MEM İKİ KELAM ETMELİ?…
Önce mevzuya müdahil olalım!.. Şöyle ki, Kentin ve Eğitim camiasının gündeminde; Okul kütüphanelerine gönderilen kitaplar listesinde “muzır neşriyat varmış..” Seküler ve ahlaki tahribat yaratıcı, “müstehcen ifadelere yer verilmiş..” Bu kitaplar, hem velilerde, hem okul idarecilerinde hem de öğrencilerde, ciddi bir rahatsızlık ve tepkiye neden olmuş!..
***
Bu mevzu, bir haftadır konuşuluyor.. Sosyal medyada, gazete manşetlerinde konu edilmiş!.. Önceki gün, ben de etiketlendikten sonra, duruma detaylı şekilde vakıf oldum.. İrdeledim, bir kaç kitapta kullanılan “cümlelerin hayli müstehcen, muzır bir neşriyat kapsamına” girebilecek, satırlara şahit oldum.. Muhakkak ki, ilgililer de hadisenin gündemleşmesiyle haberdar olmuşlardır..
***
Sordum!.. Bu minvalde, kamuoyunu, basını ilgili ve yetkili kesim tarafından; bir bilgilendirme, bir beyan, bir açıklama var mı?!.. Yok dediler… Yani konuşan, tepki gösteren, meseleyi irdeleyen bir kesim var.. Ama, muhataplar “ketum, konuşmuyorlar?..” İşte bu noktadan hareketle, herkesin kafasında oluşan ve yanıt isteyen sorular var?..
***
Soruların yanıtına ilişkin, Milli Eğitim Müdürlüğü'nün diyorum ki iki kelam etmesi gerekir!.. Ve, kafalardaki soruların objektif şekilde cevap bulması gerektiği gibi.. MEM’in ve camianın, ilgili kurumların da, zan altında bırakılmaması gerektiği gerçeğiyle; sesleniyorum!
***
BİR.. Söz konusu gazetelere yansıyan, sosyal medyada konuşulan “müstehcen” ifadelerin yer aldığı kitapların listesini kim hazırladı?! Ve bu kitaplar, denetimden geçmiyor mu?.. Daha önce, soruşturmalık olan ve okunmasında imtina edilmesi istenilen kitapların, okullara dağıtılan kitaplar listesinde yer almasını gerektiren etken nedir?!.. Kitaplar toplatıldı mı?
***
İKİ.. Eğer ki, milli ve manevi değerleri rencide eden, huzur ve müstehcenlikten söz edilen kitaplarla ilgili; iddialar gerçeği yansıtmıyorsa!… Haber, yorum ve paylaşımlar tamamen, dezenformasyona yönelik, makam ve kişileri yıpratmaya meyil edici ise; İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Valiliği'nin bu kadar gündemleşen meselede sessiz kalıcı tavır takınmalarının izahı nedir?!…
***
Artık yanıt gelir mi, sorulara iki kelam edilir mi bilmem?!.. Bekleyip göreceğiz.. Eğer ki, iki kelam eden olursa, onu da buradan, deklare ederiz!.. Şimdilik bu kadar, diyelim..
***
KILIÇDAROĞLU!…
Hal-i vaziyeti, geldiği son nokta, bulunduğu son kertik, geri dönülmez bir yol, artık!..Şarkıdaki sözler gibi; “dönülmez akşamın ufkundayım?”.. Ne arkasına bakabilir, ne de geriye dönebilir, adım dahi atamaz!.. Attığı an, “siyasetten, yerle yeksan olmuş olur?”.. Batık haldeki SKK’nın Genel Müdürlüğündeki perişanlıktan daha beter bir halle itibar sıfıra düşer!!..
***
Neyse!.. Kılıçdaroğlu adına çok da karamsar olmamak lazım!.. “Ben Kemal.. Geliyorum” diyorsa.. Var bir hikmeti.. Ki, bel çıkan var.. Babacan, Uysal, Davutoğlu hatta Karamollaoğlu dahi seninleyiz der gibiler.. Kendi partisiyle, masada 5 parti var arkasında!..Eee, HDP de ismine ve şanına ne hikmetse aşık misali arkasındayız diyor!.. Kala kala, “Akşener’in gizemliği” kalıyor!..
***
Şu “Cumhurbaşkanı adaylığıyla” alakalı, yürütülen ikili görüşmeler.. Ve 12 Şubat’taki ortak görüş kararı evresindeki, kulislerden yansıyanlar!.. Beri yanda, muhalafet mahallesinde hatırı sayılır kalem; Akşener’de, altılı masa için, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına evet demede, “dönülmek akşamın ufkundayım” şarkısını seslendirmeye başlamış!.. Yani, evet diyecek!…
***
İşte tam da bu noktada, Akşener’in şu cümlesi der demez, koca bir soruyu ikmale getirdi.. Ne diyor Akşener.. “Bu mücadele, hiçbir inada, şahsi hırsa ve koltuk hesabına kurban edilemez…” Evet, bunu kime söylüyor Akşener!.. Mutlaka ama mutlaka, “kastettiği biri ya da birileri vardır; kim/kimler bunlar?”
***
Doğrusu bu cümleden yola çıkarak!.. Her kim ise.. Muhakkak ki; “muhalefetin mahallesindeki zatlardır” o cümledeki ifadelerin, muhatabı!.. Diyeceğim şu ki, 2023 seçimleri Türkiye’nin siyaset kulvarında tükettiği en “şahsiyet kaybı, yüzsüzlüğü ve pişkinliği yaşatan ve kendine rol biçen insanların” varlık gösterdiği dönem oldu!…
***
Öyle inanıyorum ki, “ihtiras ve koltuk hesabıyla” kendi manevi şahsiyetinden ödün veren!.. Milli değerlerine sırtını dönen… Avrupa’dan aferin alabilmek için, “enva-i şaklabanlık” yapan.. Okyanus ötesine selam çakma adına, tavizler sıralayıp vaatlerde bulunan.. Düşmanlık üzerine siyaset kurgulayan!…
***
“Oturduğu koltuğu” korumak, ya da “bir koltuk sahibi olabilmek” için, ülkesini virane edebilecek “güçlere biat” kesilen siyasileri; Türkiye insanı ilk sandıkta “terbiye çizgisine” çekecektir diye düşünüyorum!.. Çünkü bu “yüzsüzlük” içeren siyaset ülkeyi de, milleti de dünya listesinde “yüzsüzler” hanesine mahkum etmede imtina etmez!…
***
SOL KALDI MI?…
Bu konuda kesin bir ifade kullanmak istemiyorum.. Çünkü tereddütlüyüm.. Niye derseniz, “sol ya da solcu kaldı” diyebilmem için, Sol’un liderine bakıyorum!.. Hiç de “solcu” değil.. Aha ortak politika mutabakatı.. Ve seçim programı.. Kendilerine has, “laiklik var mı yok, sendikal haklar var mı yok, işçi, emekçi, özgürlük, eşitlik, hürriyet gibi kavramlar var mı yok?.. Milli ve yerli, sosyal bir devlet tanımı var mı yok.. Atatürk diyor mu hayır?!.. Eee; nerde sol!… Acınır hale geldiklerinden haberleri yok..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Yüksek tepelerde, yılanı da, kuşu da görebilirsin, ama bil ki biri sürünerek, diğeri uçarak oralara gelmiştir…