MEVCUT DÜZENİN KAYNAĞI NEREDEN GELİYOR VE NEDİR?! (VI)

Sevgili okurlar!

Sohbet faslımızın, 6. günündeyiz! Ki daha önce ve son yazılarımda “hal-i durumumuzu içeren ana etkenleri” buradan detaylı şekilde aktardım. Yani bir ölçüde, mevcut düzenin hangi kaynaktan geldiğini ve neyi amaçlayıp, maksatlar adına ne tür vesayetler geliştirip oluşturduğunu, dillendirdim.. Kaldı ki olup-bitenler her şeyi deşifre ediyor… Ve bugün; Türkiye’nin içinde bulunduğu girdabı, Hindistan’daki “Sağır Sultan” dahi biliyor..

Ama buna rağmen olayları biraz daha deşifre etmek istiyoruz. Daha önce de demiştim ya Türkiye insanını, gençliğini, mazbut ailelerini, ahlaken yozlaştırmaya yönelik gizli bir çalışma var. Hem de Siyonizm’in yani gizli masonların gizli çalışmalarıdır. Bunu da kimse inkar edemez. Açık ve nettir.

Çünkü sistemin uygulaması orta yerdedir, yıllar yılıdır devam ede gelmektedir. ..

***

Bakınız, Yeni yüzyıla ilişkin, “yeni sivil bir anayasanın” hazırlığından söz ediliyor?.. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan buna dair “açıklamalar yapıyor, çağrılarda bulunuyor” ve her görüşün, fikrin bu harmanda yer alması gerektiğini söylüyor.. Nitekim dün de Danıştay Başkanlığının etkinliğinde konuştu.. "Sivil anayasa talebi, iradesine gerektiğinde canı pahasına sahip çıkan aziz milletimize anasının ak sütü gibi helaldir. Bu talebe siyaset kurumu başta olmak üzere sorumluluk makamında olan hiç kimsenin kulak tıkama lüksü yoktur..”

***

Ama gel gör ki “Laiklik ve Atatürkçülük” üzerinden hegemonya kuranlar, dün olduğu gibi bugün de dem vuruyorlar.. Neymiş; “Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çimentosu imiş?..” Neymiş; “Atatürkçülük, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı ve kurucu mihenk taşıdır?”.. İşte bu çıkışlar ve bu söylem, 1,5 asırdır süre gelen uygulamanın neticesinin, ülkenin bugünkü hali olduğunu ne yazık ki yüzlerine haykıran yok!..

***

Kimse de çıkıp demiyor, ey laikliğin savunucusu kesilenler!.. “Siz, İslam diyarı Türkiye’yi ve Müslüman Türkiye insanını “dinsizleştirmenin” gayreti içerisindesiniz?.. Nedir sizin bu batı ve batıla dayalı hayranlığınız? Bunu diyen yok! Denilmediği içindir ki; laiklik adı altında memleketi tüm değerleriyle birlikte “dinden” uzaklaştırdılar... Ülke insanını, özellikle gençliği dini tedrisattan alı koydular.. Yüz yıldır neidüğü belli olmayan, bir eğitim ve öğretim müfredatıyla gençlik, kör fikriyatlara mahkum edildi..

***

Orta yerde, ülkenin tarihi var.. Orta yerde bu milletin aba ecdadı var, geçmişi var? Kültürü, medeniyeti, yaşam biçimi?.. Örf, adet, gelenek ve görenekleri.? Milli ve yerli olan kutsal tüm değerleri.. Bilaistisna tüm bu değerlerin ışığında, ülke ve millet “serfiraz” olmuştur.. Başı dik, alnı açık, üstünler üstünü olarak, dünyaya hükümran olmuştur..

***

Peki, bizim malımız olmayan, milli ve yerli kimliği bulunmayan, tamamen dış orjinli, batı kültürlü bir sistemin ihdas edilerek, ülke insanına zoraki şekilde dikte edilmesi, neyle izah edilebilinir?.. Ne demokrasiye, ne insan haklarına, ne hukuka, adalete, eşitliğe, özgürlüğe ve bağımsızlığa uymadığı gibi; zıttı bir sistem?!

