EZAN'A KARŞI ULUYANLAR?..

Ahmet Süreyya Durna.? Yıllar önce kaleme almıştı…

Ezan'a.. Allah-u Ekber'e.. Yani, "namaz'a" yapılan çağrıya karşı duran "kızıloğlancıların" varlığından söz ederek..

Şöyle demişti..

“Siz hiç göklere uzanan minarelerinde, günde beş kez ezanların okunduğu Anadolu'da, "Allah-u ekber" nidalarını yuhalayan, "kızıloğlan"cıklara rastladınız mı? Şayet rastlamış iseniz ha işte onlar da "sol zümre'nin nesebi gayr-ı sahih taverna çocuklarıdır!.”..

***

Ne yazık ki!.. Önceki gün bir kez daha "zuhur" ettiler.. Yine "sol zümre.?!"

Ülke.. Millet… Ki İslam ülkesinde; nesebi meçhul "bir zümre" uluyup durdu?..

İstanbul'da.. Taksimde.. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, bunu ikmale getirdiler..

Uluyanlara bakıyorum!… "Nasıl bir yaratıklar" diye!..

Öyle ya… Bilinen bir gerçektir.. "Ezan okunurken, uluyan bir yaratığın var olduğu" hakikati..

Ki kitaplarda da yazılı..…  Ancak, uluyan yaratık, iki ayaklı değil, "dört ayaklı…?"

****

Kimi it der. Kimi köpek der.. Kimi de, Kurt der…

Rivayeti bile var…  Efsane mi, hurafe mi, her ne ise!..

Denir ki.. Akşam veya yatsı ezanı okurken "köpek" uluyorsa, o civarda birinin öleceğine delalettir!..

Demek ki!.. Ezan okurken, uluyacak olan varsa; "iki ayaklı" değil "dört" ayaklı!..

***

Taksim'de yürüyüş düzenleyen feministler…

Aralarında, marjinal kadın grupları..

Ki ana akımında, "sol zümre" başı çekiyor…   Ezanı “Islıklar”la ve “ulumalar”la bastırmaya çalışıyorlar..

Kendilerince ezan sesini "susturacaklarmış"?…

Yıllar önce, Kabataş'ta yaptıkları gibi..

Vakıa şudur ki..

Rezilliktir.. Şuursuzluktur..

Açık ve aleni bir provokasyondur.

Tek gaye vardır; "ulumalarında" o da şudur…

Batıl fikriyat üzerinden.. Seküler yaşam kulvarından..

Laiklik "libası" giyimiyle "siyonizmin" aklıyla çatışma ortamı yaratmak!…

***

Maazallah!..

Böylesi bir pervasızlık.. Böylesi bir ahlaksızlık..

Böylesi "ateşi" körükleyen; "din" düşmanlığı; "sabır da" bir yere kadar dedirtmiyor değil?!…

İnançlı insanlar.. Muttediyen kesim…

Namazında, niyazında olan ahali, "kutsallarına" yapılan pervasızlığa "kayıtsız" kalmaz!..

Ki bu hal-i vaziyet; "endişe" verici bir noktada!?.

Ya  bir de "pusudaki" diğer kurtlar da ulutulursa; vay ki vay!…

***

İşin siyasi faturası da ayrı!… CHP..  İyi Parti.. Saadet Partisi.. Ve tabi ki HDP..

Taksimdeki "zuhur" eden hadiseden payına düşen "siyasi faturanın" ağır bedellerini alacaklardır…

Denilecek ki.. Dinime.. İnancıma.. Kutsalıma "saldıranlar mı, düşman kesilenler mi" bizi yönetecek?…

Akıbet; "siyasi mevtalık..!"

***

Takip ediyorum.. İş "zıvanadan çıktıktan sonra..!"

Toplumda infial oluştuktan sonra..

Halk tepki verdikten sonra..

STK'lar sokağa döküldükten sonra, "günah çıkaranlar" konuşmaya başladı..

İşte CHP…

Şuyuu vukuundan beter; "hem yapıyor, hem hayır öyle değil, böyle diyor?"

İyi de; "ezan okurken, insan bir susar.."

Saygı gösterir..

Ezan bitti mi, eyleme devam eder.."

O da yok..

Zaten, taşınan pankartlar.. İçerikleri..

Yazılanlar; "aman allahım" dedirtiyor?

Ne diyorlar "ıslık ezana değil, polise imiş?"…

YOK DAHA NELER?..

Gelelim; mahallenin haylazına!

O da, kıvırıyor..

Diyor ki, "ıslık çalanlar, uluyanlar" belki "ezanın sesini" duymamışlardır.

Ondan; "ulumaya", yani "ıslık çalmaya" devam etmişler..

Yani bir "ezan protestosu" yokmuş!…

Yok daha neler?…

Eee..

Boşuna demiyoruz bu haylaz çocuk; "gördüğüne" değil, "verilen komuta" inanıyor!…

Ne diyelim; "inanç" olmayınca!…

Nitekim, yürüyüşü tertipleyenlerin bir kesimi de; "öyle bir niyet yok" diyor?..

Ama; sosyal medyada..

Kendi özel hesaplarında; "kinini döken dökene..!"

