Sancar, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bir kara kış yaşandığını belirterek, "Sadece iklim anlamında bir kara kış değil, bu aynı zamanda iktidarın kara kışıdır. Çetin kış koşulları aralıksız devam ederken özellikle merkezi yönetimin zamanında gerekli tedbirleri almaması nedeniyle hazırlıksız yakalanan insanlarımız ülkenin dört bir köşesinde dondurucu soğuklar karşısında yaşam mücadelesi sürdürmektedir." dedi.
Buradan yerel yönetimlerin hedef alındığını ve gündemin oraya kaydırılmaya çalışıldığını ifade eden Sancar, "Yine her zamanki gibi kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi sunmaya çalıştılar. Yerel yönetimlerin de mutlaka eksikleri vardır. Yerel yönetimlerin de mutlaka tedbirler konusunda hazırlıksızlıkları vardır. Onların da altını çizmemiz gerekiyor. Kimde olursa olsun yerel yönetimlerin halka karşı sorumluluklarını daha özenli ve dikkatli bir şekilde yerine getirmeleri gerekiyor ama asıl sorumluluğun iktidarda, merkezi yönetimde olduğu gerçeğini de hiçbir şekilde göz ardı etmemek gerekiyor." diye konuştu.
İktidarın öncelikleri arasında halkın çıkarlarının olmadığını öne süren Sancar, "Tam tersine bu sistem talan, sömürü, israf, rant, savaş politikaları üzerine kuruludur. Kaynaklar talana, ranta, israfa, savaşa tahsis edildiği için halkı koruyacak tedbirleri alacak para bırakmıyorlar veya olan parayı da yine halkı düşünmedikleri için halkın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanmayı asla tercih etmiyorlar." görüşünü savundu.
"İNSANLAR EVLERİNDE KARANLIKTA YAŞAMAK ZORUNDA BIRAKILIYOR"
Kara kışın sadece iklim koşullarında değil ekonomide de yaşandığını ifade eden Sancar, 2022 yılının da "krizin ve çöküşün zirvesiyle" başladığını söyledi. Sancar, "Zam ve zulüm yılı olarak bir döneme girdiğimizin işaretleri daha ilk günde verilmeye başlanmıştır. Bir ayda halkın elinde kalan yüzde 100 zamlı elektrik faturalarıdır. İnsanlar evlerinde karanlıkta yaşamak zorunda bırakılıyor." sözlerini sarf etti.
Sancar, HDP'nin güçlü ortak iradeyi yaratma, ortak mücadeleyi büyütme kararlılığını sürdürdüğünü vurgulayarak, "Çağrılarımızı her seferinde yineleyeceğiz, birlikte yürümeliyiz, bir avuç soyguncuya, talancıya, sömürücüye karşı milyonların ortak mücadelesini mutlaka yaratmalıyız. Bu iktidar yalan, talan, kan düzenini kurmuştur. Bu iktidar tekçi anlayışa dayanmaktadır, yasakçıdır, kumpasçıdır. Sadece bize karşı değil, her alanda bu tekçi, baskıcı, zulüm zihniyeti yaygınlaşıyor. Bizler yıllardır çağrılar yapıyoruz, uyarılarda bulunuyoruz. Bir yerde bir adaletsizlik varsa bunun o yerle sınırlı kalmayacağını, bir kesime haksızlık yapılıyorsa bunun sadece o kesimle sınırlı kalmayacağını anlatıyoruz. Şimdi bu anlattıklarımız maalesef çıplak gerçeklik olarak hayatın içinde karşımıza çıkıyor." değerlendirmesinde bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İktidar, personel değiştiriyor. Sanki personel değiştirerek düzeni düzeltebilecek gibi bir imaj veriyor. Mesele makamlarda, şahıslarda değildir; sistemin kendisindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kendisindedir. Bu sistemin içinde iktidar olan zihniyetin kendisindedir. O nedenle sistemi, rejimi, iktidarı değiştirmek zorundayız. Onlar istedikleri kadar TÜİK, Merkez Bankası başkanını, maliye bakanını, adalet bakanını değiştirerek bir şeyleri yoluna soktukları gibi bir algı yaratmaya çalışsınlar, nafiledir. Sorunun kaynağı bellidir. Sorunun kaynağı bu iktidarın zihniyetidir, bu iktidarı besleyen rejimin kendisidir ve bütün bu politikaların uygulanmasına imkan veren sistemin kendisidir."
Türkiye'yle ilgili istatistiklere değinen Sancar, Türkiye'nin yüksek enflasyonla ilgili dünyada ilk 10 içinde yer aldığını söyledi.
"HER HANEYE İHTİYAÇ KADAR ELEKTRİK VE DOĞAL GAZ ÜCRETSİZ BİR ŞEKİLDE SAĞLANMALIDIR"
Elektriğe yapılan zamlara değinen Sancar, "Şimdi güya şikayetler, itirazlar üzerine cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yeni bir düzenleme yapıldı. Alt sınır miktarı biraz daha arttırıldı ama bunun bir çözüm olmayacağını anlamak için elektrik kullanımının bir mütevazi hanede ne ölçüde gerekli olduğunu yaşayanlar bilir. Ayrıca rakamlara dökmeye bile gerek yoktur." görüşünü paylaştı.
İndirim diye sunulan şeyin halkın cebinden kepçeyle alınan paraların çay kaşığıyla iade edilmesinden başka bir anlam ifade etmediğini savunan Sancar, öncelikle yapılaması gereken şeyin elektrik hizmetlerinin kamulaştırılması olduğunu belirtti.
