EMİRDAĞ LÂHİKASI
Aziz, Sıddık, Bahtiyar, Vefâkâr, Faal, Sebatkâr Kardeşlerim!
Evvelâ: Tekraren hem sizin Receb-i şerifinizi ve Leyle-i Regaibinizi tebrik, hem Safranbolulu kardeşlerimizin tebriklerine mukabeleten şuhur-u selâselerini ve dört leyâli-i mübarekelerini ve Nurlarla gayet ciddî alâkalarını tebrik ederiz. Ve oranın şâkirdleri namına yazılan tebrikname mektubunda benim pek çok kusurlu şahsıma verdikleri unvanları ve senâları, Halil İbrahim’in bazı mektupları gibi, tadil ile Risale-i Nur’a çevirip Lâhikaya girmesini istedim; fakat şahsım pek sarih bir tarzda mevzu yapıldığı için yakıştıramadım, şimdilik geri kaldı.
Kardeşlerim! Kat’iyyen biliniz: Şân ü şeref ve hodfüruşluk ve kendine güvenmek ve şahsımı beğendirmekten ürküyorum ve kaçıyorum ve şahsıma karşı medihlerden hoşlanmıyorum. Yalnız Risale-i Nur’a karşı sadakat ve kanaate bir emare olmak cihetiyle, bâzı müfritane tâbirleri, ya hatırları için veya hüsn-ü zanlarını kırmamak fikriyle kısmen tadil ile kabul ve sükut ederim. Fakat iki ihlâs Lem’aları ve mesleğimizin ‘’hıllet’’ ve ‘’ihlâs’’ ve ‘’uhuvvet’’ esasları, bu tarz medihlere müsaade etmez.
Hem, bu benlik ve enaniyet asrında ve şöhretperestlerin nazarında Nurların safiyetine ve hâlisiyetine zarar verebilir.
Saniyen: Hıfzı’nın iki mâsumunun yazdıkları Asâ-yı Mûsa ve Rehber ve Küçük Sözler bizi mesrur eyledi. Yüz mâşâallah. Böyle binler Nurcu mâsumlar, istikbâli nurlandıracaklar.
Said Nursî
* * *
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların, şirket-i mâneviyesine inşâallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak. Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş tarzda ibadet sayılabilen kalemle Zülfikâr (Mu’cizat) Mecmuası’na hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazıdan ziyade, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzamdir. Bugün de tatlı iki mânidar tevafuku gördüm. Kanaatım geldi ki; benim bugünlerde zahmetler içinde Asâ-yı Mûsa tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlâhiye ücretimi ve tâyinatımı şirin bir surette veriyor.
Birisi: Kahraman Tahirî’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acîb bir bereketle, her gün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün âdetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış, iktisad için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki mâsum evlâdının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi, hem onun miktarında elime verildi. Ben, bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım, üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzu ile hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istîmal ettiğim üryani erk, bir kutu içinde ve Âsiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanımın şekeriyle elime verildi. Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem mâsumların, hem onların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim.
Umumunuza binler selâm.
Said Nursî
* * *
Aziz, Sıddık, Sarsılmaz, Usanmaz, Çekinmez, Çekilmez Kardeşlerim!
Evvelâ: Bu yaz, derd-i maişet cihetiyle ve bu şuhur-u selâse, ibadet haysiyetiyle bir derece Nurların kitabetine fütur verebilir diyenlere beyan ederiz ki: Bilâkis, yazmağa şevk verir.. ve vermek gerektir. Çünkü Nurun hizmeti; hem maişet, hem rahat-ı kalbe bereketleriyle yardım ettiği gibi; ibadet-i tefekkürî nev’inden olması cihetiyle, mübarek ayların sevaplarına büyük yardımı olur.
Saniyen: Nurun bir şâkirdi bana dedi ki: ‘’Geçen sene daha Nurlar bize teslim olmadan ve hususî bir iade neticesinde -burada rahmet dahi hususî bir derece tezahüriyle- demiştin ki: ‘’Ne vakit tam serbestiyetle Nurlar okunsa ve yazılsa ve bize iade edilse, yağmurla, rahmet tam olacak.’’ haber vermiştin. Hakikaten bu baharda hem Asâ-yı Mûsa her tarafta merakla yazılması ve okunması, hem Zülfikâr Mu’cizat yazılmasına şevkle başlanması bu emsalsiz rahmete bir vesile olduğuna kat’î kanaatım geliyor’’ dedi.
Devam edecek