HER ŞEYİN BAŞI CİDDİYET VE İNANÇTIR!? (II)
Dünden devamla sohbet serimiz devam ediyor... Ki mevzu ettiğimiz hadiselerin odak noktası da hiç kuşkusuz ki mevcut sistem, rejim ve tabi ki siyaset! Tabi bugüne özgü değil... Son yüz yıllık zaman dilimi içerisinde, topluma, ülkeye ve millete bu üç mekanizma ne getirdi, ne kazandırdı, ya da neler kaybettiğine ilişkin günlerdir beyin fırtınası yapıyoruz.
***
Gerek yaşadığımız, gerekse şahit olduklarımız ve gerekse de tarih sayfalarına düşen notların ışığında, dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı, zihniminiz aldığı kadarıyla, buraya alıyoruz... Ne diyoruz, Yasama da Yürütme de Yargı da milli iradenin rotasında yol almalıdır... Tarihiyle, aba ecdadıyla, inancıyla, kültürüyle, medeniyetiyle ve kutsal değerleriyle örtüşmesi gerektiği gibi, uzlaşıya sahip olması lazım…
***
Aksi takdirde devletin üç önemli sacayağı kadar, toplum da istikrarlı olamayacağı gibi, sürekli kendiyle çatışan çelişkiler yumağı içerisinde, hizipleşen olur! Nitekim hal-i âlem orta yerde cereyan ediyor... Şu yüz yıllık zaman dilimine baktığımızda bu vahim trajik gidişatın, ülkeye ve millete, hak, hukuk, adalet, eşitlik, insan hakları yönünde nasıl da ağır bedeller ve faturalar ödettirildiğini görüyoruz…
***
Peki, bizi bizden eden mevcut halin müsebbibi kim?! Elbette ki “mili iradeyi” temsilen yola çıkan siyasi partilerdir ve onların ortaya koyduğu “ithal” içeriğe sahip, siyasettir… Manevralı, bukalemun ruhlu, batıya ve batıla biat edici, “milli ve yerli değerlere” hasım kesilen siyasi anlayış olmuştur… Ki bunun başını çeken, bugün dahi devletin üç önemli sacayağının kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş olan CHP’dir…
***
İşte bu CHP gâh laiklikmiş, gâh Atatürkçülükmüş, gâh bilmem cumhuriyetçilikmiş gibi kendisine özgü “vesayetleri ikmale getiren” kavramların seyriyle bugünlere gelindi… Peki, ülke ve millet için sadra şifa verici gelişmeyi, büyümeyi, kalkınmayı, huzuru, güveni, istikrarı temin edebilmiş midir? Hayır… Bilakis, dönemsel olarak gerilemeye neden olmuştur?!
***
Evet, halk uyanmıştır! Ve biz de diyoruz ki bu memlekette yaşayanların yüzde 99’u her şeyden evvel Müslüman’dır… Aynı minvalde, Müslümanca yaşamak istiyor. Milletin milli iradesi de bu yöndedir. Ki milli iradenin gerçek anlamı da Yasamanın da Yürütmenin de ve Yargının da aynı yolun yolcusu olmaktır…
***
Gelen giden yönetimlerin, siyaset erbaplarının ve siyasi uygulamaların özünü, milletin milli iradesini temsil etmesi gerekir… Uymadıkları takdirde bilelim ki o siyaset yanlış yoldadır ve tabi ki diğer kurumlar da aynı rotada ikilem yaşar… Kaldı ki Millet kötü gidişata karşı, bir der, iki der, üç der ama sonunda gerekeni yapar… Halk deyimidir, çekirge bir sıçrar, iki sıçrar ama sonunda yakayı ele verir…
***
Onun için siyasetin kıblesi, Milli irade olması lazım... Milletin hışmına karşı çok dikkatli olması gerekir… Millet rastgele başıboş, geçmişte yaşadığı zafiyetlerle yönetilmek istemiyor, kabul etmiyor… Beklentilerine cevap verilmesini istiyor…
***
BÖLGEDEKİ FEODAL YAPI..
Bakınız, 21 seneden beri AK Parti, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği altında ülkeyi yönete gelmiştir. Ülkenin bu vaziyetteki hali; “Görünen köy kılavuz istemez.” Genel bir barış var. Kavga yok, terör yok, herkes rahatlıkla işyerlerine gidebiliyor, çalışabiliyor.
***
Lakin AK Parti iktidara gelmeden evvel böyle değildi. Biz o günleri de yaşadık. Kimse işyerine gidemiyordu, evinden çıkamıyordu… Bir şehirden başka bir şehre, ilçeye köye dahi gidemiyordu… Şiddet, terör, kan ve gözyaşı her sokakta vaki idi…
***
O günler hep toz oldu gitti. İşte bu noktada Erdoğan, bu memlekette siyasi alanda en önemli varlıktır. Ülke ancak Erdoğan’ın anlayışıyla ilerleyebiliyor. Nitekim o anlayış olmasaydı, eskiden olduğu gibi 6 ayda veyahut 2 yılda bir seçime gidilirdi. Şimdi o gitti artık. 21 seneden beri AK Parti iktidardadır ve ülke gerçekten güllük gülistanlık içerisinde.
***
Bölgemizde zaman zaman bazı olumsuzluklar söz konusu oluyorsa da bunun sebebi eski zihniyete bağlı feodal yapının hala, kendini diri tutmasındandır… Hala o feodal yapı ve etrafındaki teferruatlar zulümkâr kesilebiliyor… Ancak kimse artık onları dikkate almıyor… Ki onun içindir ki saldırganlıkla egemenlik kazanmak istiyorlar… Öyle inanıyoruz ki Reis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan, bu çapulcu anlayışlara kesinlikle geçit vermez ve böylece o feodal yapı da yavaş yavaş eriyip gidecektir diye düşünüyoruz.
***
Tabi Güneydoğu illerinde, özellikle Diyarbakır’ımızda eskiden beri alışagelmiş bazı fırsatçı, yağmacı anlayışlara sahip olanları da görmezden gelemeyiz?! Onlar da “ne kopardıysam kârdır” misali… Bunu da AK Partinin mahalli yönetimleri gölgesinde yapıyorlar. Bazı valilerin vurdumduymazlıkları yüzünden bu feodal yapı köylerde, mahallelerde zaman zaman baş gösteriyorlar.
***
Partiyi, iktidarı istismar ederek bu işleri yapanlar, bölge illerinde, toplumun üzerine Demoklesin Kılıcı gibi tehdit amaçlı faaliyetleri ne yazık ki yine bazı siyasilerin gölgesinde, himayesinde yapıyorlar... Zaman zaman Diyarbakır SÖZ Gazetesi ve UZAY TV bunları mercek altına alıp deşifre ediyor… Ki etmeye de devam edecek…
***
Sonuç itibariyle iktidarı istismar ederek böyle yanlış boy göstermeleri, nihayetinde toplum da gereken dersi onlara er ya da geç verir… Bölgedeki parti teşkilatlarının da bunlara dur demeleri gerekiyor. Gerek illerde, gerek ilçelerde, köylerde, mahallelerde olsun iktidarı kimse yanlış amaçla kullanmasın. Kamuoyu bunların farkındadır. Bizden dostça uyarı!
En derin saygı ve sevgilerimle.