ACILI YÜREKLER, BARIŞA HASRET!..

Dün kendime özgü, mini bir nabız yoklamasında bulundum.. Ki, Söz Gazetesi’nin dünkü manşeti de bu minvaldeydi! “Sokağın nabzına” dair haber; “Bin yıllık kardeşliği diriltecek..” Diyarbakır'da yaşayanların fikri beyanıydı yeni sürece dair!?..

Öcalan’ın silah bırakma ve PKK’nın kendini feshetmesine yönelik çağrısına yorumum, malum!.. İlk gün aktardım.. “Gelecek bugünden daha güzel olacak?!”.. Ki seyir defteri, mini nabız yoklamadan aldığım mesajların özü, barışı ve dirliği haykırıyor!…

***

40 yıldır terör ve terörün yarattığı şiddet sarmalı içerisinde yaşayıp duruyoruz!.. Bu süre içerisinde, Kürt, Türk ayırmadan; 50 bin insanımız yaşamını yitirdi, binlerce faili meçhul cinayet işlendi, evinden, barkından, sürgüne, şiddete maruz kalan milyon insanlarımız oldu!..

***

Sürgünler, cezaevleri, kaçışlar!.. İnkar ve asimilasyonla, politize edilen hayatlar.. Beri yanda, milletin ve devletin cebinden çıkan, milli serveti heba ettiren, 2 trilyonlar dolar, maddi kayıp!.. Maddi ve manevi büyük kayıplar, yaşatan bir mesele!..

***

Dönemsel olarak çözüm odaklı umutlar yeşerdiyse de, hep akamete uğradı.. O günlerde umut vardı.. Ama bugün yeniden bir barış sürecine girildi.. Bu kez umut değil, sevinç hakim!.. Yeter artık, edi bese diyen, tüm kesimler umut içerisinde!..

***

Yaptığım mini “Terörsüz Türkiye!” analizinde çıkan sonuç.. Ağzını açan herkes; “hedefe ulaşılırsa, kazanan salt bir kesim değil, herkes olacaktır.”…Türkiye gelişecek.. Bölge gelişecek; illerde huzur, güven, istikrar sağlanmış olacak!..

***

Yeter ki, geçmişe takılmayalım, yeter ki geçmişin intikam duygusuyla hareket etmeyelim.. Empatiyle, olup biteni, idrak mekanizmasında, işletelim.. Yaşanan ve yaşatılan travmaların psikolojik tetikleyici duygu körüklemesinden, çıkalım!..

***

Mevzu, siyaset ve ideolojik üstünlüğün hegemonyasından kurtarmak, hepimizin misyonu olmalı!.. Barışa odaklanarak, artık analar ağlamasın, gençler ölmesin, yüreklere kor ateşi düşmesin!.. Zindanlar, kabristanlar ve musalla taşı etrafında ağıtlar yakılmasın!.

***

Bugün dünden daha akılcı sahiplenme var, istekli, hevesli, inanç noktasında cesaretli bir duruş var!…Kapı aralayan Bahçeli!.. Ortaya konulan akıl, “Devlet aklı..” Öyle ya, en çok tartıştığı, eleştirdiği, tepki koyduğu hatta kavga ettiği, biriyle “el sıkışır, barış masasına” oturma hali!..

***

Şu üç-beş gün içerisindeki, telefon trafiği, hal hatır sorma hali!.? Tuncer Bakırhan’ın, Bahçeli’yle görüşmesi.. Bahçeli’nin, Öcalan’ın çağrısına sahip çıkıp, buna karşı cevap veren PKK’nın tutumuna olumlu yaklaşımı!..

***

Dahası; süreci sahiplenip, destek verilmesi gerektiği yönünde, görüş beyan eden, Selahattin Demirtaş’ı, Bahçeli’nin unutmaması!.. Onu cezaevinde arayıp, verdiği destekten dolayı tebrik etmesi!.. Tüm bunlar; toplumsal birlikteliğin köprüsüne harç oluyor!…

***

İşte bu harcı da, yıkılmaz, çökmez, çöktürülemez kılan da, hiç kuşkusuz ki ortaya konulan iradedir!.. Bu iradenin temsilcisi de, elbette ki Erdoğan’dır.. Nitekim barışa hasret olanların dudaklarından dökülen teşekkür cümlelerinin başında Erdoğan gelmesi de, bundandır..

***

Öcalan tarihi bir sorumluluk üstlendi.. Ki çağrıda bunu ifade etti.. “Silahları bırakın, sorumluluğu alıyorum!”.. Silahın miadı doldu.. Silahı etkenleştiren, unsurlar da yok!.. Öyle ise, nedir hala şiddeti körükleyen terör ve terörün yarattığı girdapta, halkların boğulur olma hali!..

***

Gerçek şu ki!.. 1984’ten bu yana, silahın söz sahibi edildiği terörizm denilen, şiddet, hep can aldı, kan akıttı!.. Zerre-i miskal, Kürt’e, Türk’e, ya da Türkiye’nin bilumum coğrafyasına, hiç bir şey kazandırmadı?.. Demokrasi mi, insan hakları mı, özgürlük mü, eşitlik mi, hak, hukuk, adaletin tesisi mi?!.. Kocaman bir hiç!..

***

Bilakis, hepsini harap eyledi!.. Şiddet sarmalıyla; sıkıntıların en ağırını, şiddetin en vahşi olanını yaşadık.. Yoksulluğu, fakr-u zaruret girdabında ğark olduk.. Yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz hep emperyalist, küresel güçlerin hegomanyası altında, hortumlandı gitti..

***

Velhasılı kelam!.. Artık bunları, terörü, şiddeti, kan ve gözyaşını yaşamak istemiyoruz!.. Ve bilelim ki çıkılan yolda, kimse kaybetmeyecek.. Ülkemiz, milletimiz, devletimiz, kazanacak!.. Kız verip, kız aldıklarımız, akraba olduklarımız, sevgi muhabbetiyle, mutlu olacaklar!.. Kaygılar yaşamayacaklar..

***

O bin yıllık kardeşlik ruhunu yeniden dirilteceğiz!.. Aynı cephede savaşan, aynı cephede kanı akan, ay yıldızlı bayraktaki kanın karışımıyla oluşan iman meşalesiyle; birbirimize aydınlık olacağız!.. Yaralar sarılacak.. Birbirimizi düşünecek, sahiplenecek olacağız!..

***

Çok kez bin yıllık kardeşliğimizi kırmızı çizgi olarak dile getirirken, Şair Mehmet Akif’in şu dizesine sarılmış, duygu hanesi içerisinde, paylaşmıştım!.. Bir kez daha buradan aktarmak istiyorum.. Ki bu barışın, kardeşliğin iklimini yaratan yeni sürecin kıymetini bilmemiz adına!..

***

Büyük şair şöyle sesleniyor; “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez/ Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez." Evet, zaman ayrılığın, gayrılığın, şiddetin, terörün, kan ve gözyaşı hesabının, kavganın değil, birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, zamanıdır!.. O da barış elini güçlendirmedir!..

***

Kurak, çoraklanmış toprak misali!.. Ülkemin tüm insanları barışa hasret!.. O hasret artık son bulsun; gönül birliği ve dirliği, çoraklıktan kurtulsun, Ramazan-ı Şerifin bereketiyle tüm coğrafyamız, doyasıya kardeşliğin bayramıyla, nevrozun ruhunu buluştursun!.. Dava büyük Türkiye’nin bekasıdır!..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Empati var olan sorunların çözümünün yarısıdır, yeter ki kıymet bil!.