BU DÜZEN HEP BÖYLE Mİ DEVAM EDECEK?! (V)

Sevgili okurlar.

Yazı serimize başlık olarak kullandığımız ifade yerli yerindedir.

Zira soruyoruz. Eğer bu düzen böyle devam ederse, ülke gerek ahlaki gerek sosyal gerek ekonomiksel ve gerekse bilimsel olarak çok daha gerilere düşecektir... Ki mevcut halin gidişatı da bunu gösteriyor…

Düzen, laik bir düzendir.

Laik düzenin ifadesinden de anlaşıldığı gibi din ve inanç mefhumunun varlığı söz konusu değildir.

Dün de söylemiştik; “Laik Türkiye” diyerek kurnazca bir ifade kullanılmıştır. Dinsiz bir Türkiye demek istiyorlar, ama bunu Türkçe olarak ifade etmiyorlar... Türkiye ne dün ne bugün ve ne de yarın dinsiz bir ülke olmadı ve olmayacaktır?

Türkiye dindar bir ülkedir. Kur’an’ın varlığı, cami ve cemaatlerin varlığı, mezar taşlarının kıbleye yönelik olması ve o taşların üzerindeki yazıların hepsi, bunun tescilidir... Bu memleketin ne kadar Müslüman olduğuna, İslam’ın ana ruhuna ve gerçeğine bağlı bulunduğuna şahitlik etmektedirler…

Rastgele birileri çıkıp da kavram kargaşasıyla değişiklik getirerek sanki millet budala ve aptalmış gibi, millet bir şey anlamıyormuş gibi dinsizliği kurnazca, hileli ve desiseli yollarla sızdırmaya, enjekte etmeye çalışmaktadır…

Ve bunu, kanıtsamaktadır!

***

Diyoruz ki elimizde yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim var. Bu Kur’an’ın 6236 ayeti buna tamamıyla şahitlik yapıyor. Hadis-i Şerif’lerden Buhari-i Şerif ve Müslim, her iki Hadis imamı da Resulullah (S.A.V)’in seçkin hadislerini seçmiş ve ümmete sunmuş birer yaşam manzumesidir... Hem fani hem de ebedi dünya için…

***

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in getirmiş olduğu hükümlere sırt çevirmek, doğrudan doğruya o milletin küfre saplanması demektir. Bu da millete yapılan en büyük ihanettir.

***

Kur’an, İslam ümmetine Hz. Muhammed (S.A.V)’den kalan en büyük mirastır. Bu mirasa inanmamak İslam’dan çıkmak demektir. “İnandım” deyip amel etmemek de aynı minvalde değerlendirilmektedir… Hem inanacaksın hem amel edeceksin hem de önderini tanıyacaksın bütün getirdiklerini uygulayacaksın, yasaklarını da yasaklayacaksın.

İşte Müslümanlık budur. İslam dinine ancak bu şekilde sahip çıkılır.

***

Yoksa ezberden “ben Müslüman’ım, alnımı secdeye koydum, bitti işim” anlayışı yanlış bir anlayıştır.

Gerçek anlayış; Kur’an’ın getirmiş olduğu hükümlere inanarak tatbik etmektir... Yasakladıklarını da kaldırmak demektir... İşte İslamiyet budur.

***

Toplumun yüzde 99’u Müslüman’dır. Elhamdülillah diyoruz. Amma velakin İslam’ın kenarından bile geçmeyen bir hale geldik. Zira laiklik var, mevcut Kemalist ve laik bir rejim var. Bunların hepsi Kur’an’la ters düşmüşler.

Bizim ana mirasımız, ana servetimiz, ana dayanak noktamız, aba ecdadımızdan kalan en büyük eser Kur’an hükümleridir.

***

Bu millet eğer bununla değil de batıdan ithal edilmiş uyduruk yaftalardan ibaret olan kanunlarla “laikçilik” anlayışıyla yönetilmeye rıza gösterirse, bedbahtlaşır… Ki, hiçbir İslam ülkesi böyle yönetilemez.

“İllaki yönetiyorum” denildiği takdirde işin içinde büyük bir oyun var, millete ve devlete ihanet var demektir.

Zira bu memleket kelime-i şehadetle ayaktadır, şühedaların kanıyla ayaktadır, gazilerin silahıyla ayaktadır.

Fatih Sultan Mehmetlerin, Yavuz Selimlerin, Kanuni Sultan Süleymanların eserlerini daima yenilemek gerekir. Onları tozlu raflara kaldırmakla bir yere varılamaz ve ülkeye büyük bir ihanet edilmiş olur.

***

Zira ay yıldızlı al bayrağımız sıradan bir bayrak değildir, o bayrağımızın kırmızı zemini tümüyle şühedaların kanını yansıtıyor. Ay yıldız da o kana yansıma şeklidir.

