MEKTUP 85’İN DEVAMIDIR
Öyleyse "Herbir şeyde, Onun bir olduğuna delâlet eden bir âyet vardır." İbnü'l-Mu'tez'in bir şiirinden alınmıştır.” düsturuyla, mahlûkata mânâ-yı harfiyle bakmak elzemdir ki, insan, insan olsun.
"Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin." Bakara Sûresi, 2:32.
Mektup 86
“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah'ın adıyla.
"Hiçbir şey yoktur ki Allah'ı hamd ile tesbih etmesin." İsrâ Sûresi, 17:44.
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi ebediyen, dâima üzerinize olsun.
Ancak Onun yardımını isteriz.”
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ bu günlerde Sûre-i Ankebût'ta,
"Allah'tan başka dostlar edinenlerin hali, kendisine ağ ören örümceğe benzer. Halbuki evlerin en çürüğü örümcek yuvasıdır—eğer bilmiş olsalardı."
âyetini okurken birden şiddetli bir vehim geldi ki: "En zaif hane örümceğin hanesidir. Allah'a şerik yapanlar faraza bilseler, yani imana gelmeyen Kureyş rüesâları eğer bilseler..." mânâsında olan bu âyetin belâğatine münasip bir vaziyet görülmedi.
Birden, aynı zamanda Zülfikar-ı Mu'cizât-ı Ahmediye'yi tashih için açtım. Birden şu satırlar nazarıma ilişti:
"Birinci hadise: Mânevî tevatür derecesinde bir şöhretle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekir-i Sıddîk ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar-ı Hira'nın kapısında iki nöbetçi gibi iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedâr gibi harika bir tarzda kalın bir ağ ile mağara kapısını örtmesidir.