Celine Dion sahipsiz kaldı, eşini kaybetti iki gün sonra ağabeyi de vefat etti! Celine Dion şimdi ne yapacak, kimdir?

Dünyanın en güzel şarkıcılarından olan Celine Dion’un başına gelmeyen kalmadı. Güzel şarkıcı Celine Dion iki gün içerisinde hem kocasını hem de kardeşini kaybetti. Kocasını kanserde kaybettiğini öğrenen güzel şarkıcı Celine Dion iki gün sonra ağabeyini de aynı hastalık (kanser) yüzünden kaybetti.

Celine Dion sahipsiz kaldı, eşini kaybetti iki gün sonra ağabeyi de vefat etti! Celine Dion şimdi ne yapacak, kimdir?

Dünyanın en güzel şarkıcılarından olan Celine Dion’un başına gelmeyen kalmadı. Güzel şarkıcı Celine Dion iki gün içerisinde hem kocasını hem de kardeşini kaybetti. Kocasını kanserde kaybettiğini öğrenen güzel şarkıcı Celine Dion iki gün sonra ağabeyini de aynı hastalık (kanser) yüzünden kaybetti.

Güzeller güzeli efsane Kanadalı şarkıcı Celine Dion'un 59 yaşındaki ağabeyi Daniel Dion, cumartesi günü Kanada'nın Montreal şehrinde kanserden hayatını kaybetti. Celine Dion’un ağabeyi  Daniel Dion'un gırtlak, dil ve beyin kanseri olduğu belirtildi.

Efsane şarkıcı Celine Dion'un eşi ve aynı zamanda menajeri olan Rene Angelil ise sadece 2 gün önce Perşembe günü üstelik yine aynı hasatalıktan hayatını kaybetmişti. 73 yaşındaki Rene Angelil gırtlak kanseriydi.

Celine Dion Kimdir?

Céline Marie Claudette Dion, 1968 doğumlu Kanadalı şarkıcı, söz yazarı. 1980lerde başladığı müzik kariyerinde çok önemli başarılar elde eden sanatçı, ününü “Falling Into You” adlı albümüyle ve Titanic film müziği olan “My Heart Will Go On” ile tüm dünyaya yaymayı başardı.

Celine Dion, 30 Mart 1968’de Quebec, Kanada’da dünyaya geldi. Annesi Adhemar Dion ve babası Therese Tanguay’ın 14 çocuğunun en küçüğüydü. Aile katolikti ve maddi açıdan güçsüzdü. Dion henüz 5 yaşındayken ailesine ait olan “The Vieux Baril” adlı piyano-barda şarkı söylüyordu. O zamanlar tek hayali bir şarkıcı olmaktı.

Dion ilk bestesini annesi ve babasının yardımıyla 12 yaşında yaptı. Şarkının adı “Ce N'Était Qu'un Rêve”di. Kardeşlerinden biri bu şarkının kaydını bir kaset kapağının arkasında adını gördüğü yapımcı René Angélil’e yolladı. Angélil Dion’un sesini çok beğendi ve albüm yapabilmek için Dion’un evini ipotek ettirdi. Böylece sanatçının ilk albümü "La Voix du Bon Dieu", 1981’de piyasaya çıktı.

Albüm, Quebec’te çok popüler oldu. Bu başarı üzerine Yamaha’nın Tokyo’da düzenlediği Dünya Pop Şarkısı Yarışması’na katıldı ve hem “En İyi Şarkıcı” hem de “En İyi Şarkı” ödülünü kazandı. Böylece ünü yavaş yavaş dünyaya yayılmaya başlamıştı. Bu sırada "D'Amour Ou d'Amitié" adlı şarkısıyla Fransa’da ödül alan ilk Kanadalı şarkıcı ünvanını da kazandı. Aynı zamanda Felix Ödülleri’nde “En İyi Kadın Şarkıcı” ve “Yılın En İyi Çıkış Yapan Sanatçısı” ödüllerini aldı.

Dion, dünya çapında bir star olmak istiyordu ancak menajeri Angelil bunun için sanatçının fiziksel bir yapılanma sürecine girmesi gerektiğini düşünüyordu. Böylece Dion kendini yenilemeye başladı.

1988 yılında İrlanda’da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması’nda "Ne Partez Pas Sans Moi" adlı şarkı ile İsviçre’yi temsil eden Dion birinciliğe ulaşınca, dünya çapında bir star olma hayali de yavaş yavaş gerçeğe dönüşmeye başladı. Amerika pazarına açılabilmek için Dion’un İngilizce dersleri alması gerekiyordu, bu yüzden de 1989’da École Berlitz School adlı okulda İngilizce ve diksiyon dersleri almaya başladı. Bu 1 yıllık sürecin ardından, hedef alınan pazara “Unision” adlı albümle girdi. Bu albüm için Kanada’nın önde gelen müzisyenleriyle çalışmıştı ve şarkılar ağırlıklı olarak 1980lerin soft rock tarzındaydı. Albümde "Where Does My Heart Beat Now", "(If There Was) Any Other Way", "The Last to Know", "Unison" gibi parçalar yer alıyordu. "Where Does My Heart Beat Now",Amerikan listelerinde 4 numaraya kadar yükseldi. Böylece Dion Amerika’da, Asya’da ve Avrupa’da yükselen bir yıldız olmaya başlamıştı.

