ÇÖZÜM SÜRECİ, KARANLIK BİR DEVRİN KAPANMA SÜRECİDİR! (VI)
Evet, sevgili okurlar.
Yazımıza başlık olarak attığımız;
“ÇÖZÜM SÜRECİ KARANLIK BİR DEVRİN KAPANMA SÜRECİDİR” ifadesi gerçekten Türkiye'nin "tarihsel" sürecini ifade etmektedir.
Türkiye’nin yeni hamleler yaptığını.
Değişim ve dönüşüm içerisinde olduğunu "tüm çıplaklığıyla" ifade eden, bir yazı serimiz bu yazdıklarımız!
Bugün altıncı yazımız.
Gerek medyada gün ışığına çıkan hadiseler olsun.
Gerekse, belgelerle buraya aktardığımız geçmişteki, "karanlık" organizasyonlar olsun.
Türkiye’nin şu geçmiş yüz yıl içerisinde neler yaşadığını, olup bitenler, gösterilen manzaralar her gün biraz daha tüm çıplaklığıyla, netleşmektedir.
Ki buda bizim ifade ettiğimiz hakikatleri bir bir kanıtlamaktadır.
Gösterilen bu fotoğraf, geçmiş dönemlerde kamunun birçok kurum ve kuruluşları olduğu gibi özellikle yargının da ne kadar siyasallaşmış olduğunu, gözler önüne seriyor..
Tarafgirliğini, hakkın, hakkaniyetin, hukukun üstünlüğünü savunmak yerine gücün, kuvvetin, kişilerin, seçkinliğini ön planda tutulmuş olması ve adamına göre işlemler yapılması, “kep düştü, kel göründü” misali her gün biraz daha kendini "ifşa" ediyor.
***
Dünkü yazımızın son bölümünde de ifade etmeye çalışmak istediğimiz husus, “YARGITAY ERTOSUN’U HAKSIZ BULDU” başlıklı haber, önceki günkü Zaman Gazetesinde yayınlanmıştı.
Bu haber başlığı şöyle devam ediyordu;
“BU FOTOĞRAFI YAYINLAMAK BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ”
Burada bizim için dikkat çekici olay şu;
Birinci sayfamızda görülen fotoğraf dönemin HSYK heyeti içinde en büyük rol oynayan, deyim yerindeyse onun yaptığı hukuk dışı uygulamalar ve tarafgirlikleri, ayyuka çıkmış olan kişi, onlar gibi düşünmeyen hâkim ve savcıları görevden almak için veyahut yer değiştirme cezasının verilmesi için teklif hazırlayan “Dönemin HSYK üyesi Ali Suat Ertosun ile Ergenekon şüphelisi Engin Aydın’ın buluşma fotoğrafının yayınlanmasını Yargıtay, basın özgürlüğü saydı”
***
Kıssadan hisse olsun diye bu haberi, tarihi ibretleri öğrenmek için “Manşetten” köşemize aldık…
Ki Türkiye artık yavaş yavaş kabuğunu kırmaktadır.
Tüm gerçekler gün yüzüne çıkmaya mahkûm hale gelmiştir.
Kıyamet günündeki tüm sırların ortaya çıkacağı gibi artık günümüzde de vesayetçi zihniyetin tarihi kirliliği, deşifre olmaktadır.
Devleti nasıl kötüye kullandıkları, demokrasi adına, hukukun üstünlüğü adını kullanarak, ne kadar hukuk dışı uygulamalar yaptığını ve hala da devletin bünyesinde birçok yönüyle bazı bürokrat ve siyasilerin bu zihniyeti "savunma" gayreti içerisinde olduğunu görmekteyiz.
Zaman zaman ellerinde olmadığı halde deşifre olmaktadırlar.
***
Bakınız;
Basının bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirme, yetki ve sorumluluğuna atıf yapan Yargıtay, haberleri, eleştiri sınırları içinde ve görünür gerçeğe uygun olarak değerlendirmesi HSYK’da kararname krizinin yaşandığı 2009’da Star Gazetesinin yayımladığı fotoğraf ve haberler üzerine Ertosun, tazminat davası açmış, yerel mahkeme tazminata hüküm etmişti.
Ancak bu kararın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından bozularak, geri gönderilmiş olması, elbette ki Türkiye’de hala da hukukun ayakta olduğunun göstergesidir.
Vicdanına danışan, objektif kararlar vererek, her gün biraz daha Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin uygulamaları gerçekten ümit vericidir.
Bazı kendine güvenmiş, kendini dev aynasında gören, önemli kilit noktaları ihraz eden, hele hele adı hâkim olsa veyahut geçmiş dönemlerin Nihat Çakar’ı olsa.
