Emirdağ Lahikası

“Elhamdü lillâhi”da Ulûhiyetin zâhir işârâtı var. Çünkü, bütün hamd Allah’a mahsustur. Ulûhiyeti gösterdiği gibi, tevhidi de gösteriyor.

Evet, “lillâhi”deki “lâm”, ilm-i sarfça bir mânası ihtisas ve istihkaktır. “Elhamdü”deki “elif, lâm” bir mânası istiğrakdır. Demek bütün hamdler Allah’a mahsustur. Demek tevhidi, kat’î ifade ediyor. “Rabbil’alemin” lâfzında hem adâlete, hem nübüvvete işaret var.

Çünkü, onsekiz bin âlemin zerreden ve zerrelerden, sineklerden tut, tâ bin defa zeminden büyük seyyareler ve yıldızlara kadar gayet mükemmel bir muvazene, bir intizam, bir mükemmel terbiye, gayet mükemmel bir adâlet-i kübrayı gösteriyor.

Nübüvvete işareti ise: Mâdem nev-i beşerin fıtrî kuvvelerine sâir hayvanat gibi had konulmamış, ondan tecavüzat çıkmış. Hem insan; maddî olduğu gibi, mâneviyat cihetinde de bütün kâinatla alâkadar olmasından, hilkat-i kâinattaki hikmet-i âliye-i beşeriyeti, nizam ve intizam altında olan çekirdek hükmünde olan istidadatı, inkişaf ettirmekle emanet-i kübrâ vazifesini yapmak cihetiyle nübüvvet zarurîdir ki: “rabbil’alemin” deki “alemin” içindeki yüksek makamını bulabilsin ve halife-i zemîn olup melâikeye rüçhaniyetini gösterebilsin. Ve “Mâliki yevmiddin” cümlesi ise, haşri tasrih ediyor. Çünkü: “yevmiddin” yâni, din günü ve ceza günü ve mâneviyat günü demek. Nasıl dünya; maddiyat ve maddî harekâtın ve amellerinin günüdür. Elbette o harekâtın neticelerini ve o hizmetlerinin ücretlerini ve o mâneviyatın semeratlarını belki o fâniyat ve zâilâtın bâki ve daimî eserlerini ve âlem-i misal sinemasıyla ve fotoğrafıyla alınan umum o fâniyat ve zâillerin sahife-i amellerini gösterecek ve neşredecek bir gün gelecektir diye ifade ediyor.

Bismillâh, Elhamdülillâh cümleleri gibi Kur’ân’da ekseri yerlerinde böyle dört unsur-u esasiye içinde görünebilir. Meselâ:

“İnnâ a’taynâkelkevser” bir sadef gibi bu dört cevahir içindedir. Dikkat etsen görürsün. “Biz sana verdik Kevser’i.” Yâni, Zât-ı Zülcelâlin seni nübüvvetle ve maddî-manevî temin-i adâletle müşerref ettiği gibi, Cennette Kevser’i ihsan ediyor.

Ey sâil! Pek uzun hakikati kısa kesip bu üç misali minval ve mekik yap; üstünde o münasebât ve işârâtı dokumaya başla. Biz de şimdi Bismillâh’dan başlıyoruz. İzahı, tafsîli Risale-i Nur ve Birinci Söz ve Besmele Lem’asına ve sâir Risale-i Nurdaki Bismillâh’ın hakikatlerine dair hüccetlerine havale edip, yalnız nazm itibariyle küçük bir îma ederiz. Şöyle ki:

Bismillâh güneş gibidir. Başkalarını tenvir ettiği gibi, kendini de gösteriyor. Her nefes ve her dakika ruhlar ona hava ve su gibi muhtaç olduğundan onun hakikatini herkesin ruhu hisseder. Kalb ve hayal bilmese de ehemmiyeti yok. Onun için beyan ve târiften müstağnidir.                          

Devam edecek