Dion’un ünü Amerika’da yayılırken, Fransız hayranları onları ihmal ettiği için sanatçıya tepki göstermeye başlamıştı. Dion bu tepkiyi dindirmek için Felix Ödülleri’nde kazandığı “Yılın En İyi İngilizce Albümü” ödülünü reddetti. Onun için önceliğin İngilizce albümler değil, Fransız hayranları olduğunu anlatmak istemişti.

Dion’u daha iyi günlere götürecek olan bir başka dönüm noktası, 1991 yılında bir Disney animasyonu olan “Beauty And The Beast” için Peabo Bryson’la yaptığı düet oldu. Şarkı Amerika’da ilk 10’a girdi, “En İyi Şarkı” dalında Academy Ödülü’nü ve “Pop Dalında En İyi Grup Performansı” dalında Grammy Ödülü’nü kazandı. Bu şarkı aynı zamanda Dion’un 1992 tarihli “Celine Dion” albümünde de bulunuyordu, Albüm yine rock ağırlıklıydı ancak bu sefer şarkılarda klasik müzik ve soul esintileri de göze çarpıyordu. Ayrıca şarkıların konusu genellikle aşktı. Bu iki albümün başarısı Dion’u Kuzey Amerika’da bir superstar yaptı. Bu albümde bulunan şarkılardan “Next Plane Out”un video klibi Dion ve sevgilisinin kumsaldaki görüntüleirne yer vermişti ve bu klip klişe aşk videoları trendini başlattı.

1992 yılında Dion, menajeri Angelil ile birlikte olmaya başlamıştı ancak aralarındaki 26 yaş farkın halk tarafından garipsenmemesi için bunu bir süre saklamaya karar verdiler. 1993 yılında Dion bu birlikteliği açıklamaya karar verdi. Beklenenin tersine hayranları bu birlikteliğe büyük destek verdi ve ikili Aralık 1994’te evlendi.

Müzik hayatına İngilizce şarkılarla devam eden Dion her İngilizce albümden sonar bir Fransızca album çıkarmayı da ihmal etmedi. Bunlar 1991’de çıkan “Dion Chante Plamondon” ve 1994’te çıkan “À l'Olympia”’ydı. À l'Olympia, Dion’un Paris’teki Olympia Tiyatrosu’nda verdiği konserlerden birinin kaydıydı ve bu albüm, Fransa’da tüm zamanların en çok satan Fransızca albümü oldu.

Elektro gitar her zaman Dion’un başlı enstrumanlarından biri olduğu halde 1990lı yılların ortaları, sanatçının müzik stilinde bir değişim döneminin yaşandığı, rocktan pop ve soula kayılan yıllar oldu. Artık Dion’un güçlü sesini ortaya çıkarmak için daha hafif enstrumanlar kullanılıyordu. Ancak bu yeni tutumları eleştirmenlerin hepsinden olumlu not almadı. Dion artık Mariah Carey ve Whitney Houston gibi sanatçılarla karşılaştırılmaya başlamıştı. Tüm bunlara rağmen Dion’un bu dönemde çıkan albümleri uluslararası lisetelerde eskisinden daha yüksek sıralara çıkıyordu. 1996 yılında üçüncü kez “Dünyanın En Çok Satan Kanadalı Kadın Şarkıcısı” dalında Dünya Müzik Ödülü’nü kazandı.

1996 yılında çıkan “Falling Into You” albümü, daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşabilmek için çok çeşitli türleri içeriyordu ve çok çeşitli enstruman kullanılmıştı. Albümden çıkan “Because You Loved Me” adlı parça Amerika ve Kanada lisetelerinde uzun süre bir numarada kaldı, aynı zamanda “Up Close & Personal” adlı filmin müziklerinin bulunduğu albümde de yer aldı. Eleştirmenler de bu albüme tam puan verdi, “En İyi Pop Albümü” ve “Yılın Albümü” dallarında iki Grammy Ödülü kazandı. Sanatçı 1996 Olimpiyatları’nda da sahne aldı. Böylece artık dünya çapında ünlü olma hayalleri tam anlamıyla gerçeğe dönüşmüştü.

