Bir Hülya Avşar Sohbeti'nde Cemil İpekçi Rüzgarı

Bir Hülya Avşar Sohbeti programı her hafta farklı farklı konukları ile yayın hayatına devam etmekte. Her hafta farklı bir konuğun iç dünyasına giren ve haklarında bilinmeyenlerin öğrenildiği vE anlatıldığı Hülya Avşar sunumuyla Bir Hülya Avşar Sohbeti programında bu hafta ünlü modacı Cemil İpekçi konuk oldu.

Bir Hülya Avşar Sohbeti'nde Cemil İpekçi Rüzgarı

Bir Hülya Avşar Sohbeti programı her hafta farklı farklı konukları ile yayın hayatına devam etmekte. Her hafta farklı bir konuğun iç dünyasına giren ve haklarında bilinmeyenlerin öğrenildiği vE anlatıldığı Hülya Avşar sunumuyla Bir Hülya Avşar Sohbeti programında bu hafta ünlü modacı Cemil İpekçi konuk oldu. Açıklamaları ile gündeme damgasını vuran Cemil ipekçi hayatındaki bilibnmeyenleri ve yaşadığı ilginç olayları anlattı. Lastik bir top gibiyim diyen Cemil İpekçi bu güüne kadar yapamaz denilenherşeyi yaptıığını açıkladı.

ELEŞTİRİLERE RAĞMEN BECERDİ

Cemil İpekçi, modacı olmaya karar verdiği anı ve yıllar önce sadece bir kere kestiği bıyıkları yüzünden evden neden 10 gün çıkmadığını Hülya Avşar’a anlatırken bu kadar ünlü olmasının nedenini de düşmanlarına bağladı."Ben lastik bir top gibiyim" diyen Cemil İpekçi, eleştirilere rağmen her seferinde başarılı olduğunu söyledi.

FRANSIZCA ŞARKI SÖYLEDİ

Gençlik yıllarında sahneye çıkıp şarkılar söyleyen Cemil İpekçi, Hülya Avşar’ın karşısında da Fransızca şarkı söyledi.

CEMİL İPEKÇİ HAKKINDA

5 Ağustos 1948'de İstanbul'da doğan ve etnik tasarımlarıyla tanınan ünlü modacı Cemil İpekçi, "Royal Academy of Art" Desen bölümünden 1971 yılında mezun olup, 1972-75 yılları arasında hazır giyim üzerine stilist olarak çalıştı ve 1975 yılından itibaren de kendi moda evini kurarak, özgür tasarımlarını "Tzagne" isimli butiğinde gerçekleştirmeye başladı. Cemil İpekçi, 1979 yılında Tzagne'i Nis'e de taşıdı ve 1984 yılına kadar İstanbul'da ve Nis'de olmak üzere iki butik birden çalıştırdı.

1984'de yeniden ülkesine dönüşüden bugüne değin yaşattığı tasarım evi Haute Couture!... Bundan önceki son on yıl içinde gerçekleşmiş bütün tasarımları Eski Anadolu Uygarlığı'nın izlerini taşırken, Haute Couture'le cağdaş gece modasına şaşırtıcı bir dönüş yapan İpekçi, 90'lı yıllarda yeniden özüyle buluştu ve böylece etnik çalışmalarına ara verdiği geçiş dönemi 92'de "Suzeni" ile sona erdi.

"Elbise, giyinme, örtünme fantezisidir" diyen İpekçi, moda hakkında şunları söylüyor: "Giyinirken insan herşeyden ve herkesten önce kendini tatmin etmelidir. Sokaktaki insanı, sık bir kalabalığı yada silueti çizilmiş bir çağdaş tarzın teorik bekçilerini değil, kendini memnun etmelidir. Giyim, güne nasıl uyandığın, neler hissettiğin, hüznün ve neşeyle ilgili olarak değişkenlikler, sürprizler taşımalı. İnsanlar hep beraber bugün ne giyeceklerine karar veriyorlar. Ya da hep birlikte belli renkler taşıyorlar vitrinlere doğadan. Günün modası demek kendine güvensizliğin çağdaş adıdır ve insan yeni biçimini savunmasının bir yoludur".

İpekçi, 90'lı yıllardaki geri dönüşünün sebebini şöyle açıklıyor: "Çağdaş dünya yalnızca modada değil, sanatın bütün kollarında kişiyi körleştiren bir dünya, zamanla yarışılan, az zamanda çok is peşinde koşulan ve renklere, çizgilere ticari kaygılarla bakılan, gitgide işlevsel olmaya zorlanan bu dünya, tarihiyle güzel ve anlamlı. Hele Anadolu!... O kadar çok uygarlıkla çarpışmış ve onlarla zenginleşmiş ki, öyle dipsiz ve ulaşılmaz bir kuyu ki, ondan vazgeçmek delilik!... Örtünmeyi, resimden, şiirden, bir Bizans penceresinden eski İstanbul evlerindeki ferforjelerden farklı görmüyorum. Sanat esintilerle, anılarla yüklüdür. Eğer podyumlarda otantik bir rüzgar estiriyorsan, onun yönünü, yerini ve gücünü doğru saptamak gerektiğine inanmıyorum. Doğu bir masal kadar güzeldir ve benim yapmaya çalıştığım, bu masalı dinletebilmek için onu çağdaş sözcüklere dökmektir...

Benim sözcüklerim kumaştır, renktir, çizgidir... Giysilerimle kendimi ifade ediş şeklim, geçmişten günümüze kurmaya çalıştığım gerçek temelli ve zarif bir köprüdür".

Kaynak: Diyarbakır Söz