KUR’ANSIZ BİR TOPLUM OLUR MU?! (III)

Sohbet serimize devam ediyoruz.. Bugün üçüncü fasıldayız.. Ne dedik? “Kur’ansız bir toplum olur mu?”.. Olmaz.. Elbette ki olmamalı.. Olduğu zaman da; “o toplum” ümmet olmaktan çıkar.. Maddi ve manevi yönde; “acımasızlar” topluluğu haline gelir.. Fitne, fesat, kin, garez, cinayet, enva-i ahlaki yoksunluk vücut bulur..

***

Katliamlar mı, savaşlar mı, ne derseniz?.. Orman kanunu işler.. Kimin gücü kime yeterse; misali.. “Tavuk keser” gibi, insanlar birbirini keser, öldürür.. Çünkü, vicdanlarda ve izanlarda “Allah korkusu”nun yokluğu söz konusudur. Allah korkusu olsaydı böyle şeyler olmazdı. Olmadığı için de insanları gözünü kırpmadan öldürür, cansız bırakır… İşte önceki gün; Diyarbakır’ın göbeğinde yaşanan hadise…

***

Bir çırpıda, iki aileden 9 insan yaşamını yitirdi.. Birileri mezara, birileri de demir parlaklıklar arkasına.. Geride kalan; öksüz ve yetim çocuklar ile dul kadınlar.. Yüreği yanık aileler.. İşte, beşeriyetin kendini ilahlaştırdığı anlayışın hükümran oluşunun, acı tablosudur tüm bu yaşananlar.. Yaradan’a kulluk etmeyen, Kur’an-ı Kerimle hemhal olmayan, Peygamber Efendimizin ahlakıyla, rahmani duygusuyla kendini donatmayan bir toplumda “sulh ve selamet” aranmaz ki vaki de olmaz..

***

Ondandır ki Cenab-ı Allah, Kur’an-ı Kerim’in “Mâide” suresinin 32. Ayetinde aynen şöyle buyuruyor;  “Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.”

***

Bakınız, sevgili okurlar..

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, “rahmani ve vicdani” yönde nasıl da bizleri uyarıyor…

Demek ki, Kur’ansız bir yaşamın sonu, gaflet ve dalalettir… İnsanoğlu, pusulasını şaşırır.. Enva-i bedbahtlıkla yüz yüze gelir.. Kendini kötülüklerden, felaketlerden, belalardan kurtaramaz.. Çünkü gittiği yol, yol değil.. Uçurumlardır..  Netice itibariyle, ahirette varacağı yer cehennemin Esfeli’s-Safilinidir..

***

Elbette ki, mevcut fani dünyada da bir insan acımasızca bir başka insanın kanına girdiği zaman, dünyanın ve insanların nezdinde en kirli ve karanlık bir insan olarak nitelendirilir.. Ki katildir.. Ancak, insan Allah’tan korksa, hiçbir zaman haksız yere bir başka insanın kanına girmez.  Ya dinden çıkmış, ya ana babasına eziyet vermiş, ya da haksız yere cinayet işlemişse, devletin eliyle infaz hak edilir. 

***

Ama dünya emtiası için.. Sıradan hadiseler yüzünden.. Ya da bir karış toprak için.. “Senin-benim” deyip, maddiyatın peşine düşerek insanın, insana kurşun yağdırmaması gerekir.. Eğer yağdırdığı zaman, her kim olursa olsun, Allah’ın lanetine uğrar…

***

Dün mevzu ettim.. Bismil’de yaşanan vahşeti.? Dile kolay; 9 insan birbirlerini adeta kurşuna dizerek öldürdü. Peki burası, halk deyimiyle “Teksas mı?..” Değil. Burası, Türkiye’nin Güneydoğu bölgesi.. Kadim kent Diyarbakır.. İslam’ın Anadolu’ya fışkırdığı ve yayıldığı bir bölge…

***

O günleri hatırlatmamız lazım… Selahaddin-i Eyyubilerin, Alparslanların, Selçukluların ve Osmanlıların evlat ve torunları nasıl oluyor da durduk yere bugün; bir karış toprak için “birbirlerini acımasızca, gözünü kırpmadan” öldürüyor…

***

Oysaki Cenab-ı Allah “Mâide” suresinin 32. Ayetinde buyurmuş ve bizleri uyarmıştı.. Yukarıda, ayetin detayını aktarmıştım.. Bu ayetin muhtevası; ilahi bir tehdittir…

İnsan haksız yere, bir karış toprak için veyahut bir dünya emtiası için durup dururken Müslüman kardeşine silah çekmez veyahut öldürmeye teşebbüs etmez, öldüremez de.. Bunu yaptığı zaman da aynı şekilde onun da katli helal olur. O zaman da devlet hapis cezası yerine onu infaz etmelidir.

***

Biliyorum bazı kesimler bu hükme ve idama karşı çıkacaklardır.. Şunu net ifade edebilirim ki, Kur’an hükümleri doğrultusunda, gerçek ve samimi bir manada hak, hukuk, adalet işletilirse, toplumda hiçbir şekilde hukuksuzluk yaşanmaz..  Ne katliamlar olur, ne insanlar birbirini öldürür, ne de suçlar oluşur..  Bıçak gibi vahşi anlayışlar kesilir…

***

Çünkü biliyor ki cezaevinde sinilerle, çeşitli lüks yemeklerle beslenmeyecek, cehennemin zukkumuyla ancak beslenebilir..  Ki ona da, “İla cehenneme zûmera” deniliyor.. Cehennemin en derin çukuruna kadar Esfeli’s-Safiline kadar yeri var, denir.. Bu itibarla Müslüman, hiçbir zaman Müslümanı katletmez.  Hiçbir zaman, elini kana bulaştırmaz..

***

İllaki yukarıda belirttiğim üç madde hariç.  Dinimiz bunu yasaklıyor.

Toplumun selameti için, toplumun birlik ve beraberliği için, toplumun güçlendirilmesi için “Hucurât” suresinin 10. Ve 13. Ayetlerini okumak gerekir.

10. Ayetin meali; “Mü’minler ancak kardeştirler..”

13. Ayetin meali; “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”

***

Yani Allah’a en yakın insan, Allah’ın takvasını muhafaza edenlerdir.  Günahtan, pislikten, hırsızlıktan, cinayetten, haram yemekten, içmekten, kumar oynamaktan vs. vs. kendini sakındırandır gerçek Müslüman.

***

Kur’an bunu bize yaşam biçimi olarak, ders vererek öğretiyor. Bunlar Kur’an’ın tedrisatıdır. Her Müslüman’a birer uyarıdır. Bu uyarıya kulak asmayan insanların sonu da uçurumdur. Hem maddi, hem manevi uçurumdan başka bir şey değildir.  Yüce kitabımız ne diyorsa, öyle olması lazımdır.  Bunu yapmazsak, onu dinlemezsek, yolundan çıkarsak, yerimiz cehennemin en derin çukuru olacaktır.. Ki Allah korusun.

En derin saygı ve sevgilerimle.