 “Falling Into You”nun ardından gelen albüm “Let’s Talk About Love” oldu. 1997 tarihli bu albümdeki şarkılarda, Dion’a Barbra Streisand, The Bee Gees, Luciano Pavarotti, Diana King, George Martin gibi isimler eşlik etti. Titanic filminin aynı yıl vizyona girmesiyle, albümdeki şarkılardan biri olan “My Heart Will Go On” tüm dünya lisetelerinde bir numara oldu. Bu şarkıyla Dion tam 4 Grammy Ödülü’nün sahibi oldu. Tüm bu başarıların ardından şarkıcı 1998’de bir turneye çıkma kararı aldı.

2000li yıllara gelinmeden Dion iki albüm daha çıkarttı; 1998 tarihli “These Are Special Times” ve 1999 tarihli “All the Way... A Decade of Song”. Bu albümlerin başarılarının ardından, Dion tüm dünyada 100 milyondan fazla albüm satmıştı. 1998’de VH1 kanalından gelen teklif üzerine Gloria Estefan, Mariah Carey, Aretha Franklin ve Shania Twain’le “Divas Live” adlı programda sahne aldı.

 “All the Way... A Decade of Song” albümü, Dion’un 1990lı yıllarda çıkaracağını açıkladığı son albümdü. Artık dinlenme ihtiyacı duyuyordu. Eşi Angelil’in gırtlak kanserine yakalanması Dion’un emekliye ayrılmasının diğer bir nedeniydi. 25 Ocak 2001’de René-Charles Dion Angélil adındaki oğlu dünyaya geldi.

11 Eylül saldırılarının ardından sahneye dönen Dion, bir yardım konserinde “God Bless America” adlı şarkıyı seslendirdi.

Mart 2002’de çıkan “A New Day Has Come” albümü, Dion’un 2 yıllık suskunluğunu sona erdirdi. Shania Twain ve Chantal Kreviazuk gibi isimler geri vokallerde yer alarak albüme katkıda bulundu. Dion, CBS kanalında Destiny’s Child ve Brian McKnight’la sahne alarak albümün tanıtımıyla uğraşırken, eleştirmenler, hakkında olumsuz cümleler sarfediyordu.

2003’te bir sonraki albüm olan “One Heart” çıktı. Bu seferki albüm, dans müziği ağırlıklı olması bakımından diğerlerinden ayrıydı. Ancak eleştirmenler bu sefer de Dion’un şarkı sözlerinin banal olduğunu savunuyor, sanatçının artık hiç yaratıcı olamadığını söylüyorlardı. Yine 2003 yılında, “1 Fille & 4 Types” adlı bir Fransızca albüm çıkardı. Eleştiriler bu sefer olumluya dönmüştü çünkü Dion bu albümde eski tarzına daha yakındı.

Oğlunun doğumundan sonra, Dion’un eserlerinde annelik içgüdüsü ağırlık kazanmaya başladı. 2004 tarihli “Miracle” albümü, bir annenin çocuğuna karşı beslediği sevgiyi anlatıyordu. Albümde Louis Armstrong’un “What A Wonderful World” ve John Lennon’ın “Beautiful Boy” şarkılarının yeniden yorumları da bulunuyordu. Ancak bu albüm de eleştirmenlerden iyi not alamadı.

Dion, 2000li yıllarda aldığı olumsuz eleştirilere karşı zekice bir tavır takınıp, Las Vegas’ta haftanın beş gecesi olmak üzere toplam 600 gösteri yapmak için bir kontrat imzaladı. Gösteride dans, müzik ve görsel efektler mevcuttu. Biletlerin çok pahalı olmasına karşı salon her gece doluyordu. 2003 yılında başlayan gösteriden Dion’un 2005 yılına kadar elde ettiği gelir 76 milyon $’I aştı. Bu başarının ardından kontrat 2007’ye kadar uzatıldı.

Dion, 2005’te en çok sevilen şarkılarının Fransızca versiyonlarını “On Ne Change Pas” adlı albümde topladı. Ayrıca Il Divo’yla düet yaptığı “I Believe In You” şarkısı da albümdeki 3 yeni şarkıdan biriydi.

Sanatçının yeteneği ona her zaman saygı duyulmasına neden oldu, hatta “Müziğin En İyi 22 Sesi”nden dokuzuncu seçildi. Celine Dion’un şu anki planları arasında yakın zamanda yeni bir İngilizce ve Fransızca albüm çıkarmak ve bir bebek yapmak var. Tüm dünyada bir “Diva” olarak anılıyor. Medya önünde olmayı sevmeyen Dion, bir George Bush karşıtı. Aynı zamanda yardım kuruluşlarına sıkça katkıda bulunuyor. Poptan klasik müziğe kadar birçok türü içinde barındıran şarkıları yıllardır dünyanın dört bir tarafındaki milyonlarca dinleyiciye ulaşıyor. 

Mariah Carey Kimdir?

