Emirdağ Lahikası

Saniyen: Mahkemeden verilen Zülfikar nüshasında tashih olunmuş sehivler, bu nüshada tashih edilmemiş. Mu’cizat-ı Kur’aniyenin Dördüncü Zeyli’nin yüzonuncu sahifesinde sekizinci satırında “Hem Lâm’ın” sehivdir. “Hem Lâ’nın” olacak. Çünkü Kur’an’da “Lâm” otuzbindir; “Lâ” ondokuzbindir.

Salisen: Yeni harfle Isparta Sümerbank fabrikasında bir zat bir mektubunda bir sual soruyor. Benim bedelime siz, “Kader Risalesi”ni ona tavsiye edersiniz. Ben hem rahatsızım, hem hususi mektuplar yazmıyorum. Hem Zübeyr de Ankara’ya gitmiş. Hem yeni harfi de bilemiyorum. Bera-yı malûmat size gönderdim.

Râbian: Şoför Abdurrahman ile kendi nafakam elli lirayı daha gönderdim. Bana gönderdiğiniz kitapları ve Sözler Mecmuasını kalan borcuma hesap edersiniz. Pek acele oldu.

Umuma pek çok selam ederim.

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Sizi tebrik ediyorum. Ve bu defaki Husrev’in bakanlara yazdığı istida, pek mükemmel bir vesika-i tarihiye hükmündedir. Fakat bir - iki gün evvel Sungur’dan aldığımız bir telde, yüzseksenbeş eserin verilmesine emir verilmiş. Bu adetli cümleyi anlayamadık. Telgrafhane müdürden sorduk. O memur, onu yanlış almış. Makineden ben kulağımla işittim. “Ve bütün eserlerin geri verilmesine demektir” Hâtırımıza geldi ki, acaba yüzotuz risalenin bâzılarını müteaddid cüzleri birer risale yapıp yüzseksen beşe mi çıkardılar diye ihtimal verdik. Ve anlayamadık.

Hem Yeni Sabah Gazetesi yazdığı gibi Medresetü’z-Zehrayı Doğu Üniversitesi namıyla büyük bir İslâm Darü’l-Fünunu Reisicumhur tâbiriyle, “Her müşkilâtı iktiham edip onun yapılmasına çalışacaklarını” haber aldık. İnşâallah, kırk senedir takip ettiğimiz mühim bir maksadımız, vatan ve milletin menfaati için yapmağa mecbur olacaklar.

Sâniyen: Gönderdiğiniz, üç sene bizim gibi hapiste bulunan Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ’dan ehemmiyetli yerlere birkaç tane gönderdim. Ezcümle, Cezire’de cami imamı Vastanlı Abdurrahîm benim eski talebelerimden olup buraya kadar geldi. Ben on adet mühim kitaplardan verdim. Fakat hatırıma geldi ki, Zülfikar’ın Mu’cizat-ı Kur’âniye Dördüncü Zeyli’nin iki yerde -biri sekizinci satırda, biri onikinci satırda- “Lâ’nın” yerine “Lâ’mın” yazılmış. Halbuki “Lâm” Kur’ân’da otuz bindir. ‘Lâ” ondokuz bindir. Bu sehiv başka nüshalarda kısmen tashih edilmiş. Fakat mahkemenizde kalan Zülfikarlarda tashih edilmemiş. Ben de burada unuttum. Siz Cezire’nin müftüsü vasıtasiyle o imam Abdurrahim’e müstensihin bu sehvini tashih edilmesini yazarsınız. Tâ ki Medresetü’z-Zehranın erkânı bu vasıta ile Cezire ile dahi münasebetdar olsun diye size havale ediyorum.

Hem bu defa Husrev’in mektubunda Zübeyir’in Nazif’e göndereceği pusulayı oraya sehven gönderdiğini anladım. Husrev’in de küçük bir sehvi var. Çünkü Yirmidördüncü Mektub değil. Yirmidördüncü Söz’ün Onuncu Aslına dair Nazif’e bir kısacık mektubum vardı. Sureti burada kalmamıştı. Onuncu Asıl’ın sûretini Nazif’e gönderip o pusulanın sûretini bize göndermesi için demiştim. Halbuki Onuncu Asıl’ı sehven size göndermiş. Fakat gayet parlak, uzun istidası; bu küçücük sehvini hiçe indirdi, affettirdi.

Devam edecek