EMİRDAĞ LÂHİKASI

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
İki sene tedkikattan sonra mahkeme tarafından bana teslim olunan mecmualardan bugün, mâsumlar tâifesinin ve ümmî ihtiyarlar cemaatinin bana yâdigâr olarak gönderdikleri parçaları hâvi büyük ve yaldızlı ciltli bir mecmua gördüm. Bu mecmuanın başında tâ Kastamonuya yazdığım bir fıkrayı size göndermek hatırıma geldi. Belki de eskiden bir sureti size gönderilmiş. Bunda kanaatım geldi ki: Feylesoflara ve muannidlere karşı mâsumlar ve ümmîlerin mâsumâne ve hâlisâne olan bu elimdeki mecmuası, en büyük bir vasıta-i galebedir; inatları kırıp insafsızları insafa getirmiştir. İşte çok yerlerden bana gönderilen mecmualar ve ümmîlerin parçalarını üç mecmua içinde cemetmiştik. Ve mecmuanın başında, bu gelen parça yazılı gördüm, size de gönderiyorum.
Hem bununla, Risale-i Nur’un makbuliyetine delâlet eden sekiz parçadan mürekkep yaptığımız bir mecmua ve keramet-i Gavsiye ve Aleviye ve İşaret-i Kur’âniyeden başka, lâhika vesaireden üç-dört parça daha ilâve edilen mecmuanın başında yazılmağa lâyık bir parçayı leffen beraber gönderiyorum.
Umum kardeşlerime, bilhassa mâsum ve ümmîlere selâm ve dua eder ve dualarını istiyoruz. Ve bin Mâşâallah ve Bârekâllah onlara deriz. Onların yazılarını kimler görüyorsa, takdirkârâne meftun olur.
Risale-i Nur’un küçük ve mâsum şâkirdlerinden elli-altmış talebenin yazdıkları nüshaları bize göndermişler, o parçaları üç cilt içinde cem’ettik.
İşte bu mecmuadaki parçaları yazanların nümune olarak bir kısmı şunlardır:
İsimleri  Yaşları  İsimleri  Yaşları  İsimleri  Yaşları
Ömer    15        Hüseyin            11        Mustafa            14
Mustafa            13        Ahmed Zeki      13        Bekir    9
Hâfız Nebi         14        Ayşe    11        Ali        12
Hicret   15        Hâfız Ahmed     12        Ayşe    11
İşte bu mecmuadaki risaleler, bu mâsum çocukların Risale-i Nur’dan ders aldıkları ve yazdıklarının  bir kısmıdır. Onların bu zamanda bu ciddi çalışmaları gösteriyor ki: Risale-i Nurda öyle bir mânevî zevk ve câzibedar bir nur var ki; mekteplerde çocukları okumağa şevkle sevketmek için icad ettikleri her nevi eğlence ve teşviklere galebe edecek bir lezzet, bir sürur, bir şevk, Risale-i Nur veriyor ki; çocuklar böyle hareket ediyorlar. Hem bu hal gösteriyor ki; Risale-i Nur kökleşiyor. İnşâallah, daha hiçbir şey onu koparamayacak ensâl-i âtiyede devam edecek gidecek.
Aynen bu mâsum çocuk şâkirdler gibi, Risale-i Nur’un câzibedar dairesine giren ümmî ihtiyarların dahi kırk-elli yaşından sonra Risale-i Nur’un hatırı için yazıya başlayıp yazdıkları kırk elli parça, iki-üç mecmua içinde dercedildi. Bu ümmî ihtiyarların ve kısmen çoban ve efelerin bu zamanda, bu acîb şerait içinde herşeye tercihan Risale-i Nur’a bu surette çalışmaları gösteriyor ki; bu zamanda Risale-i Nur’a ekmekten ziyade ihtiyaç var ki, harmancılar, çiftçiler, çobanlar, yörük efeleri hâcât-ı zaruriyeden ziyade bir hâcât-ı zaruriyeyi, Risale-i Nur’un hakaikını görüyorlar.
Bu ciltte az ve sâir altı cild-i âhirde mâsumların ve ihtiyar ümmîlerin yazılarının tashihinde çok zahmet çektim; vakit müsaade etmiyordu. Hatırıma geldi ve mânen denildi ki: Sıkılma! Bunların yazıları çabuk okunmadığından, acelecileri yavaş yavaş okumağa mecbur ettiğinden, Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlerinden hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his, hisselerini alabilir. Yoksa, yalnız akıl cüz’i bir hisse alır, ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur, sâir ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünkü ondaki iman-ı tahkîkî ilimleri, başka ilimlere ve maariflere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyenin kût ve nurlarıdır.
Elhâsıl: Mâsumların ve ümmî ihtiyarların noksan yazılarında iki faide var:
Birincisi: Teenni ve dikkatle okunmağa mecbur etmektir.
İkincisi: O mâsumâne ve hâlisâne ve samimi ve tatlı dillerinden, derslerinden Risale-i Nur’un şirin ve derin mes’elelerini lezzetli bir hayretle dinlemek ve ders almaktır.
Kardeşiniz Said Nursî
Devam Edecek