Mariah Carey, 27 Mart 1970 New York doğumlu şarkıcı, söz yazarı, yapımcı, müzik video yönetmeni ve oyuncudur. Yarı Venezuellalı, yarı Afrika kökenli mühendis bir Alfred Roy adında babanın ve Patricia Hickey Opera sanatçısı İrlandalı bir annenin üçüncü ve en küçük çocukları olarak dünyaya geldi. Fakir bir çocukluk geçiren Mariah Carey, henüz üç yaşındayken annesi ve babası ayrıldı. Carey ilk kez ilkokuldayken bir piyeste şarkı söyler ve liseye geldiğinde şarkılar yazmaya başlar. Oldfield Orta Okulu ve Harborfield Lisesinde okudu.

Küçük bir çocukken sesini farkeden annesi sayesinde müzik eğitimi almaya başlayan sanatçı, liseyi bitirene kadar amatör olarak müzik çalışmalarını sürdürdü. Liseyi bitirdikten sonra da profesyonel olarak çalışmak için Manhattan’a yerleşti. Sonunda Mariah Carey çabalarının sonucunu alır ve Porto Rikolu şarkıcı Brenda K. Starr’ın vokalisti olur. 1988 yılında Colombia Plakçılık yöneticilerinden Tommy Mottola ile bir partide tanışma fırsatı elde der ve ona demo kasetini verir.

1990 yılında Carey ilk albümü Mariah Carey’i çıkartır. Albümde çoğu şarkı sözü kendisine aittir ve albüm Amerika Billboard 200 listesinde bir numara olur ve 4 tane bir numara olan şarkı çıkarır. Bu albümle Carey bir star olur ve iki adet Grammy ödülü (En İyi Yeni Sanatçı, En İyi Kadın Pop Şarkıcısı) kazanır.

1994'te çıkardığı "Merry Christmas" isimli noel temalı albümü ile perçinledi. Albüm, tüm zamanların en çok satan noel temalı albümü oldu.

2000 yılında Dünya Müzik Ödülleri'nde ise "Son 10 Yılın En İyi Sanatçısı" seçildi ve "Tüm Zamanların En Çok Satan Kadın Sanatçısı" ilan edildi. Aynı zamanda yalnızca 100 milyon ve üzeri albüm satan sanatçılara verilen "Chopard Diamond Ödülü" nü ilk alan kişi oldu.

Tiz bir sese sahip olmakla birlikte yükses frekansta şarkı söyleyen şarkıcıların başında gelir. ABD'de 1 numaraya ulaşan 18 şarkısıyla rock Kralı Elvis Presley'i tahtından etmişti.

5 Haziran 1993'te Sony müzik şirketinin sahibi Tommy Mottola ile evlenen ünlü şarkıcı 5 Mart 1998'de boşandı.

Mariah Carey, kendinden 11 yaş küçük genç rap yıldızı Nick Cannon ile 30 Nisan 2008 tarihinde evlendi. 30 Nisan 2011 tarihinde Monroe ve Fas adında, biri kız diğeri erkek olan ikiz çocukları oldu.

Albümler

1990 - Mariah Carey

1991 - Emotions

1992 - MTV Unplugged EP

1993 - Music Box

1994 - Merry Christmas

1995 - Daydream

1997 - Butterfly

1998 - #1's

1999 - Rainbow

2001 - Glitter

2001 - Greatest Hits

2002 - Charmbracelet

2003 - The Remixes

2005 - The Emancipation of Mimi

Elvis Presley Kimdir?

Amerikalı söz yazarı, besteci, yorumcu ve aktör. Gerçek adı Elvis Aaron Presley'dir. Bugüne kadar plakları tüm dünyada en fazla satan sanatçı ünvanına sahip, Rock'n Roll'un kralı Elvis Presley, üç Grammy, üç platin plak, 35 altın plak ödülünün sahibi olmuş ve 33 filmde oynamıştır. Albümleri 1 milyarın üzerinde satmış olan müzisyen, kendine has stili, sahne performansları ve etkileyici sesiyle milyonları peşinden koşturmuş, müzik tarihinde çığır açmış ve kendinden sonraki müzikal oluşumlar için ekol haline gelmiştir. 50'li yıllardan günümüze etkisini ve popülerliğini hiç kaybetmemiş olan, müziği sayısız müzisyene ilham vermiş ender sanatçılardan biridir. "Heartbreak Hotel", "Hound Dog", "Love Me Tender", "All Shook Up", "Jailhouse Rock", "It's Now Or Never", "Can't Help Falling In Love", "A Little Less Conversation", "Always On My Mind", "My Way", "Are You Lonesome Tonight?" Elvis Presley'in ölümsüz şarkılarından en çok bilinenleridir ve tüm zamanların en çok yorumlanan şarkıları Elvis Presley'e aittir.

