MEVCUT DÜZEN, İNSANLIK DÜZENİ MİDİR?!

Hiç değil!.. Bir kere değil milyon kere değil, milyar kere haykırarak diyorum ki; hiçbir şekilde mevcut düzen ve yönetimsel anlayış “insanlığı ve kutsallarımızı” temsil etmiyor... İlahi ve milli maneviyatı öteleyen; “beşeri hükümleri, batılı ve hurafe fikirleri” özümseyerek, dikte eden bir düzendir…

***

Eğer ki insanlık adına kendini idame eden bir düzen olsa idi... Eğer ki insanın refahını ve mutluluğunu isteyen bir yönetim yer yüzünde söz sahibi olsa idi... Eğer ki adil, caydırıcı, somut bir hukuk düzenine, sahip olunsa idi… Eğer ki sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel yönde, milli ve yerli kimliği öne çıkaran, aba ecdadın yolunda gidilmiş olunsaydı…

***

O zaman bugün ki son 1,5 asırlık zaman dilimi içerisinde İslam dünyası kaotik krizlerin travmasını yaşar mıydı? Kan, gözyaşı, şiddet, terör, zulüm, açlık ve sefalet toplumun kanayan yarası haline gelir miydi? Suçlar artar, cezaevleri tıklım tıklım olur muydu? Zalimlerin zulümlerinde ülkeler ve milletler debelenip durur muydu? Mazlumların ah-u eninleri arşı alaya yükselir miydi?

***

Elbette ki bunların hiçbiri olmaz idi! Demek ki; mevcut düzen, işleyen sistem, orta yerdeki siyaset, “insani, vicdani ve rahmani” değil... Rotasında, bu üç ana ilke yoktur... Birçok İslam ülkesi, ki Türkiye de buna dahildir... “Hukuk devleti” diyor... Adalet ve Demokrasi’den dem vuruyor? İnsan hakları, medeniyet ve eşitlikten bahsediyor... Peki, zerre-i miskal vaki mi, değil?!

***

İnanın ki söz ettiklerinden bir tanesi bile iş ve işlemde olmuş olsaydı; insanlık bu kadar mağduriyetler yaşamazdı?! İnsanlık mağduriyeti artık, “mızrak çuvala sığmaz” misali ayyuka çıkmıştır?! Kimin ağzını açıyorsun, hukuktan ve adaletten yoksunluğunu dile getiriyor? Ne hukuk var ne adalet var ne de demokrasi var?

***

Demek ki mevcut sistemler, rejimler ve siyasi işleyiş hukuka dayalı bir nizamı içermiyor! İçermediğinden dolayı da insanlık çığlık çığlığa “hukuk istiyorum, adalet istiyorum, sosyal devlet anlayışı istiyorum” diyor… Eğer ki olmuş olsaydı 7’den 70’e toplumun tüm katmanları, bu çığlığı atar mıydı, feryat, figan eder miydi? Demek ki yok!

***

Dün de ifade ettim... Eğer ki hukuk olmuş olsaydı, ülke yönetimleri de sistemleri de ve tabi ki toplumun bizatihi kendisi de Kur’an’ın hükümleriyle tanışmış olacaktı! Onun etrafında saf tutacaklardı. İşte o zaman mutluluk ve refah kendiliğinden gelmiş olacaktı! Ama yok. Çünkü Kur’an’dan fersah fersah uzak duruldu.

***

Demem o ki toplumun yaşamak istediği gerçek, İslam dininin getirdiği emir ve yasaklardır.

Gel gör ki; 1,5 milyara yakın hatta fazlasıyla var olan İslam âleminin bugün kaçta kaçının, Kur’an’la irtibatı var? Ya da bu minvalde ne âlemdeler? Maalesef tablo huzur verici değil…

***

Hep ifade ederek, altını çizdiğim gibi! Kur’an’ı sadece mezarlıklarda ve ölülerin üzerine, Cuma akşamları Yasin okuyup da Allah yolunda hediye etmekle, Müslüman olunmuyor! Ki Müslümanlık da bundan ibaret değildir.  Müslümanlığın bir parçası bile değildir.  Ancak bir sevap kazanmaktır… İslam’ın ana hukukuna dayalı bir şey değildir.

***

Oysa ki Kur’an’ın hakikatlerini yaşamak, toplumun hukuksal yaşama şeklidir. Kur’an’ın hükümleri, Fatiha Suresinin besmelesinden başlamak üzere, “Nas” suresinin son ayetine kadar. Kur’an’ın içeriğiyle yaşamak, ona inanmak, günlük hayatını o paralelde gerçekleştirmek gerekir.

