HALK, MEVCUT DÜZENLE BARIŞIK DEĞİLDİR!?

Ne yazık ki öyle! Ama bugüne özgü değil... 1,5 asırdan beridir yaşana gelmektedir... Gelen-giden hükümetler, seçim döneminde “envai söylemde” bulunarak, seçmenin beklentilerini gündeme getiriyor, ama iktidara geldikten sonra, “sırtını” çeviriyor. Ve o beklentilerin bir teki dahi, toplumsal mutabakat noktasında gerçekleştirilmiyor?  Sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumun temel değerlerini oluşturan, inanç noktasında, halk beklediğini iktidarlarda görmeyince, “güven kaybına” uğruyor…

***

Tarih sayfalarında kayıtlıdır… Bilaistisna tüm iktidarlar seçim sonrası, göreve geldiklerinin akabinde ortaya koydukları “yönetim biçimi” ve halkın beklentilerine karşılık verilmemesi nedeniyle; bir daha sandıktan çıkamamışlardır… Sonrasında, Türkiye’nin siyasi tarihinde, “partiler ve sistemler çöplüğüne” atılmışlardır… Nice partilerin bugün esamisi okunmuyor…

***

Yani ülke insanı, siyasal iktidarlara ve partilere “Ben artık size güvenmiyorum” diyecek noktaya gelmiştir... Dün olduğu gibi bugün de aynı çıkmazın içerisindedir... Hep ifade ediyorum, hükümetlerin iktidarlarını devam ettirmek için, liderlerin oturdukları koltukları sağlamlaştırmak için, sistemin nam-ı hesabına milleti göz ardı edip, onunla ipleri koparmakla bir yere varılamaz...

***

Devleti temsil eden hükümetler hiçbir zaman milletle ters düşemez. Düşmemelidir... Düştüğü takdirde kendi sonunu getirmiş demektir. Bu itibarla halkın istek ve arzuları, talepleri, milletin tarihini, kültürünü, izzet ve şerefini muhafaza etmek, devleti yöneten hükümetlerin temel görevidir…

***

Ama hükümetler buna sahip çıkmıyorsa, vurdumduymazlıkla gününü gün etme şekliyle iktidarını idame ettirmeye çalışıyorsa, bize göre gafletin ve dalaletin dik alasıdır... Yanlış bir düşünce yol haritasıdır... Halkın hiçbir zaman hiddetini ve attığı şamarı göz ardı etmemek gerekir... Zira halk beklentilerini alamayınca kesinlikle geriye doğru şiddetli bir tekme vurur, iktidarın halini darmadağın eder.

***

Onun için gelen giden iktidarlar her kim olursa olsun keyfilikle değil, koltukta oturmakla değil, vurdumduymazlıkla değil, halkın beklentilerine cevap vermelidir.  Mevcut siyaset, mevcut rejim bir türlü bu halkın istek ve taleplerini yerine getirmemiştir ve getireceğe de benzemiyor.

***

Zira herhangi bir yatırım yok. Milletten acımasızca alınan vergilere rağmen, herhangi bir yatırım söz konusu değil.  Bu itibarla millet durup bekliyor. Fakat bir şey bulamayınca da yeri ve zamanı gelince, ders-i ibret noktasında sert bir tepkiyle yüz yüze gelebilir… Bugün olmasa, yarın olmasa yakın gelecekte bu fırsatını kullanır.  O iktidarı iktidar saymaz hemen alaşağı eder.

***

Milleti hafife almamak lazım... Milletin beklentilerini yerine getirmek lazım. Peki, bu beklentiler nedir? Milletin ahlaki değerlerini yaşatmak ve sahip çıkmak ki her şeyin başında geldiği gibi, hükümetlerin ve devlet kurumlarının birinci görevidir…

***

Ahlak ilimdir, ameldir, inançtır.  İlim + amel + inanç bir araya gelmeyince millet o zaman beklediğini alamamıştır... Kaldı ki toplumsal ahlak sıfıra düşünce keza ekonomi de onun hemen arkasından sıfıra düşer… Ki ekonomi olmadığı zaman, denir ya toplum ne yapsın, nereye gitsin, neyle geçinsin?

***

Hele ki gençliğini aba ecdadın kültürüyle yetiştirmediği takdirde yerinde sayan siyasal iktidardan bir şey beklenemez!  Millet güven kaybına uğrayarak, ona ters bakmak zorunda kalır… Çünkü beklentilerine yanıt vermiyor, istediklerini yerine getirmiyor?

***

Her şeyden evvel bu millet, Selçuklulardan bugüne kadar, İslam kültürü bayraktarlığını yapa gelmiştir… Tarih sayfaları kayıtlı. Açalım birebir… Alparslanlar, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Fatihlere kadar.  Peki, bu dev inanca sahip bu kahraman ecdatları nereye bırakıyoruz? Bir tek cumhuriyetin son dönemlerindeki aldatıcı bir siyasetle iktidarlar daha ne zamana kadar, toplumun temel değerlerinden uzak kalacak?

***

Doğrusu bunu düşünmek çok zor. Çünkü cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yüz yıl geçti, kimse beklentilerini alamadı. Alamayınca da siyaset kurumları gelen giden iktidarlar, muhalefetler, bile bile milleti hafife almışlardır…

***

Doğal olarak da, Millet hafife alınınca, yani millet beklentilerini bulamayınca, “nice hükümetleri” alaşağı etmiştir... Günü geldiğinde, siyasi tercihini tersyüz etmiş, sırtını çevirmiş ve o iktidarı ilk fırsatta, sandığa gömmüştür…

***

Kaldı ki çoğulcu demokrasi; siyasal ahlakla milletin beklentilerine cevap vermektir, milletle hemhal olmaktır, milletin istek ve arzularını harfi harfine yerine getirmektir. Ama gel gör ki iş uygulamaya gelince tersi işlemeye başlıyor… Nitekim millet, gelen giden tüm iktidarlara ilk sorduğu soru şu; “Hani benim tarihi kültürüm nerede?”

***

Altı çizili şekilde dile getiriyorum… Ve diyorum ki Laikçilik yaftalarıyla, Kemalizm kandırmalarıyla, CHP’nin aldatıcı siyasetinin nüfuz ettiği mevut sistemle, ülke ve millet olarak bir yere varamayız?.. Ki varabilmiş de değiliz.. Bugüne kadar bir şey elde edilememiştir, aradan 103 sene geçmesine rağmen.

***

Peki, bunun çözümü, reçetesi ve etkenleri ile nedenleri nedir?

İşte, kimse buna samimiyet karinesi içerisinde cevap vermiyor.

Çünkü siyaset gününü gün ediyor.

Nasıl olsa milletin iradesi bendedir, bende olmasa da çalışır ele geçiririm.

İktidarda da muhalefette de bu zihniyet vardır.

Netice itibariyle sıfıra sıfır elde hiç bir şey yok.

***

Hâlbuki milletin beklentileri tarihi kültürüdür, tarihi zenginlikleridir, tarihi medeniyetidir, izzet ve şerefidir, inancıdır ve İslam dininin hakikatleridir.

Peki, bunlar ortaya getirilmiyorsa, millet ne yapsın ve nereye gitsin diye düşünmemek elde değildir.

En derin saygı ve sevgilerimle.