Bir de, "inancından" dönen var; "özür beyanıyla!…"

***

Velhasıl…

“Denildi mi bir yerin adına İslam beldesi, "Gözüm al bayrak arar, kulağım ezan sesi…”

Kim diyor; Üstad Necip Fazıl Kısakürek!..

Ah bir anlayabilseler O'nu!!…

 

***

CİZRE'DEN GELEN NOT!…

 

Mesaj!.. Muhteşem Dilan'dan..  Cizre'de; "radyo programcısı..!'

Aynen aktarıyorum..  Diyarbekirspor'a yönelik, diyor ki..

"Bağcılara yatıyorsun.. Cizrespor'a aslan kesiliyorsun.. Bu mu kardeşlik?.."

Diyarbekirspor 2.. Cizrespor 1.. Cizrespor bu yenilgiyle; "küme düşme" potasına girdi..

***

Doğrusunu isterseniz… Futbol adına.. Spor adına..

İşin "temaşası" adına; vaziyet "ne siyasi ve de ideolojik" bir kulvara sokulamaz..

Yenilirsin de.. Mağlup olursun da.. Yenişemezsin de.. Ama bu minvalde "saptama" çok yanlış..

Lakin, geçen hafta kaleme almıştım.. Diyarbekirspor'a akıl-sır erdirmek mümkün değil..

5 yıldır aynı; seyir içerisinde peşinde gidenleri debelendiriyor!..

Her sezon bir hedef diyor..  Üst lige çıkacağız..  Şampiyon olacağız.. Yani "çakları, çaktıkça çakıyor…"

Lakin lig başladı mı, ilk haftalardan sonra "bildik" senaryolar sahneye giriyor..

Klişeleşen beyanlar…

***

Legal bir ligde.. İlegal bir seyir trafiği mi söz konusu, sorusunu yazdırıyor?!…

Malum futbol; "artık sektörel" bir alan.. Yasalı da var.. Yasadışısı da var?…

Acaba diyorum; "en çok efor sarf edilme" illegallikten mi geliyor?…

Her ne ise!.. Dilan'ın dediği gibi.. Serik'te, deplasmanda 3'leyeceksin..

Kendi evinde, Bağcılar'a "boyun" eğip yenileceksin.. Cizre gelince "galibiyet" alacaksın..

Neyin hikmeti; "illegalite mi?..."

 

***

YAZIK DEĞİL Mİ O ÇOCUKLARA?..

Hep derim.. Ne yazık ki demeye de devam edeceğim..

Diyarbakır'da iki kurum; "sağlıksız" işliyor..

Biri Sağlık.. Diğeri ise Milli Eğitim…

Memnuniyet sıfırın altında!.. Memnuniyetsizlik ise; yüzde yüz!..

Gün vakıasız.. Gün skandalsız.. Gün, "olumsuz" bir hadiseyle karşımıza arz-ı endam edilmesin!…

***

Doğrusu!… Biz mevzuları aktarmaktan.. İlgili ve yetkilileri uyarmaktan..

Vatandaştan gelen "olumsuzlukları" haber konusu yapmaktan...!

Halk tabiriyle; "canımız çıktı.."

Yorulduk.. Ki "dilimizde tüy bitti" der noktaya geldik..  Ama "sorumlular" üç maymunu oynamaktan yorulmadılar..

Nereye kadar?..

***

Bakınız, Ergani'de yaşanan vakıaya!… Ben de duruma dün vakıf oldum..

Üç öğrenci, "yemek dağıtımı" esnasında üzerlerine sıcak su dökülmesi nedeniyle "hastanelik" olmuşlar..

Feci şekilde, "haşlanmışlar?".. Ağır yaralılar..

Sordum, soruşturdum..  Aldığım bilgilere göre olay şöyle yaşanmış…

***

Malum, taşımalı öğrencilerin "iaşesi" devletten..

Ki ihale üsülü.. Müteahhit firma o gün için; menüdeki "sıcak yemeği" okula getirmiş…

Yemekhane yok.. Olmadığı için de; "gelişi güzel" yemek dağıtımı yapılmış..

Dağıtım esnasında; "kaynamış sıcak su" öğrencilerin üzerine dökülüyor..

İhmal mi? Tedbirsizlik mi? Çocukların dikkatsiziği mi; meçhul?..

Üç öğrenci feci şekilde yaralanıyor.. Biri ameliyata alınmış.. Diğer ikisinin durumu iyiye gidiyor.. 

Yanık oranları yüzde 30'larda..

***

Şimdi sormak istiyorum!…

Bir… Okulda; "neden yemekhane" yok?…

İki… Dağıtılan yemeği öğrenciler, "yerde, sınıfta, ayakta mı" yiyorlar?

Üç… Müteahhit Firma kim ve iaşelerin dağıtımında, neden tedbir almıyor.

Dört.. Sıcak su, denildiği gibi "öğrenciler bulaşıkları" yıkamak için kullanırken mi üzerlerinde döktüler?

Beş… Açılan idari soruşturma? Pek tabi adli bir tahkikat var mı?

***

Sorular çok.. Bakalım bu sorulara kim yanıt verecek?..

Bu arada; "birilerini kayırma" planı içerisinde olunduğundan da haberdarım..

O da ayrı bir mevzu… Neyse, neticenin takibindeyim.. O öğrencilere geçmiş olsun derken!..

Okul idaresi de, "pek masum" değil?

***