Artık o dönemler kapanmıştır.
***
Bozulma gerekçesi aynen şöyle;
Basının, bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirme yetki sorumluluğuna atıf yapan Yargıtay’ın bozma gerekçesinde şu görüşler dile getirildi:
“Davaya konu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının basına yansıyan fotoğraflarına da yer vermek suretiyle, kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen davada yargılanan kimi sanıklarla çekilmiş fotoğrafları kamuoyuna kararname krizi olarak yansıyan olaya ilişkin haberlerin, eleştirel biçimde kaleme alındığı yazının, dava açılmadan kısa süre önce vefat ettiği anlaşılan ve Ergenekon sanığı olduğu bildirilen Adalet Bakanlığı emekli Müşaviri Engin Aydın’ın 3. Ergenekon iddianamesi eklerinde bulunan not defteri ve iletişim tespit tutanakları içeriğinden bahsedilerek hazırlandığı, bu itibarla davacı hakkındaki haberin GÖRÜNÜR GERÇEĞE UYGUN olduğunu, yargılama sonunda iddiaların doğru çıkmamasının, yayın tarihinde görünürdeki gerçekliği ortadan kaldırmayacağı ve davalılarının da haber nedeniyle sorumlu tutulmayacağı kabul edilmelidir”
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ertosun’un aynı gazetede Mehmet Bekaroğlu ile yapılan bir söyleşiye açtığı davada verilen ret kararını da onadı.
Yapılan söyleşide Bekaroğlu, hayata dönüş operasyonu sırasında Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürü olan Ali Suat Ertosun hakkında “Hayata dönüş operasyonu, iddia ediyorum bir Ergenekon operasyonudur” demişti.
“Ertosun bu haberle ilgili Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesine tazminat davası açtı.
Yargıtay, tazminat talebini reddeden yerel mahkemenin kararını da yerinde buldu”
* * *
Evet, sevgili okurlar.
İşte tarihi vesika buna denir.
İşte resmin verdiği görüntü;
Eli cebinde olan Ali Suat Ertosun, tarihi HSYK üyesi ve başkan Kadir Özbek’in has adamı olmakla bilinmekteydi.
O tarihte aynı şekilde bize beraat kararı veren 4 Nolu DGM Başkanı Ali Çağan ile üye askeri hâkim Tarık Senkeri’nin de içinde bulunduğu birçok hâkim ve savcıları, bunu bahane ederek Nihat Çakar’ın uyduruk şikâyet dilekçesini göz önüne alarak "sorgusuz-sualsiz" tabiri caizse, infaz ettiler.
HSYK’nın, keyfi uygulamalarına maruz kaldılar.
***
Ama yüce kitabımız şöyle buyuruyor;
“Yevme tubles-serâiru”
Sırların ortaya çıkacağı gün, diye adlandırdığı kıyamet gününe gitmeden evvel, günümüzdeki tarihi karanlıklar ve nice sırlar ortaya çıkmaktadır.
O büyük gün gelmeden evvel, bu geçici dünyada dahi kirli işleri yapan, adaleti ve hukuku kirleten, geçmişe yönelik böylesine haller görülmektedir.
Nitekim bir önceki günkü, yani 6 Mayıs Pazartesi günkü Yeni Akit Gazetesinin birinci sayfasından “MİRZABEYOĞLU HÜRCESİNDE KONUŞTU” başlıklı haber, 28 Şubat dönemiyle ilgili bir haberdir.
***
Bu haberin de çok kısa, bir iki paragrafını sizinle paylaşmak istiyoruz.
“28 Şubat döneminde hukuksuz bir şekilde ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen İBDA fikriyatının mimarı, mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, hücresinde yaklaşık 4 saat konuştu.
Kartelin iddia ettiği gibi hücre evinde mi yakalandı?
Gözaltında ve mahkemede neler yaşadı?
İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve diğer 28 Şubat’çı paşalar hakkında ne düşünülüyor?
Metin Çetinbaş’ın başını çektiği 28 Şubat’ın yargı mensuplarına nasıl seslendi?
Cezasının affedilmesi şeklindeki görüşlere nasıl bakıyor?
Af mı yoksa yeniden yargılanma mı istiyor?
Arap Baharı Müslümanlara neyi gösterdi, Müslümanlara tavsiyesi nedir?”
Sorular zinciri şeklindeki haber düne kadar sirayet etti, dün de yayınlandı.
Evet, tüm bu olup bitenler “Manşetten” köşemizde seri olarak, birkaç gün daha devam edecektir.
Saygılarımızla.
Diyarbakır Söz.