8 Ocak 1935'te, kamyon şoförü babası Vernon Presley ve dikiş makinesi operatörü annesi Gladys Love Smith'in ikiz çocuklarından biri olarak, Tupelo, Mississippi'de, 2 odalı mütavazi bir evde dünyaya geldi. İkiz kardeşi Jessie Garon'un ölü olarak doğması nedeniyle, Presley çifti tüm ilgilerini Elvis'e yöneltti. Babası, az konuşan, somurtkan ve kendini sürekli hasta olarak gösterip sorumluluklardan kaçan bir yapıda olmasına rağmen Gladys Presley, konuşkan, hayat dolu ve cesurdu. Anne ve babasının farklı yönleri, Elvis'in mutlu bir çocukluk geçirmesine engel olmadı. Presley çifti Elvis'i sevgiyle büyüttü. Daha sonraları hayatıyla ilgili olarak hazırlanan bir belgeselde komşularından biri özellikle annesinin doğduğu günden beri Elvis'e taptığını söyleyecekti.

1938'te babası sahtekarlık yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Bu dönem Presley ailesi için sıkıntı verici oldu. Henüz üç yaşında olan Elvis, oturdukları evden akrabalarının yanına taşınmak zorunda kalan annesiyle birlikte doğu Tupelo'da yoksulluk sınırında yaşıyordu.

1941'de eğitim hayatına başlayan Elvis'in birkaç arkadaşı dışında iletişim içinde olduğu kimse yoktu. Dahil olduğu hiçbir grup ya da çete olmamasına karşın, öğretmenleri tarafından sevilen bir öğrenciydi.

1943 yılında hapisten çıkan babası Memphis'e yerleşip iş buldu. Vernon Presley haftasonları eşini ve oğlunu görmek için doğu Tupelo'ya gidiyordu. Ergenlik döneminde oldukça utangaç olan ve ilk kaçamağını 19 yaşında yapan Elvis, annesinin onu sürekli göz önünde tutmak istemesi nedeniyle içe kapalı bir profil çiziyordu. Sessizliği ve annesine düşkünlüğüyle okuldaki diğer arkadaşlarından ayrılıyordu ve bu özellikleri nedeniyle alay konusu oluyordu.

1946'da, annesi Gladys, doğumgünü için istediği bisikletin pahalı olması nedeniyle Elvis'e gitar almaya karar verdiğinde, oğlunun tüm zamanların en iyi müzisyenlerinden biri olacağının farkında değildi. İlk gitarını ve hayatının en anlamlı hediyesini annesinden alan Elvis, 1947 yılının noeline kadar gitara elini sürmedi. 1948'de annesiyle birlikte babasının yanına, Memphis'e taşınmadan önce, sınıf arkadaşlarına 'Leaf on a Tree' şarkısıyla veda eden Elvis, gitarıyla ilk performansını gerçekleştirmiş oldu.

Memphis'te aileyi zor günler bekliyordu. Annesi ve babası daha iyi ekonomik koşullarda yaşamak için sürekli olarak iş değiştiriyorlardı. Şehrin fakir bölgelerinden birinde yaşayan Presleyler, sık sık Pentecostal Kilisesi'ne gidiyorlardı. 13 yaşındaki Elvis, Memphis'in geleneksel blues müziğinden ve kilisedeki gospel korosundan çok etkileniyordu. Gitar çalmaya devam ediyordu, saçları o dönemin modasına uygun olarak uzundu ve favorileri vardı.

Çevresine uyum göstermeyen Elvis, Memphis'teki, Humes High School'a kaydoldu. Okuldan kalan zamanlarda, Loew's State Theatre'ın kütüphanesinde çalışıyordu. Girdiği futbol takımından koçu tarafından çıkarılmasının nedeni olarak favorilerini kesmemesi gösterildi. Okuldaki yetenek yarışmasında gösterdiği performansla birinci olunca müzik yapmaya duyduğu inanç daha da arttı.

Boş zamanlarını kentteki Afrika kökenli Amerikalıların yaşadığı bölgelerde geçiren Elvis, özellikle Beale caddesini çok seviyordu. 1953'te tarih ve İngilizce eğitimi aldığı Humes High School'dan mezun olduktan sonra Parker Machinists Shop'ta çalışmaya başladı. Mesaisi bittikten sonraysa babasıyla birlikte Crown Electric Company için kamyon şoförlüğü yapıyordu. O dönemde daha sonraları imzası olacak saç stili 'Pompadour'u kullanmaya başladı.

Aynı yılın 18 Temmuz'unda, 3 dolar ödeyerek Sun Studios plak şirketinde doldurduğu,'My Happiness" ve "That's When Your Heartaches Begin" gibi dönemin sevilen iki balladından oluşan çift taraflı demo kasetini gecikmiş bir yaşgünü hediyesi olarak annesine armağan etti.