***

Kur’an’ın içindeki gerçekler gerek fani dünya için gerekse de ebedi dünya için olmazsa olmaz, yol ve rehberleri içeriyor... İşte bu hakikatler topluma enjekte edilmelidir…

Bu itibarla hep diyoruz ki İslam dünyası Kur’an-ı Kerim’in ilahi hükümler manzumesi olduğundan, kendisi için bir Anayasa konumundadır!  İslam dünyasının onunla kalkıp oturması ve onu kabullenmesi gerekir.

***

Aksi takdirde insanların getirdiği vaz-i kanunları Kur’an paralelinde tutmak çok yanlıştır, hukukta da insanlıkta da yeri yoktur.  Dolayısıyla bu iş Diyanet İşleri Başkanlığına düşer, Cumhurbaşkanlığına düşer ve hatta TBMM’ne düşer. Kur’an’ın içeriği ne ise emir ve yasakları ne ise toplumu onunla tanıştırmak ve yönetmek gerekiyor. O zaman hükümet de rahat eder, toplum da rahat eder.

***

Yoksa, Avrupa’dan ithal edilen vaz-i kanunlarla milleti oyalayarak ne ülke ve ne de millet bir yere varabilir. Bilimsel olarak düşünmek gerekir ve diyorum ki; toplumu Kur’an’ın gerçekleriyle tanıştırmak ve yaşatmak lazım. Bakınız bir misal vermek istiyorum... Eğer ki bunu sağlarsak, bilmiş olalım ki “Kurtla kuzu bir arada, yan yana yaşar?” Şayet, Kurt koyuna saldırırsa bilmiş olalım ki, orada hukuk yoktur, adalet yoktur, zulüm vardır, zorbalık vardır.

***

İşte hal-i âlem orta yerde! Güçlü kimse gücünü güçsüzün üzerine kullanıyor. Ve de yaptığı da yanında kâr kalıyor. Son 1,5 asırlık zaman diliminde hangi iktidar, ya da hangi siyasi güç, yaşanan tüm bu travmatik gidişata karşı çıkıp da “çözüm olarak, Kur’an-ı Kerimi göstermiştir... Ben iktidara gelirsem, sizi Kur’an-ı Kerimin hükümleriyle yöneteceğim” demiş midir? Dememiştir... Demeye yönelik cesarette edemez!

***

Bir tek parolaları vardır... O da parolamız laikliktir, parolamız cumhuriyettir, parolamız Kemalizm’dir. E bu parolalar da küfür sistemidir, milleti kandırmaktır, bunu adalete, hukuka sığdıramayız.  Diyorum ki; herkes aklını başına alsın… Milleti gerçek manada İslam’a yanaştırsın ve İslam gerçekleriyle tanıştırsın. Bu görev de iktidarlara düşüyor. Pek tabi ki Cumhurbaşkanına düşüyor.

***

Bu itibarla halkın temennisi istek ve arzuları paralelinde basın mensubu olarak halk adına diyoruz ki; Hukukun, Adaletin, Demokrasinin yolu Kur’an’dan geçer. Batı dünyasının hukukundan geçmiyor, Amerika’nın Demokrasisinden geçmiyor?

****

Millet aptal değil… Bunu çok iyi biliyor. Ama heyhat! Siyaset, hükümranlığını bildiğini okuyarak sürdürüyor. Millet de bunu kabullenemiyor, kabullenmeyince de devletle millet birbirine ters düşüyor. Düşünce ve yaşam tarzları uyuşmuyor.

Millet diyor ki; “Ben Müslüman’ım.”

Devlet de diyor ki; “Ben Müslüman değilim, ben laikim.”

E burada tefrika ve zorbalık kendine libas giydirmez mi?

Giydirir…

***

Ey seçilmişler! Milli irade paralelinde göreve geliyorsanız, milli irade dışında hareket edemezsiniz. Milli irade dışında ters bir iş yapılıyorsa ve millet de bundan ızdırap duyuyorsa o zaman sizin yaptıklarınız hukuksal değildir, zorbalıktır, keyfidir, dış mihrakların dayatmasıdır.

***

Netice itibariyle bu memleketin yüzde 99’u Müslüman’dır. Ve de Müslüman kalmak istiyor… İslam’ın hükümleriyle yaşamak istiyor.  Bu itibarla İsveç’ten, İsviçre’den, Almanya’dan, Fransa’dan ithal edilen insanlık dışı zorba yasalarla bu ülkenin yönetilemeyeceği gerçeğine artık varılmalıdır…

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…