Bu itibarla ülkeye hizmet edebilmek için ecdadımız öncelikle İslam’ı ön plana almıştır. İslam’ın ana hükümleri ön plana alınmayıp toplumun her kesimine götürülmezse, tabiri caizse “lafla pilav pişirilmez.”

Onun için devlet olsun, millet olsun, birey olsun, toplum olsun, sözle öz bir olmalıdır. Uygulama ve söz birbirini tutmuyorsa boşunadır.

***

Her zaman burada yazıyoruz, çiziyoruz. Yıllardan beri bunu milletle hep paylaşmışızdır.

Kahraman bir milletin aba ecdadı haçlı anlayışa karşı ne yapmışlarsa, aynı o eserleri icra etmezsek, haçlı ve Siyonist anlayışlardan kendimizi kurtaramayız.

Dışarıdan ithal edilmiş çok ajan tipli piyonlar vardır diye düşünüyoruz. Bu piyonlar yüzünden milletin İslam’dan saptırılması, uzaklaştırılması, milletin Kur’an’la arasının açılması bu söylediklerimizin kanıtlayıcı delilidir.

Bu kanıtlayıcı delilleri kimse inkâr edemez.

Bu millet diyor ki; nereye gidiyoruz ve bu sistem, bu rejim bizi nereye götürüyor?

Yüz elli seneden beri o kahraman ecdadımızın bıraktıkları mirasa hiç de sahip çıkmamışız. Resmi olarak bilakis tozlu raflara kaldırılmıştır.

***

Gerçek manada milli hâkimiyete ve milli iradeye bağlı kalmak isteniyorsa, aba ecdadımızın tüm uygulamalarına bakmak lazım, onlarla yatıp kalkmak lazım.

Ama sen onları tozlu raflara kaldırırsan, hiçbir yere varamazsın… Lafta kalınmamalıdır.

Çünkü toplumumuzun günlük hayat akışlarına bakıldığında, hal-i âlem ortadadır. Gençlik nereden yürüyor, aile terbiyesi nerede kaldı? O Selçuklunun, Osmanlının mirası nerede kaldı? O medreselerimizde yetişen büyük Ulemalar nerede?

Bugün hiçbir şey yok. Sadece Latince harflerle hayatımızı geçiriyoruz. Bu da bize göre yanlıştır, çünkü kültürümüz aslında bu değildir.

Kültür; Selçukludan ve Osmanlıdan kalan aba ecdadımızın Osmanlı harfleriyle yaşamaktır.

Bin senelik bir kültür bir gecede kaybettirildi, tüm insanımız mutlak bir cehaletle karşı karşıya bırakıldı. Ve sil baştan yüz seneden beri bu yeni harflerle gençlik yetişiyorsa da eski kültürün tüm gerçeklerini, birikimlerini, tarihini kapsayamıyor.

Ve o gerçekler, eski kitaplar, deve yüklü ciltlerle kitaplar tamamıyla yok olup gitti. O sermaye gitti, o miras gitti. Yeni harflerle gençlik, ancak yüz sene içerisindeki ithal edilmiş bir batı kültürüyle yetiniyor. Ne yazık ki o da kâfi gelmiyor.

***

Gençlik muntazam, mazbut bir ahlaka, bir yapıya bir türlü sahip olamıyor ve kendini o şekilde de yetiştiremiyor.

Bu itibarla yanlış nerede tespit edilirse oradan dönmek lazım.

***

Yola gidince yanlış olduğunu görünce derhal dönüp doğru yolun arayışı içerisine giriyorsun ve tespit ediyorsun.

Bu da aynen böyledir. Ama ısrarla bu yanlışa devam ediliyorsa, o yanlışla, o cehaleti simgeleyen sistemle yaşamak günlük hayat akışlarını onunla donatıp kalkıp oturmak, toplumu gerilere götürür, ilerlemeye değil, kalkınmaya hiç değil.

***

Nitekim hal-i âlem meydanda, görüyoruz. Yüz seneden beri bir arpa boyu kadar bir ilerleme kaydedilmemiştir. Şu halde yanlış nerede tespit edilirse oradan dönmek kardır. Hani diyorlar ya; “Zararın neresinden dönersen kârdır.”

Mesele bu.

***

Yüz yıldan beri bir yanlışla karşı karşıya kalan milletimiz, kendini, gençliğini mutlak cehaletten kurtaramamıştır. Cehalet diyoruz, zira Allah’ı tanıtmayan bir sistem, Kur’an’ı tozlu raflara kaldıran bir rejim haline ancak cehaletin ta kendisidir denebilir.

En derin saygı ve sevgilerimle.