4 Ocak 1954'te, aynı stüdyoda kaydettiği, "I'll Never Stand in Your Way" ve "It Wouldn't Be the Same Without You"şarkılarını seslendirdiği demonun, stüdyonun bağlı olduğu plak şirketinin eline geçmesi, Elvis'in müzik kariyeri için önemli bir başlangıç oldu. Çünkü Howlin' Wolf, James Cotton, B.B. King, Little Milton ve Junior Parker gibi ünlü müzisyenlerle çalışan Sun Records'un sahibi Sam Phillips, o dönemde, ağırlıklı olarak zencilerin yaptığı black blues ve boogie-woogie tarzında söyleyebilecek beyaz bir şarkıcı arıyordu. Phillips asistanı Marion Keisker'la birlikte Elvis'in demosunu dinlediğinde, sesinin aradığı özelliklere uygun olduğunu düşündü ve 26 Haziran 1954'te ikili Sun Records'ta buluştu.

5 Haziran 1954'te, Arthur Crudup'ın sözlerini yazdığı blues tarzındaki çalışma "That's All Right' için Elvis mikrofon başındaydı. Kayıt Sam Phillips tarafından çok beğenildi ve 2 gün sonra Memphis'in en çok dinlenen radyo istasyonu WHBQ'da dönmeye başladı. Elvis'in ilk ciddi performansı, şarkının lokal bir hit haline gelmesiyle sonuçlandı. Rock'n roll tarihini başlatan bu şarkıyla Elvis Presley, zenci şarkısı söyleyen ilk beyaz olmuştu.

O dönemde Elvis, zenci müziği yaparak yüzyıllardır süren gospel geleneğini değiştirmesi neden gösterilerek ırkçı olarak nitelendirildi. Ancak Afrika kökenli Amerikalıların dergisi Jet, 1 Ağustos 1957'de çıkan baskısında şunları yazacaktı: ' Elvis'e göre, ırkı ve teninin rengi ne olursa olsun herkes insandır.'

Kimi müzik çevrelerince Elvis'in yükselen bir yıldız olmaktan çok uzakta olduğu ve kamyon şoförlüğüne geri dönmesi gerektiği şeklinde söylenenler, şarkıcının şöhretinin başında aldığı eleştirilere bir yenisini daha eklemiş oldu. Gitarist Scotty Moore ise Elvis'in sadece gitarı elindeyken rahat olduğunu belirterek, az konuşan şarkıcının utangaçlığından dem vurdu. Hakkında söylenen onca şeye rağmen, Elvis müziğine tutkuyla bağlıydı ve 25 Eylül 1954'de "I Don't Care if the Sun Don't Shine"ı da içeren ikinci single'ı "Good Rockin' Tonight"'ı çıkardı. Single listelerde hızla yükseldi ve Elvis'in ünü Memphis sınırlarını aşmaya başladı.

15 Ağustos 1955'te ünlü counrty şarkıcısı Hank Snow'un da menajeri olan Tom Parker, Elvis'in menajerliğini üstlendi ve Presley'i finansal açıdan Sun Studios'tan daha güçlü olan RCA Victor Records'ın sanatçısı yaptı. Elvis'in RCA'da kaydettiği ilk single 'Heartbreak Hotel'di ve çok kısa bir süre içinde bir milyondan fazla sattı.

Parker, Elvis'in gitar akorlarının lisanslarını aldı, imajıyla yakından ilgilendi ve basınla olan ilişkilerini arttırdı. 28 Ocak 1956'da, dönemin en büyük TV kanalı CBS'te yayınlanan, Dorsey kardeşlerin sunduğu Stage Show'a çıkmasını sağladı. Böylece Elvis, ilk kez ulusal bir TV kanalında görünmüş oluyordu. Showda seslendirdiği 6 şarkıyla başarılı bir performans gösteren Elvis'in etkisi renkli camda da büyük oldu. Yılsonuna gelindiğinde Elvis'in plakları yok satmaya başladı, yıldız gittiği her yerde inanılmaz bir ilgi ile karşılanıyordu.

Milyonların sevgisini kazanan Presley'in beyazperdede de başarılı olacağına dair en ufak bir kuşku yoktu ve sanatçı sinema kariyerine 1956 tarihli Love Me Tender filmiyle başladı. Love Me Tender'ı, Jailhouse Rock (1957) ve King Creole (1958) takip etti.

Elvis Presley 24 Mart 1958'te, tüm dünyayı şok eden bir kararla askere alındı . Amerikan Ordusu'na katıldı, ordudaki numarası 53310761'di. Anne ve babası da 6 ay süresince askerlik eğitimini aldığı Texas'a yerleştiler.

Haziran 1958'te gösterime giren ve başrollerini Carolyn Jones, Walter Matthau, Dean Jagger and Vic Morrow 'la birlikte paylaştığı son filmi King Creole'daki rolü eleştirmenler tarafından en iyi performansı olarak değerlendirildi.

