EMİRDAĞ LÂHİKASI

Beşinci Nümune: Bu bîçare Said’in gayet muhtaç olduğu ve yetmiş seneden beri o san’atla meşgul olması ve bazı gün ikiyüz sahife kadar tashihe mecbur olmasıyla beraber, on yaşındaki zeki bir çocuğun on günde muvaffak olduğu yazı kadar bir yazıya mâlik olamadığına hayret ediliyordu. Halbuki Said bütün bütün istîdadsız değildir. Hem de nesebî kardeşlerinin hepsinin de güzel yazıları olduğu halde, bu kadar yazıya muhtaç iken böyle yarım ümmî vaziyetinin hikmeti, kanaat-i kat’iyyemle şudur ki:

Bir zaman gelecek ki, cüz’î ve şahsî iktidarlar, kuvvetler mukabele edemeyecek dehşetli ve mânevî düşmanların hücumu zamanında güzel yazı sahiplerini ruh u caniyle aramak ve hizmetine şerik etmek ve o çekirdeğin etrafında su, hava, nur gibi o mânevî ağaca hizmet etmek için o şahsî ve cüz’i hizmeti, küllî ve umumî ve kuvvetli ve bir kalebe mukabil binler kalemi bulmak hikmetiyle ve buz parçası gibi benliğini o mübarek havuz içinde eritmesiyle hakikî ihlâsı elde etmek ve bu suretle îmana hizmet etmek hikmetiyle olmuş.

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ruh u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. İnşâallah âlem-i İslâmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i İslâmiyenin kudsî kanun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur’ân-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var.

Saniyen: Şüphe kalmadı ki Nur Risaleleri ve talebeleri, hıfz ve inayet-i İlâhiyeye mazhardırlar ki bu zamanın hassasiyetle ve bâzı keyfî kanunlarla pek hiddetli bir inat ile uzun zamandan beri Nur talebelerine ancak yüzde bir nisbetinde zarar verebildiler. Nurun faal talebelerinden altı yüz talebesinin mahkemelerle meşgul edilmesine dehşetli bir plân varken yalnız altı talebeye muvakkaten ilişildi. Hattâ Nur kahramanının yazdığı gibi yirmibeş adliye mahkemeleri yüzbinler nüshalarında ve yüzbinler talebelerinde medâr-ı mesuliyet bir şey bulamıyorlar. Ve o kesretli adliyelerin “Nurlarda suç yok ve bulamıyoruz” demeleri kat’î bir delildir. Çünkü benim İstanbul ve Afyon gibi mahkemelerimde, onların o hassas ve su’-i istîmal edilebilir kanunlarına tam aykırı olarak söylediğim halde, beni mesul etmedikleri gibi Nurlar da medeniyetin zâlimâne kanunlarını zir ü zeber ettikleri halde, medâr-ı mesuliyet suç bulamadıkları kat’iyyen gösteriyor ki: Nurlardaki hakikat, karşısındaki muârızları mağlûb ederek adliyeleri de insafa getirmiştir. İnayet-i İlâhiye, Kur’ân’ın bir mu’cize-i mâneviyesi olan Risale-i Nuru muârızlarından muhafaza ediyor. Muârızların hücumu ise, Nurların parlamasına ve intişarına vesile oluyor.

Üstadımız diyor ki:

“Yirmi sekiz sene zarfında hükûmetin resmî adamlarından bana rast gelenler, hep sıkıntı verdikleri halde, zabıtanın bana hiç sıkıntı vermediği gibi, bazı himayetkârâne vaziyeti göstermelerinin hikmetini şimdi izhar ediyorum ki: “Nurr talebeleri ve Risaleleri, mânevî bir zabıta hükmünde âsâyiş ve emniyeti muhafazaya –hem kudsî bir şekilde- çalıştıkları ve herkesin kalbinde nasihatlarıyla îman cihetinde bir yasakçı bıraktıkları tahakkuk etmiş.” Zabıta bunu mânen hissetmiş ki bize her vakit dost göründü. Bunun sırrı budur ki:

Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsiyle yüzde doksan mâsuma zarar gelmemek için on câni yüzünden âsâyişi bozmağa çalışanları men ediyorlar. Birisinin günahı ile başkası mes’ul olamaz. Bu sırra binaen şimdi âsâyişi bozmağa çalışan mânevî, dehşetli kuvvetler mevcut olduğu halde; Fransa, Mısır, Fas, İran gibi yerlerden daha ziyade bu mübarek memlekette çalışıldığı halde emniyet ve âsâyişi bozamadıklarının en büyük sebebi, altı yüz bin Nur nüshaları ve beşyüz bin Nur talebeleri zabıtaya bir mânevî kuvvet olarak o mânevî tahribata karşı dayandıklarını zabıta mânen hissetmişler ki yirmisekiz seneden beri resmî me’murlar muhalif olarak Nurlara insafkârâne ve merhametkârâne vaziyet gösteriyorlar.”

Hem Üstadımız diyor ki:

“Ben derim: Bu zamanda hocalardan hattâ sofîlerden ziyade zabıta efradı ehl-i takva olup kebairden kendilerini muhafaza ve ferâizi yapmasını vazifeleri iktiza ediyor. Ve ona ihtiyac-ı şedid var. Tâ ki karşısındaki mânevî tahribatçılara karşı âsâyiş ve emniyet-i umumiyeye ait vazifelerini tam yapabilsinler.”

Hizmetindeki Nur Talebeleri

[Üstadımızın çok evvel yazmış olduğu zîrdeki mektubu, şahsî nüfuz te’min ve dini siyasete âlet etmek ittihamlarına tam bir cevap olduğundan kararnameye ilhak edilmiştir:]

Devam Edecek