KUR’AN, MU’CİZAT-I AHMEDİYE’NİN HAZİNESİDİR!? (II)
Sevgili okurlar…
Bu minvaldeki sohbet serimiz devam ediyor. Bir önceki sohbette haykırarak ifade ettiğim gibi; Kur’an-ı Kerim tüm müştemilatıyla, Hz. Muhammed (S.A.V)’in kalbi üzerine vahiy olarak inmiştir.. .Ayetler ve hükümler bir bütünlük içerisinde; Allahû Teâlâ’nın kelamıdır... Tek bir harf bile, değiştirilemez, sorgulanamaz.. Çünkü yekûnuyla tüm beşeriyetin hidayet kaynağıdır! Bir kişiye, bir zümreye ait değildir! Onu bilen, tanıyan, itaat eden, iman etmiş beşeriyetin yaşam hazinesidir…
***
Ki, dil, ırk, renk ve coğrafya gözetilmeksizin yer yüzünde nefes alan beşeriyetin her ferdi, ona inanması, iman etmesi ve onunla bütünlük sağlaması gerekir! Bu büyük bir sorumluluktur... Onu tanımayan bir beşeriyet varsa ki hal-i hazırda vardır… O da küfür dünyasıdır… Keferetül fecerelerdir… İman ve inanç noktasında, pusulasını kaybedenlerdir… İnsani, vicdani, rahmani duygu sahibi olmayandır... Ki onlar da yeryüzünün vahşi yaratıklarıdır!
***
Her ne kadar küfür dünyası bunu bu şekilde kabul etmiyorsa da hakikat ortadadır… Kaldı ki bilimsel olarak da ifade etmek gerekirse “iki kere iki dört edercesine” küfür dünyasının zalimliği ve vahşiliği kat’idir ve kesindir…
***
Zira Kur’an, tevhid-i ilahiyenin bir şarıh-i a’zamıdır (en güzel açıklayan büyük bir kitaptır.) Eğer Allah’ı tanımak ve Hz. Muhammed (S.A.V)’i tanıyıp da yolundan gitmek isteniyorsa ki isteniyor. O yol mutlaka Kur’an’dan geçiyor. Demek ki Kur’an’ı okumak lazım, bilmek lazım, tefsirlerini araştırmak lazım… Ayet ayet Kur’an ne diyorsa onun dediğini yapmak gerekir. İslam ümmetinin güçlü bir ümmet olma yolu da buradan geçiyor…
***
Kur’an’ı sadece lafızdan ibaret okuyup da “sevap kazanıyorum” demekle yetmiyor… “Ben Kur’an okudum, üç aylarda bilmem kaç hatim indirdim, Ramazan’da kaç tane hatim indirdim” demekle olmaz. Onunla bütünleşmek gerekir... En önemlisi de Kur’an’ın ne söylediğini ve ne için indiğini insanlara bildirmek gerekiyor. İnsanların onu öğrenmesi ve uyması, onun yolunda yürümesi lazım…
***
Kur’an-ı Kerim, salt ölüler için inmemiştir. Kur’an-ı Kerim, Ramazan aylarında hatim indirmek için de inmemiştir. Elbette ki okunur, tekrar edilir, dinlenir, sevap kazanılır, ama Kur’an’ın ne söylediğini öğrenmek gerektiği gibi onu yol rehberi olarak görmek ve yaşamak gerekir…
***
Kur’an’ın ismi zikirdir, Kur’an’ı okumak Allah’ı hatırlamak demektir, Hz. Muhammed (S.A.V)’in yoluna girmek demektir. Onun için onu anlamak, öğrenmek, yaşamak gerekir…
Bir önemli nokta da yalnızca metniyle iktifa etmek, bize göre İslam dünyasının yanlış bir anlayışıdır. Kur’an’ın sayısızca tefsirleri vardır.
***
Sevgili okurlar…
Günümüzdeki en büyük ve kapsayıcı Kur’an-ı Kerim tefsiri hiç kuşkusuz ki Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin hazırladığı Risale-i Nur Külliyatıdır... Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin ne söylediğini, günümüzün gereksinimleriyle birlikte anlatan bir kitab-ı mübindir, mu’cize-i ilahiyedir. İslamiyet’e giren her toplumun A’dan Z’ye kadar Kur’an’ı okuyup manasını öğrenip çocuklarını da aynı şekilde yetiştirmesi gerekir.
***
Hiçbir şekilde Kur’an-ı Kerim’i, “Kur’an’ı al, süslü güzel kılıflara koy, sonra da duvara as” manasında görmememiz gerektiği gibi, böyle bir tavır içerisinde de olmamamız lazım! Kur’an’a sımsıkı sarılmak gerekiyor. Kur’an’ın içindeki hükümler ne ise toplum günlük hayat akışlarını o hükümlere endekslemesi lazım... Yaşamını ona göre dizayn etmesi gerekir… Aksi takdirde her şey boşunadır.
***
İki gün önce buradan aktarmıştım, Üstad Bediüzzaman Hazretlerine ait sözleri... Ne diyor çağın allamesi! Diyor ki;
“Elde Kur'ân gibi bir mu'cize-i bâki varken,
Başka burhan (delil) aramak aklıma zâid görünür.
Elde Kur'ân gibi bir burhan-ı hakikat (hakiki bir delil) varken,
Münkirleri ilzam için (inkârcıları susturmak için) gönlüme sıklet mi (ağırlık mı) gelir?”
***
El hak... Kâinatı anlatan, kâinattaki tüm varlıkların Allah’ın yönetimi altında olduğunu ve yaradılış itibariyle Allah’ın hazinesinden geçmiş olduğu inkâr edilemeyecek bir gerçektir.
Kur’an insanlığın hayatıdır. İlk indirildiği günden ta kıyamete kadar Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed (S.A.V)’in Peygamberliği altında cemaatleri, insanları etrafına toplayıp ders veren ilahi bir mucize olmuştur ve payidardır…
***
Bu itibarla Kur’an’dan ayrılmamamız gerekir... Okumamız ve de okutmamız gerekir. İlmiyle, direktifiyle, talimatıyla yaşamamız lazım… Kur’an’ın içinde ne gibi emir ve hükümler varsa onları tanıyıp bilmek, günlük hayat akışlarına endekslemek lazım… Millet de Müslüman bir millet olarak ona uymak zorundadır.
***
İslam ülkelerindeki yönetimlerin Kur’an’ın hükümlerini icra etmesi lazım. İcra etmedikleri takdirde Kur’an’a sırtını dönmüş demektirler... Kendi milletini aldatıyor demektir… Ne diyoruz; Kur’an orta yerdedir. İnsanlığı insan yapan bir simgedir, ilahi bir gerçektir. Manalar dolusu ilahi hükümler içeren bir kitaptır.
***
Dolayısıyla Kur’an’a sarılmadan “Ben Müslüman’ım” demek hiç kâfi gelmez.
Zira Kur’an diyor ki;
“Va’tesimû bihabli(A)llâhi cemî’an velâ teferrakû”
“Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.”
***
Allah’ın kopmaz ipi Kur’an’dır…
Kur’an’ın ayetleri ve hükümleridir kopmaz ip.
Bu millet nasıl yaşıyorsa, nasıl inanıyorsa, nasıl uyuyorsa hal-i âlem ortada görünmektedir.
Onun için de Kur’an’dan uzak durduğumuz müddetçe, onun hükümlerine sırt çevirdiğimiz sürece iki yakamızı bir araya getiremeyiz... Bunun idrakinde ve bilincinde olmamız gerekiyor...
En derin saygı ve sevgilerimle.
Hayırlı Cumalar…