Aynı yılın ağustos ayında Gladys Presley, akut hepatit teşhisi konarak hastaneye kaldırıldı. Annesini Memphis'e aldıran Elvis, hastanede kaldığı süre boyunca Gladys'in refakatçisi oldu. Elvis'in hastaneden ayrılıp kısa bir süre için Graceland'deki evine dinlenmeye gitmesinden birkaç saat sonra, 14 Ağustos 1958 sabahı, 46 yaşındaki Gladys Presley öldü. Annesinin ölümünün ardından derin bir bunalıma giren Elvis, 25 Ağustos'ta askerliğini tamamlamak üzere orduya geri döndü.

Bölüğüyle birlikte Almanya'ya gittikten sonra Avrupa'daki hayranlarıyla da buluşma şansı yakalayan Elvis, 8 Ağustos 1959'da yirmidördüncü doğum günü için ABC televizyonunun özel olarak hazırladığı programa bölüğünden telefonla katıldı.

Kasım 1959'da, kaptan Joseph Beaulieu Texas'tan Almanya'daki Weisbaden Air Force'a transfer olmuştu. Eşi Ann Beaulieu'nun ilk evliliğini yaptığı, bir uçak kazasında ölen pilot James Wagner'den olan üvey kızı Priscilla Ann de onlarla birlikte Almanya'ya gelmişti. Priscilla, ortak bir arkadaşlarının sayesinde Elvis'in evinde verdiği partiye davet edildi. Elvis Presley ve Priscilla Ann tanışır tanışmaz birbirlerine aşık oldular.

3 Mart 1960 tarihinde terhis olan Presley'in, Amerika'ya dönüşü çok görkemli oldu. Hayranları tarafından büyük ilgiyle karşılanan Elvis, menajeri Tom Parker'ın isteğiyle konserlerine ve TV showlarına ara verdi. 1961'de NBC kanalında Frank Sinetra'nın sunduğu 'Eve Hoş geldin Elvis' programı ve Pearl Harbor'da verdiği konserden sonra sahnelerden çekilip, tüm ağırlığı sinemaya vermeye başladı. İlk olarak 'G.I. Blues' ile yeniden kamera karşısına geçen Elvis, 1962 tarihli 'Girls Girls Girls' ve 'Kid Galahad' filmleriyle beyazperdedeki başarılarına yenilerini ekledi.

1963 yılında 28 yaşına giren Elvis'in adı, yılın en çok kazanan erkek sinema yıldızları arasında üst sıralardaydı. 1964 yılında 'Roustabout've 'Kissin Cousins' filmlerinde başrolde oynayan Presley, 1965'te tüm dünyada büyük üne kavuşmuş 'Beatles' grubuyla buluştu. İki efsanenin bir araya gelmesinin yankıları da büyük oldu.

1966'da müzik çalışmalarına ağırlık vermek isteyen sanatçı, aynı yılın mayıs ayında gospel şarkılarından oluşan bir albüm kaydetti.

1967'de uzun bir müzikal aradan sonra hayranlarıyla buluşan yeni albümü 'How Great Thou Art' , Elvis'e Grammy ödülü kazandırdı. 1959'dan beri büyük aşk yaşadığı Priscilla Ann ile 1 Mayıs 1967'de dünya evine girdikten bir yıl sonra, 1 Şubat 1968'de, çiftin kızları Lisa Marie Presley doğdu.

8 yıl sonra TV'de ilk kez görüneceği bir programa katıldı. NBC için hazırlanan show, sonraki yıllarda 'Geri Dönüş' olarak nitelendirilecek ve kariyerine yeni bir yön verecekti.

O tarihten itibaren Elvis ilk ve en büyük tutkusu müziğe ciddi anlamda geri döndü. 1969 yılında, 14 yıldır uzak kaldığı kenti Memphis'te iki başarılı albüm kaydeden Presley, aynı yılın mart ayında son filmi 'Change Of Habit'i çekti. 31 Temmuz 1969'da Las Vegas International Hotel'de 8 yıl süren uzun aradan sonra verdiği büyük konserle hayranlarıyla buluştu.

1970 yılında hayatının anlatıldığı ilk dokümanter film olma özelliği taşıyan 'That's The Way It Is' çekildi. Aynı yılın eylül ayında ise 13 yıllık ara sonrası çıktığı ilk turnesiyle tüm dünyadan milyonlarca hayranını sevindirdi.

1971'de Amerika'nın en başarılı sanatçılarının ödüllendirildiği 'Bing Crosby' ödülüne layık görüldü.

1972'de yayınladığı ve yine gospel şarkılardan oluşan 'He Touched Me' albümü Elvis'e ikinci Grammy'sini kazandırdı.