***

Sokakta sorsak, inanın ki insanların yüzde 90’ı ben Müslüman der.. Ama velakin, “kıble hangi tarafta” dersek, doğru yanıt verebilecek insan sayısı yüzde 10 bile olamaz.. Namazı da bilmez, öğlen, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazının kaç rekat olduğunu da bilmez..  Oruç tutmada bile imtina ediyor.. Çünkü, insanlarımızı batının ve batılın anlayışıyla, kültürüyle değerleriyle donatmışız da ondan.. Ne yerli ve ne de milli bir eğitime ve öğretime sahip değiller..

***

Ötesi, dini eğitim bile bugün resmi düşüncenin rotasında öğretiliyor.. Yüzeysel olarak füruat haline getirilmiş.. Okullara sembolik olarak din dersleri konulmuş.. İslam ülkesinde bu hali perişanlık yaşatılır mı?.. Sadece İslam değil, diğer tüm semavi dinler dahil olmak üzere; bir din dersi olamaz.  Dinin ta kendisinin olması gerekir.. Ki gençliğin de okuduğu her şey dine ve ahlaka dayatılmalıdır, tarihe dayatılmalıdır, kültüre dayatılmalıdır.

***

Hep ifade ediyorum, aba ecdadımızın kültürüne dayalı olmayan bir kültür, kültür değildir. Böyle bir maarif olamaz. Olması gereken aba ecdadımızın yaşadığı kültür ne ise o olmalıdır?..  Bugünkü gençlik de onunla bütünleşerek, yetişmelidir.. Eğitimini de, öğretimini de kültürünü de buradan almalıdır..

***

Bize Japonya’nın teknolojisi getirilmiyor.. Getirilen ne, Amerika’nın, Fransa’nın fırıldak kültürü.. Millete yutturulmaya çalışılan sözde çağdaşlık..  İlim, edep, marifet tamamıyla Osmanlıdan kaynaklı ne varsa kasıtlı olarak unutturuldu…

***

Dolayısıyla ülke insanı 1,5 asırdır büyük bir boşlukta yürümektedir. Hal-i âlem meydandadır. Oysaki böyle olmamalıdır. 

Belki farklı mecralara çekilecek bir mevzu bu.. Ama gerçeği bilmek gerekir..  Eline silah alıp dağa giden gençlik rastgele gitmemiştir.. Durup dururken dağa gidip de milletine ve  devletine silah doğrultmamıştır.

***

Demek ki işin içinde bir hile var, bir vurdumduymazlık var. Gençlik milli eğitimde yetişiyor ama bu eğitim ne millidir ne de yerlidir. Eğer milli ve yerli bir maarif olsaydı gençlik buna bağlı kalacaktı ve dağlara kaçmayacaktı, devletine ve milletine düşmanca silah doğrultmayacaktı?. Ülke ve millet, yüz yıldan beri bununla karşı karşıya bırakılmıştır…

***

Yıllardır söylenip duruluyor.. “Biz batılılaşmak zorundayız” diye…

Ne yazık ki, batılılaşma yerine batıl yollara giriliyor.. Ve neticede toplum batıla biat edici oluyor… Nerdeyse yüz yıldan beri gençlik bu batıl sistemle kalkıp oturuyor ve bu eğitim sistemiyle yanlış yollara sürüklenip duruyor…

***

Deseniz ki Selçukluların eğitimi değil, Osmanlıların eğitimi hiç değil. Son çıkan ve yeni macera peşinde koşan bazı zihniyetler, sahipsiz bir eğitimle gençliği ve insanları aldatmak üzere  “batılılaşma ve çağdaşlık” adı altında, bir eğitim sistemi oluşturuldu…

***

Milli eğitimdeki hal, gerçekten çok düşündürücüdür. Bu gençlik böyle yetişse, çok kısa bir süre sonra gençliğin varlığına sahip çıkılamaz hale gelinecektir.? Bu itibarla şimdiden önlemek lazım, gençliği milli terbiyeyle, milli ilim ve irfanla yetiştirmek gerekir.

***

Yoksa sonradan nedamet (pişmanlık) fayda vermez.  Çünkü hal de meydanda mal da meydanda. Böyle olursa yarın öbür gün ne bu hale sahip çıkabiliriz ne de mala sahip çıkabiliriz.

En derin saygı ve sevgilerimle.