NE EKERSEN ONU BİÇERSİN..

Öğretmen’e yönelik enva-i itliği sergileyen tasmasızların saldırı ve alaycı görüntülerine dair, şöyle demiştim!.. Veli, okul, öğrenci ekseninde, armut dibine düşer!.. Aslında, yaşananlar çığlık çığlığa bize ne ekersen onu biçersin diyor!.. Toplumun 7’den 70’ine bakmalıyız!..

***

Ev, iş, çarşı, pazar, sokak!.. Yol, trafik, sivil ve kamusal alanlar.. Her yerde, “şiddet, kavga, küfür, hakaret, derebeylik, zorbalığın dibi” var.. Öyle ferdi, bireysel değil, artık çeteleşmiş gruplar halinde!.. Siz hiç okul çevrelerini gözlediniz mi, özellikle liselerin!.. Okul dağılışının ardında, on kişinin bir kişiyi nasıl da linç ettiği!..

***

Bıçak mı, muşta mı, falcata mı, kuru sıkıdan döndürme tabanca mı?!.. Sanırsınız ki, savaş alanı!.. Akran zorbalığıyla, yol kesip haraç kesenler mi?!.. Kendilerine tanımladıkları takma isimler mi, lakaplar mı?.. Hepsi birer mafya havasında, gezindiği gibi burunlarından da aynı noktada, soluyorlar!.. İtiraz yok, biat edicilik var!..

***

Yak bir sigara ile başlayan sonu, esrar, eroin, hap, sentetik uyuşturucuyla pikleşip müptelalaşmak!!.. Artık erkekler kadar, kızlar da aynı görüntülere, yaşam biçimine rastlıyoruz!.. Eli bıçaklı.. Onlarda da gruplaşma, çeteleşme, racon kesici kesilmeye başladılar.. Fecaat bir hal-i durum var, çocuklarımızda!?..

***

TÜBİTAK destekli, saha araştırması!.. 15-18 yaş arasında, 527 lise öğrencisiyle, yüz yüze görüşülmüş.. Verilerin ön sonuçlarına bakıyorum.. Ortaya çıkan rakamlar, öğrencilerden gelen yanıtlar ve tabi ki uzmanların, analizleri karşısında ürkmemek elde olmadığı gibi biz nerde yanlış yaptık sorusu kaçınılmaz?

***

İŞTE O VERİLER?

***

Öğrencilerin yüzde 2’si uyuşturucu madde, yüzde 32’si alkol kullanıyor.

■ Yüzde 6’sının dikkat eksikliği ve hiperaktivite tanısı var

Yüzde 16’sı aktif olarak davranış bozukluğuna sahip.

■ Yüzde 14’ü aile içinde fiziksel şiddete, yüzde 29’u aile içinde duygusal istismara maruz kaldığını, yüzde 1’i de aile içinde cinsel istismara uğradığını bildiriyor.

Yüzde 4’ünün babasının cezaevi geçmişi var, yüzde 6’sının babası, yüzde 1’inin annesi bir suçtan dolayı sanık olarak yargılanmış.

■ Yüzde 59’u yaşadıkları mahallede suç olaylarının meydana geldiğini, yüzde 37’si tanıklık ettiğini söylüyor.

Yüzde 6’sının arkadaşının uyuşturucu madde kullandığını, yüzde 11’nin bir arkadaşının sanık olarak yargılandığını, yüzde 8’inin bir arkadaşının cezaevine girdiğini söylüyor.

■ Yüzde 27’si okuldan kaçma davranışı gerçekleştiriyor, yüzde 11’i okulda disiplin cezası alıyor, yüzde 21’i okulda kavga olaylarına dahil olduğunu, yüzde 2’si öğretmenine fiziksel olarak saldırdığını belirtiyor.

***

YAŞANANLAR GİZLENİYOR MU?

Adalet ve Suç Laboratuvarı Kurucu Direktörü Doç. Dr. Ayhan Erbay verileri şu şekilde, analiz ediyor.. Diyor ki: Öğretmenlerin uygulayabileceği yaptırımlar uyarı, kınama, okuldan kısa süreli uzaklaştırma gibi sınırlı. Tekrarlayıcı davranış örüntüsü gözden kaçıyor. Olay raporlanmıyor, kayıt yok, yaptırım yok, tekrar ediyor.

***

Ekliyor Erbay..  “Ayrıca Türkiye’de zorbalık müdahalesi için zorunlu bir ulusal okul protokolü, teknik bir rehber, zorbalık kayıt sistemi veya zorunlu ekip bulunmuyor. Öğretmenler ne yapacağını bilmiyor. Okula polis çağırılması doğru değil. Polis müdahalesi kısa vadede ‘caydırıcı’ görünse de uzun vadede etiketleyici bir durum yaratır..

***

Peki böyle gider mi, ya da gidilecek mi.. Değil.. Olmamalı.. Klişe fikirlere, siyasi ve ideolojik söylemlere, eylemlere saplanmadan, biz nerde yanlış yaptık, yanlış olan ne deyip, yekün şekilde, meseleyi mercek altına almak zorundayız!.. Öğretmen, öğrenci, okul, veli ekseninde “önleyici, stratejik, programlar ve adımlar” atılmalı!..

***

GÜNAHKAR ÇOCUKLAR MI?..

Vaziyetin ikmalinde hiç de, günahkar çocuklar değil.. Günahkar, aileler, ebeveynlerdir.. Çocuklar sadece bu günahkarlığın, cezasıyla, kendi yaşam kulvarlarını cezalandırıyorlar.. Biliyorum, bu teze, söyleme, anlatıma çok kişi, tepki koyacak, yok deyip, itirazda bulunacak.. Bakalım şiddet sarmalına kapılanın aile, profiline!..

***

Verilerin yüzde 80’ine yakını aile içi dağınıklık, bölünmüşlük, şiddet en büyük etken!.. Özellikle de, hayatın ve ailenin içerisinde yer almayan anneler ile babalar meselesi!. Yani ayrılan çiftler.. Beri yanda, sosyo, ekonomik ve de çevresel faktörler.. Tabi ki, eğitim ve öğretim sistemindeki yarış, hırs, rekabet!.?

***

Saç ağartmış, eğitimci dostun ifadesiyle!.. Özenti gençlerde, en büyük yıkımdır.. Kendilerine ekol, rol biçtikleri de, ne yazık ki görsel, yazılı, dijital alandaki diziler kadar, sosyal medyadaki fenomen yapılar!.. Bir de, yaşadığı coğrafik yapı içerisindeki güç egemenliği olanlar!.. Şiddeti körükleyen bir de cezasızlık algısı!..

***

Ne yazık ki bugün sorun çözümünde adres olarak şiddet görülüyor!.. Ve yine, toplumsal geçirilen travmada “şiddet” öncü!.. İşte çarşıda, pazarda, sokakta, trafikte, kadın, erkek, genç, yaşlı ayırımı yapmıyorum. Bila istisna, en nazik uyarıya, çalınan kornaya, ya da bilmeden yapılana gösterilen reaksiyon; öfke!..

***

Eğer ki nesli kurtarmak, yarınları güvenli kılmak, toplumsal birliktelik içerisinde, huzurlu, güvenli, sevginin, saygının, ahlakın, hak, hukuk riayetine sıhhatli bir yapı ve kimlik inşa etmeliyiz!.. Birey, özgür, hür iradeye sahip, yasaya, kanuna, nizama da uyan, zihinle hemhal olsun.. Ki dağınık zihnin lağımında debelenmesin!..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Korkulan değil, korunan ve kollanan nesle ihtiyacımız var!?