İSLAM DÜNYASI-HİCRİ TAKVİM VE MİLADİ TAKVİM!?

Evet, sevgili okurlar.

Takvim demek, tarih demektir. Yeni tarihe yeni yıla giriyoruz. İslam’ın Hicri Takvimi, devrisaadette Mekke’den Medine’ye Hicret eden Resul-i Ekrem (A.S.M) ve Sahabelerin tarihini içerir…

Asıl dünya medeniyetlerine ışık tutan tarih, bu tarihtir. Hıristiyanlığın miladi olarak Hz. İsa’nın veladeti ile ilgili tarih eski tarihtir. Ama yeni tarih İslam’ın doğuş tarihi olan Mekke’den Medine’ye Hicret tarihidir…

Hz. İsa’nın doğumuna bir şey diyecek halimiz yok. Amma velâkin İslam’ın doğuşu çok daha önemlidir. Hıristiyanlık Hz. İsa’nın getirdiği dinden daha önemlidir ve daha yenidir.

Çünkü, İslam dininin doğuşuyla, diğer inançlar iptal edilmiştir…

Allah’ın emriyle Hz. Muhammed (S.A.V)’in temsil ettiği bu büyük dava bugün yer yüzünde 2 milyar insan tarafından, sahiplenilen bir dindir.. Nice toplumlar ve nice beşeriyet İslam’a tabi oldu.. Ki yeni toplumların da tabi olması gerekir.

Hicri Takvim, İslam dünyası için milattır. Kıyamete dek bu devam edecektir. Biz bu inançtayız.

Miladi takvim de mademki yürürlüktedir, ona da bir diyeceğimiz yoktur. Ama gerçek takvim İslam dünyası için; Hicri Takvim olmalıdır.

Bu itibarla takvim tarihlerinden daha fazlasıyla o takvim kültürü her şeyden evvel İslam’a uyma tarihi olmalıdır.

İslam’a bağlılık tarihidir.

İslam’ın insanlığa getirdiği medeniyet tarihidir.

Bu itibarla Kur’an’ın nüzuluyla yeni medeniyetler, eski medeniyetler irtihat etmiş gitmişlerdir. Deyim yerindeyse tasını tarağını toplamış gitmiş.

Hz. İsa’nın getirdiği Hıristiyanlık dini Kur’an’dan önce geçerliydi, ama Kur’an-ı Kerim yer yüzüne nazır olduğu an itibariyle geçerli din İslamiyet olmuştur.

Ne yazık ki, İslam dünyası bugün Kur’an’ın yürürlüğe girdiği tarihe itibar etmiyor.. Ona bağlı değil…

Maalesef o tarih sanki hiç yokmuş gibi, davranılıyor..

Batı dünyasının Miladi Takvimine uyuyor…

Hz. İsa’nın takvimine herkes bugün uymuş gibi…

Mühim olan takvim değildir.

Mühim olan davanın kutsiyetidir, yükselişidir, yüceliğidir.

Dava, Kur’an davasıdır.

Hicri Takvim 1445 seneden beri yürürlüktedir.

Resulullah (S.A.V)’in Medine’ye hicretiyle başlamıştır.

Tevrat, İncil, Zebur.

Kur’an’ın gelmesiyle bunlar devre dışı kalmıştır.

İnsanlık yeni gelen yüce kitaba yani Kur’an’a bağlılığını ilan etmiştir…

Ama bugün İslam dünyasında Kur’an’ın hükümleri uygulanmıyorsa, diyeceğimiz tek bir şey var o da küfür vadilerine yuvarlanan İslam dünyasının hal-i pür melali ancak bu olacaktır.

İslam takvimini yürürlükten kaldırıp, miladi takvimin orta yerde olması, Hıristiyanlık dünyasına uyum sağlamak demektir.

Yoksa gerçek tarih Hicri Takvim’dir.

Muharrem ayının başlamasıyla da yılbaşıdır.

Biz İslam dünyası olarak buna uymak zorundayız.

Ama ne çare ki yeni bir tarihin kullanılma hali de İslam dünyasına zarar vermektedir..

Batı dünyası ne yapıyorsa İslam dünyası da onlara uymuştur ve uymak zorunda kalıyor.

Buna verilecek bir cevap yok.

Batı dünyasının bugün İslam dünyası üzerine galebe çalması, söz sahibi olması, elbette ki takvimi de ona göre ayarlamış durumdadır.

Ne diyoruz; İslam dünyası nereden yürüyor?

Hani Hac zamanında milyarlarca insan Mekke ve Medine’ye gidiyor..

 Beytullah’ı tavaf ediyor…

Resulullah (S.A.V)’i ziyaret ediyor.

Ama bu şekli bir hal oluyor.

Bu iman, bu izan, esaslı bir şekilde olsa hiçbir İslam ülkesi İslam’ın anayasası olan Kur’an’ın hükümleri dışına çıkamaz.. Ve de hiçbir şekilde,  çıkmamalıdır.

Amma velâkin Kur’an hükümleri, İslam dünyasında yok gibi..

Olsa da devletçiklerin başına geçen sahte kahraman kurtarıcılar, İslam’ın temel taşlarını yerinden oynatmıştır…

Bakalım bundan sonra ne olacak?

İslam, nereye kadar insanlığı küfür ve imansızlıktan nasıl kurtaracak?

Çünkü, sözü yürürlükte değil İslam’ın, Kur’an hükümleri yürürlükte değil.

Nasıl kurtarabilir düşüncesi biraz derindir.

Üzerine iyice çalışmak lazım..

Ki tüm İslam dünyası fikrini, reyini bir araya getirip Kur’an’la kalkıp oturması, anayasa olarak Kur’an’la hükmetmesi gerekiyor.

Gerektiğinde devlet törenleri, yeminleri ancak Kur’an’la olabilir.

Nitekim Hıristiyanlık dünyası hala da İncil’e el basarak yemin ederek göreve başlıyor Başkanlar. Bütün dünya buna şahittir.

Nitekim ABD Devlet Başkanı Biden da seçildiği zaman bütün dünya kamuoyu huzurunda elini İncil’in üzerine basarak yemin etti.

O İncil de muharref İncil’dir.

Batıl da olsa ona inanan devlet demek ki Allah’ın dinine inanıyor demektir.

Velev ki eskimişse de hükmü ortadan kalkmışsa da…

Ama bugün İslam dünyasında o da yok.

Demek ki mutlak bir dinsizlikle karşı karşıyadır.

Tevhit inancı yok demektir.

Olsaydı, orta yerde Kur’an varken devlet başkanlarımız niye onun üzerine yemin etmiyor.

TBMM’deki milletvekilleri niçin Anayasanın 81. Maddesini yemin olarak okuyor.

Kökten batıl ve aldatmacadan oluşan bir yemin metnidir. O metni kullanan anlayış milleti arkadan hançerleyen anlayıştır.

En derin saygı ve sevgilerimle.