Sancar, "Faturasını ödeyemeyen hiç kimsenin elektrik ve doğal gazı kesilmemeli, icra takibi yapılamamalıdır. Bunları engelleyecek hukuki düzenlemeler bir an önce gerçekleşmelidir ama bu iktidarın bunu yapacağını beklemek elbette naiflik olur. Bizler, bu ülkenin yönetimine ağırlığımızı koyduğumuzda bu tedbirleri ilk fırsatta hayata geçirecek çalışmaları da mutlaka yapacağız. 2018'den bu yana elektrik, doğal gaz ve petrol ürünlerine yapılan zamlar geri çekilmelidir. Her haneye ihtiyaç kadar elektrik ve doğal gaz ücretsiz bir şekilde sağlanmalıdır. Bütün bunlar için kaynak var." dedi.
Dün Kobani olaylarına ilişkin davanın duruşmasına katıldığını hatırlatan Sancar, davanın "kumpas, intikam ve siyasi tasfiye davası" olduğunu ileri sürdü.
HDP'ye yönelik kapatma davasının dayandığı zihniyetin ve amacın da aynı olduğunu dile getiren Sancar, "HDP'ye yönelik kapatma davasını yine bütün demokrasi güçleriyle ortak mücadeleyi büyüterek boşa çıkaracağız. Çıkaracağız ama burada yine bir uyarıda, hatırlatmada bulunmak istiyorum. HDP'ye karşı açılan kapatma davası sadece HDP'yi hedef almıyor. Burada hedef alınan Türkiye'nin demokrasi mücadelesidir, barış özlemidir, adalet arayışıdır ama daha fazlası da var." ifadesini kullandı.
"DİLERİM VE UMARIM MUHALEFET, 2016'DAN GEREKLİ DERSLERİ ÇIKARMIŞ OLSUN"
Kendilerine şantaj, tehdit amaçlı dokunulmazlıklar meselesinin gündeme getirildiğini öne süren Sancar, şöyle devam etti:
"Biliyorsunuz 2016 yılında dokunulmazlıklar topluca kaldırıldı. Bunun hangi amaca yönelik olduğunu o zaman da söyledik, o günden bugüne sürekli anlatıyoruz. Dokunulmazlıkları kaldırmayı gündeme getirmenin bu ülkede demokrasiye giden yolu bütünüyle tıkamak, barış imkanlarını ve umutlarını tümüyle yok etmek gibi bir amacı olduğunu da tekrar vurgulayayım. Biz bunları söylüyoruz fakat sadece biz söylemiyoruz. Bize destek olan, bizimle dayanışma içinde olan içeride ve dünyada çok çeşitli çevreler var hepsine teşekkür ederiz fakat iktidarın bu zihniyeti ile birlikte yürümeyi marifet sanan ve sayan 'muhalefet' güçleri de var. Dilerim ve umarım muhalefet, 2016'dan gerekli dersleri çıkarmış olsun, 2016'daki o operasyonun yol açtığı tahribatların farkında olsun. Ondan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 2017 referandumu ile nasıl biz olmadan, bizim elimiz kolumuz bağlanarak sonuca ulaştığını, 2018 seçimlerini hatırlasın.
Bu ülkede düşmanlaştırma, nefret politikalarının nasıl yaygınlaştığını görsün. O nedenle HDP'ye gelince, 'hukukun işlediğini, meseleyi adalete bırakmak gerektiğini' söyleyenlere bir kez daha uyarıda bulunuyorum. 'Yargı her alanda iktidarın sopasıdır' diyen bir parti, kendini muhalefette sayan bir parti, iş HDP'ye gelince adil yargıdan ve yargının sonucunu beklemekten söz ediyor. Bu nasıl yaman çelişki? Hadi, bize inanmıyorsunuz diyelim, ideolojik hesaplarınız var, iktidarla başka ilişki hesaplarınız var mı yok mu onu da kamuoyunun takdirine bırakıyorum ama iktidarla aynı zihniyeti paylaşanların bu ülkeye demokrasi ve barış vaadi konusunda söyleyecek bir sözleri olmadığını da burada altını çizerek belirteyim."
Bugün AİHM'in dokunulmazlıklarla ilgili kararının açıklandığını anımsatan Sancar, "AİHM, bugün verdiği kararla partimize yönelik 20 Mayıs 2016'da dokunulmazlıkların kaldırılması operasyonunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğuna karar verdi. Türkiye'yi, hükümeti mahkum etti." değerlendirmesinde bulundu.
Bu karar üzerine dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra açılan bütün davaların derhal durdurulması gerektiğini savunan Sancar, "Bu davalar dolayısıyla tutuklu olan bütün arkadaşlarımız, siyasi rehine olarak tutulan bütün yoldaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır. Biz bu kararların gereğinin yerine getirilmesi için hukuk mücadelesini de elbette sürdüreceğiz ama iktidarın bunu yapmak için zorlanması büyük bir toplumsal gücün ortaya çıkmasıyla daha kolay olacaktır. O nedenle adaleti burada da gerçekleştirmek için hep birlikte yürümekten başka çaremiz yoktur." diye konuştu.
İstanbul Taksim'de Kürtçe müzik yapan grupların engellendiğini öne süren Sancar, konuya ilişkin İstanbul Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamanın ise "baştan sona çarpıtma ve yalan üzerine kurulu" olduğunu iddia etti.
Kaynak: Diyarbakır Söz