ÜLKENİN GELECEK MANZARASINI MERAKLA BEKLEYEN MİLLET!?
Ne yazık ki, “yaşanan ve yaşatılanlar” karşısında çözüm noktasında, ahalinin beklentisi yüksek.. Ama velakin devletin işleyiş biçimi ve otoriter mekanizması; hiç de sadra şifa verici değil.. Ki ümit de vaat etmiyor.. Denir ya hal-i alem orta yerde, manzara her yönüyle kendini deşifre etmeye yetiyor…
***
Onun için fazla söze gerek yok!.. Zaten her fırsatta, olup-biteni irdeleyerek yazıyoruz, çiziyoruz, çözüme odaklı önerilerde bulunuyoruz.. Ve diyoruz ki, sorun belli, çözüm belli?.. Ama kime dersin?!.. Çünkü, devletin de milletin de ana rotası bir biriyle imtizaç sağlamıyor.. Sağlam bir zemin yok, kaygan zemin var!…
***
Temel etken de, benimsenen siyaset, kişisel menfaatini önemseyen siyasetçi ve tüm bunların ikmale getirdiği politika!.. Özü de, ruhu da, karakteri de “ithal” malı olan siyaset, bugün değil 1.5 asırdır, bu ülkeye ve bu millete “sıhhat” sağlayıcı, sosyal, ekonomik, kültürel alanda bir şey vermişliği yok.. Bilakis, asimile edici, yozlaştıran ve toplumsal ahlaki çöküntüyü körükleyen olmuştur..
***
Tablo böylesi acı bir travmayı yaşattığı için, der demez vatandaş derin bir düşünce içerisinde, sorguluyor.. Ne olacak halimiz?!.? Bir önceki yazımda dile getirdiğim gibi; yüz yıldan beri kullanıla gelinen ithal malı politikaya dayalı plan ve projeler çözüm getirici değildir.. Bir arpa boyu kadar milletin, devletin ve ülkenin zenginleşmesi adına, yol alabilmiş değil… Ne bir yatırım, ne kalıcı iş alanları vs. vs.
***
Memleket, hükümetten çok şeyler bekliyor.. Ama hep yerinde sayan siyasetle yürüyen hükümetlerin biri diğerini aratmıştır? Dolayısıyla yüz yıllık bir siyasetle Türkiye hala kalkınmaya yönelik bir ilerleme kaydetmemiştir, yatırım müesseseleri yenilikler getirmemiştir…
***
Bakınız, mevcut hükümet ne kadar çaba gösteriyorsa göstersin, sonuca ulaşmada hep patinaj yapmaktadır.. Çünkü mevcut siyaset yerli ve milli değil.. Ki sadece bugüne münhasır bir siyasette değildir.. Yüz yıldan beri, böyle gelmektedir.? Bu memleket batı dünyasından bir şeyler bekliyorsa, bize göre çok büyük yanlışlıkların içerisindedir..
***
Tarihi bir atasözümüz var.. Der ki; "Ecdadın düşmanı hiçbir zaman evlada dost olmaz, fedakârlık ve sadakat aranmaz…” El hak..! Avrupa'dan yıllardan beri bir beklenti var ancak hiçbir şey de alınamamıştır. Ne bir yatırım, ne de kalkınmaya yönelik herhangi ümit verici bir gelişme sağlanabilmiş değildir..
***
İşte, döviz kuru.. Dolar karşısında, Euro karşısında Türk Parası her gün biraz daha vahim şekilde değer kaybediyor.. Döviz ise gün geçmiyor ki, yükselmesin… Hep derim, ki gerçek de budur.. Ekonomiksel olarak bir ülkenin para birimi değerlenmiyorsa "ağzıyla kuş tutsa dahi" o memleket kalkınamaz.
***
Zira Dolar ve Euro'ya dayalı bir ekonomi söz konusudur. Bizim paramız hiçbir zaman Dolar karşılığında bir artış bir değer görmüyor. Görmeyince de mecburen Türk parası Dolara yönelik kullanılıyor, Dolar da Allah'ın her günü prim yapıyor ve yükseliyor. Keza Euro da aynı şekildedir.
***
Peki, paramızın değer görmesi için ne yapmamız gerekiyor. Bunu Cumhurbaşkanı da, Bakanlar da, milletvekilleri de biliyor. Önceki hal bize her şeyi anlatıyor. Yeni bir hal olması gerekiyor.
***
Üstad Bediüzzaman diyor ya; "Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal"
Eee Türkiye yeni bir hal aramıyor, arasa da bulamıyor.
Peki, bunun sonucu bize ne getirecek? İşte halkın cevap aradığı soru da bu!… Yeraltı kaynağımız yok, aslında var da gelen giden iktidarlar yerin yedi tabaka altına girip de herhangi zengin bir yer altı kaynağı çıkarabilmiş değil.. Maden, petrol veyahut altın arayışına pek girmişliği olmadı..
***
Bilmiyorum, gücü mü yok, bilgisi mi yok, yoksa tembellik mi var? Halbuki bu coğrafyamızın yer altı kaynakları okyanuslar kadar zengindir. Ama kimse o arayışa bir türlü giremiyor. Madeninden tut, doğal gazına ve petrolüne kadar her şey vardır. Ama nedense siyaset bunu görmezlikten geliyor, onu da bilemiyoruz? Bu itibarla diyoruz ki memleketin hayrına çalışan politika, mutlaka milli iradeyi hedef tutarak yol yürümelidir…
***
Ama bu da yok. Herkes kaygan bir zeminde yürüyor. Geçen sene nasılsa bugün de aynı, hatta bir iki adım daha geridedir. El alemin devleti, batı dünyası hep ilerliyor, bizimki de hep geride kalıyor. Onlarla işbirliği yapalım, yenilikler getirelim diye düşünen var mı yok mu onu da bilmiyoruz. Hali hazırda bir şey yok.? Tek bildiğimiz patinaj yaptığımızdır…
***
Peki, arayıp da bulunamayan o çare nedir? O çare nettir.. Bu coğrafyaya illaki yatırım gereklidir… Bu itibarla diyoruz ki memleketin hayrına, gelen giden hükümetlerin yegâne işi yatırımdır, üretimdir, istihdam alanlarını oluşturmaktır.. Çünkü, yatırımın, üretimin, gelişmenin, yeniliğin olmadığı bir toplum ve devlet mekanizmasında, huzuru, istikrarı, güveni ve sıhhatli bir ortamı yakalamanız mümkün değildir?.. Ki hal-i hazırda ve son 1.5 asır içerisinde yaşadıklarımız; bu beyanın deşifresidir.. Hasılı kelam; bakalım, sonumuz ne olacak?
En derin saygı ve sevgilerimle.