem çok yoğun çalıştıklarını, bu cinayetlerin polis mıntıkasında olup olmadığını dahi net hatırlayamadığını kaydetti.
- "Tutanakla Ankara'ya teslim edildiler"
Daha sonra o dönem İstanbul Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği görevini yürüten Şentürk Demiral, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla tanık olarak dinlendi.
Sanıkların çoğunu isim olarak tanıdığını belirten Demiral, kendi dönemine denk gelen cinayetlerle ilgili araştırma yaptığını ancak kesin delillere ulaşamadığını söyledi.
Bir soru üzerine, Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili Ayhan Akça, Ayhan Çarkın, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Oğuz Yorulmaz, Ercan Ersoy gibi isimlerin şüpheli olarak gözaltına alındığını ancak bu kişilerin tutanakla Ankara'ya teslim edildiğini belirten Demiral, gözaltına alınanların, Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili anlatacak bir şeyleri olmadığını söylediğini ancak Ayhan Çarkın'ın "yer yerinden oynar" minvalinde bir ifade kullandığını, "Bana sormayın, amirlerime sorun" dediğini aktardı. Şentürk Demiral, Çarkın'ın Özel Harekat'a bağlı çalıştığını ancak "Amirim" derken resmi amirinden söz ettiğini düşünmediğini dile getirdi. Demiral, ayrıca Çarkın'ın sorgusunda "1993-1996 yıllarındaki faili meçhuller bizim işimiz." dediğini aktardı.
Bu kişilerle ilgili GSM kayıtlarına göre cinayet anında olay yerine yakın bölgedeki baz istasyonundan sinyal alındığını ve bu nedenle şüphelenildiğini anlatan Demiral, kamuoyunda yapılan yorumlar, çıkan haberler nedeniyle diğer cinayetlerle de bağlantılı olabileceklerini düşündüklerini ancak bir delil bulamadıklarını kaydetti.
Sanıkların nasıl teslim edildiğine yönelik soru üzerine de Demiral, "Tutanaksız teslim edin denmişti. Ben hukuka aykırı olduğunu söyleyerek tutanak hazırladım. Altına özellikle yasal gereği yapılmak üzere ibaresini koydum. Bakanın özel yetkiler vererek adli ve idari soruşturmalarda farklı kişileri görevlendirmesine ilişkin kanun hükümleri var. Teslim edilme tutanağında da 'bakanlıktan, emniyet genel müdürlüğünden gelen talimat üzerine teslim edilmiştir' ifadesi var." diye konuştu.
Sanıklar İstanbul'da gözaltına alındıktan sonra neden savcılığa bildirilmediğinin sorulmasına karşılık Demiral, o dönemde böyle bir uygulama bulunmadığını kaydetti.
Behçet Cantürk cinayetiyle ilgili de operasyonlar yaptıklarını anlatan Demiral, ancak neticeye ulaşamadıklarını söyledi.
- "Abdullah Çatlı'nın parmak izi sonradan belirlendi"
Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili delil bulamadıklarını söylediği hatırlatılarak, cinayette kullanılan tüfeklerden birinde Abdullah Çatlı'nın parmak izinin bulunduğunun TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu raporuna yansıdığının belirtilmesi üzerine Demiral, parmak izinin tasnif ve mukayeseye elverişli olmak üzere iki şekilde araştırıldığını söyledi. Tasnife elverişli işlemde kayıtlı parmak izi olması nedeniyle direkt izin sahibine ulaşılabildiğini belirten Demiral, buna karşın mukayeseli işlemde şüpheliler tek tek taranarak izin sahibinin belirlendiğini ifade etti.
Bu konuda mukayeseli araştırma yapıldığını anlatan Demiral, Susurluk kazasından sonra Abdullah Çatlı'nın parmak izine bakılmak istendiğini ve bunun bu şekilde ortaya çıktığını kaydetti.
- Başka dosyanın müştekisi
Daha sonra Ergenekon davası sanıklarından Semih Tufan Gülaltay, SEGBİS üzerinden dinlendi.
Müşteki olarak ifade vereceği belirtilen Gülaltay, dilekçesiyle ilgili savcılık tarafından en ufak araştırma yapılmadığını ve dosyayla ilgisi bulunmamasına karşın davaya müdahil olarak eklendiğini söyledi.
Gülaltay, "Sanıkların öldürdüğü iddia edilen PKK'lılarla ilgili hiçbir bilgim yoktur. Bir işlem yapılmış olsa bilsem dahi şikayetçi olmam." dedi.
Ergenekon sanığı olarak yargılanırken, tanık olarak gösterdiği Sabit Dumlupınar'ın öldürüldüğünü ve intihar süsü verildiğini ileri süren Gülaltay, "O tarihte dilekçe kaleme aldım. Dilekçemi dönemin savcıları araştırmadan, delil toplamadan bu dosyaya kattılar. Ben de o dilekçeden dolayı burada bulunuyorum." diye konuştu.
- "Çiller'in yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünüyorum"
Daha sonra, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Mümtazer Türköne, SEGBİS üzerinden tanık olarak dinlendi. Türköne, olayları basından takip ettiği kadar bildiğini belirterek, kişisel olarak özel bilgi sahibi olmadığını söyledi.
Ardından mahkeme başkanı, tanık olarak dinlenen Türköne'ye, "Tansu Çiller'in danışmanlığını yaptınız. Çiller'e faili meçhul cinayetlerle ilgili bilgi geldi mi?" sorusunu yöneltti.
Türköne, 1995-1999 yılları arasında Çiller'e danışmanlık yaptığını hatırlatarak, "Ben Çiller'in konuşma metinlerini hazırlıyordum. Bazen bize siyasi konularda görüş de sorardı. Faili meçhul cinayetler konusunda Çiller'in yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünüyorum. Çiller'e bu konuda yeterli bilgi verildiğini de zannetmiyorum." ifadelerini kullandı.
Faili meçhul cinayetler için oluşturulmuş bir "Kürt iş adamları listesi"nden bahsedildiği belirtilerek, bu konuda Çiller'e ya da kendisine ulaşan bir bilgi olup olmadığı sorulan Türköne, liste iddialarının hiçbir zaman gerçek olduğuna dair delil olmadığını söyledi.
Türköne, "Bu iddia o dönem çok konuşuldu. Bu konuda dönemin MHP lideri Alparslan Türkeş'in de bilgisinin olduğu söylendi. Hatta listeyi Tansu Hanım'ın hazırladığı bile konuşuldu. Fakat Çiller'in donanım itibariyle böyle bir liste hazırlaması mümkün değildir. Çiller'in bu konuda yeterli bilgisinin olmadığını düşünüyorum. Devlet, hukuk dışına çıkmaz." diye konuştu.
Daha sonra avukatların talepleri alındı.
Duruşmada, müşteki avukatlarının sanıkların tutuklanmaları yönündeki talepleri reddedilirken, hakkında adli kontrol kararı bulunanların durumlarının devamına karar verildi.
Ayrıca, eski Başbakan Mesut Yılmaz, CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün tanık olarak dinlenmesi kararlaştırıldı.
Duruşma ileri bir tarihe bırakıldı.
Kaynak: Diyarbakır Söz