VE II. TRUMP DÖNEMİ BAŞLADI!

20 Ocak itibariyle Biden'den görevi devralan Trump iş başı yaptı ve Amerika'yı yeniden büyük yapacağını, Tanrı'nın onu bu yüzden suikastten kurtardığını iddia etti.

Gözünü coğrafyamızdan çok, içeriye dikeceğini, Panama Kanalı ve Meksika Körfeziyle ilgilendiğini açıkça dillendirdi. Bazı Avrupa ülkelerinin tedirginliğine bakarsak, onlara da yükleneceğini ve ağır faturalar keseceğini öngörebiliriz. Trump ayrıca dünyada savaş istemediğini, Rusya - Ukrayna savaşını bitireceğini, Amerika'nın dünyaya barış getireceğini vaad etti. Bundan öncesinde ise ilk icraat olarak Kenedy suikastine ait gizli belgeleri kamuoyuna açıklayacağını söylemişti. Bu vesiyle hızlı bir başlangıç yaptığını söyleyebiliriz. Bu, aynı zamanda bir cinayetin arka planını incelemekten çok Amerikan devletiyle bir hesaplaşma anlamına geliyor. Her ne kadar kadrosunda tıpkı Biden'de olduğu gibi siyonist, Evangelist unsurlar ağırlıklı olarak görülse de, diğer yandan bunlara karşı olan Ulusalcı bir kanat da mevcut. Trump'ın dengeleri korumak adına böyle bir kadroyla hareket ettiğini düşünebiliriz. Başkanlık yaptığı dönemdeki icraatları ve sonrasındaki söylemlerine bakacak olursak Trump'ın siyonistlerle işbirliği konusunda gönüllü olmadığını, ama şartların onu bazı şeylere sürüklediğini söyleyebiliriz. Neticede her Amerikan Başkanı gibi Trump da emperyalizmin bir temsilcisidir lakin bu emperyalist, Ortadoğu'da Amerikan varlığını pek sevmiyor ve Amerikan askerlerinin o bölgede bulunmasını istemiyor. Milyarlarca doları Ortadoğu coğrafyasına gömdük ve karşılığını da alamadık diyor. Bu coğrafyadan temelli çekilmesi ihtimali bile kulağa hoş geliyor doğrusu. Umarız bu beklentiler gerçeğe dönüşür. Trump, Ortadoğu'yu pek sevmiyor derken aslında bunun tek başına kendi tercihi olmadığını da görmek lazım. Pek çokları görmek istemese de gerçekte Amerika zor zamanlar geçiriyor ve bu zor zamanları atlatmak için öncelikle kendi içindeki sorunları çözmesi gerekiyor. Daha geçenlerde Los Angeles'ta meydana gelen büyük yangına müdahaledeki yetersizlik ve acizlik bile Amerika'nın kendi içinde yaşadığı sorunların çapını görmek açısından iyi bir örnektir. Eskimiş, dökülen alt yapısıyla, kabaran borçlarıyla Amerika tükeniyor ve her tükenmişlik sendromu yaşayan ülkede milliyetçilik ve ulusalcılık tavan yapar. Amerikan halı kurtuluş reçetesi olarak bu yüzden Trump ve ekibini iktidara taşıdı diyebiliriz.

Bizi ilgilendiren en önemli şey Amerika'nın bundan sonra ne olacağından çok İslam dünyasıyla ilişkilerinin ne boyutta sürdürüleceğidir. Görünen, Amerika'nın dünya jandarmalığı görevinin sonuna geldiği ve tıpkı ağır bir hastanın kendi bedeniyle uğraşması gibi, Amerika'nın da bundan sonra kendine yani içe yöneleceğidir. Bu nedenle Coğrafyamızda ilişkilerinde askeri varlığını en aza indireceğini ve zaman içinde tamamen geri çekileceğini zannediyorum. Türkiye için önemli olan şey ise bundan sonra Türkiye - Amerika ilişkilerinin ne boyutta seyredeceği ve özellikle Suriye'de Amerikan politikalarının ne yönde gelişeceğidir. Zannediyorum, Suriye devriminin yavaşlaması ve devrimin, İsraille PYD'nin Suriye topraklarındaki askeri varlığına karşı güçlü bir tepki vermemesinin altında bir toparlanma süreci yaşamasının yanında bir de Trump'ın Suriye'deki Amerikan ve PYD silahlı unsurları hakkındaki kararını beklemek ve ona göre tavır alma düşüncesi yatıyor. Trump, Suriye'deki Amerikan askerini çeker ve PYD'yi desteklemekten vazgeçerse kansız, çatışmasız bir şekilde Suriye'de düzen sağlanabilir. İlerleyen günlerde bu durum netleşecektir. Amerika'nın içinde bulunduğu durum ve Trump'ın siyasi eğilimleri Suriye ve Irak'tan bir an önce çekileceğine dair güçlü işaretler veriyor. İlerleyen günler ne getirir belli olmaz ama şu bir gerçek ki tabiat boşluk kabul etmez ve Amerika sahneden yavaş yavaş çekilirken, yerine de biri-birileri yavaş yavaş yerleşecektir. Bakalım bu birileri kim olacak ve gelen gideni aratacak mı?