1971 yılının sonunda karısı Priscilla'nın evi terketmesi üzerine Elvis, büyük bir şok yaşadı.

1972'de Linda Thompson ile tanıştıktan bir yıl sonra, 9 Ekim 1973 tarihinde eşi Priscilla'dan boşandı.

Konser performanslarından görüntülerin yer aldığı 'Elvis On Tour' isimli dokümanter nitelikli filmi, 1973'te Altın Küre ödülünü kazandı. Aynı yıl, sanat yaşamı boyunca ilk kez konser vereceği New York'ta Amerikalı hayranlarıyla buluşan Elvis, Madison Square Garden'da 3 gün süren konserler boyunca 80 bin kişiden oluşan büyük bir dinleyici kitlesine seslendi.

14 Ocak tarihinde gerçekleştirdiği 'Aloha From Hawaii' şovu uydu aracılığı toplam 40 ülkede canlı olarak gösterildi. 20 Mart 1974'de, Memphis'te verdiği konserde söylediği 'How Great Thou Art' şarkısıyla üçüncü kez Grammy ödülünü kazanmış oldu.

8 Ocak 1975'te 40 yaşına giren Elvis'in sağlık sorunları başladı ve kısa aralıklarla iki kez yattığı hastaneden taburcu olduktan sonra, mart ayında 'Today' albümü için stüdyoya girdi. 31 Aralık 1975'te, Pontiac Michigan'da verdiği yeni yıl konseri ise 62.000 hayranı tarafından izlendi.

Konser ve turneler açısından oldukça yoğun bir yıl olan 1976 Şubatında yeni albümünün kayıtlarını gerçekleştiren Elvis, artan sağlık problemlerine rağmen çok sayıda turneye çıktı. Mayıs ayında Lake Tahoe'deki son show programı kapalı gişe olarak gerçekleşti. Ekimde ise Graceland'da son kayıtları için stüdyoya girdi. Ginger Alden ile birlikte olmaya başlayan Elvis, Las Vegas'ta son konserlerini verdikten sonra 31 Aralık'ta bu kez Pittsburg'da hayranlarının karşısına çıktı.

1977 şubatında turne programına başlamasına rağmen o dönemde yapılması planlanan yeni albüm çalışmasını gerçekleştiremedi. Mart, nisan ve mayıs ayları boyunca birbiri ardına konserler verdi. Plak şirketi RCA, 1976 yılı kayıtlarının yanı sıra konser şarkılarını da içeren albümü 'Moody Blue'yu yayınlandı. CBS Televizyonu Elvis'in haziranda çıktığı turnesinden görüntülerin yer aldığı show programını izleyiciyle buluşturdu.

31 Temmuz 1969'dan 26 Haziran 1977'de Indianapolis'te verdiği son konsere kadar toplam 1126 konser veren Elvis, yeni turnesine çıkmaya hazırlanırken, 16 Ağustos 1977'de Graceland'deki evinin banyosunda kız arkadaşı Ginger Alden tarafından baygın halde bulundu. Turne menajeri Joe Esposito tarafından Baptist Memorial Hastanesi'ne kaldırılan Elvis tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Yaşama gözlerini yumduğunda 42 yaşında olan Elvis'in ölümü tüm dünyada büyük üzüntü yarattı. Elvis, Forest Hill Mezarlığı'nda yatan annesinin yanına defnedildikten sonra, 2 Ekim 1977 tarihinde mezarı, annesinin naaşı ile birlikte Graceland'a nakledildi.

5 Temmuz 1954 günü Sun Stüdyolarının Memphis'teki binasına ilk adımını atmış ve dünyayı sonsuza kadar değiştirmiştir. Ölümünün üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen, tüm dünya Elvis'in olağanüstü yeteneği ve devam eden popülaritesi üzerine konuşmaktadır. John Lennon kendisi hakkında "Elvis Presley'den önce hiçbir şey yoktu" demiştir. Hakkında en çok kitap yazılan sanatçılardan birisidir. Robert Gordonun yazdığı 'The King On The Road' ve eski eşi Priscilla Presley'in yazdığı 'Elvis and Me' en çok bilinenleridir.

Elvis'ten

'Çocukken gerçek anlamda hayaller kuruyordum. Çizgi roman okur, kendimi çizgi kahraman hayal ederdim. Film seyreder, filmdeki kahramanla kendimi özdeşleştirirdim. Aslında tüm kurduğum hayaller bir gün gerçek oldu. Hatta defalarca. Çocukluğumda öğrendiğim bir cümle var: Şarkısız bir gün yaşanmış değildir. Yaşamınızda müzik yoksa arkadaşınız da yoktur. Şarkısız yolculuk bitmez. Ben de hep şarkı söylüyorum. Kendim için, sizler için''               

Kaynak: Diyarbakır Söz