EMİRDAĞ LÂHİKASI II

Ya o temas eden camid, şuursuz zerreler, hadsiz bir kuvveti ve bir nuru kendilerinde taşımakla beraber; birden yüz kilometre yerlere elini uzatıp, karanlığı süpürüp, temizleyip nurları dolduracak. Bu ise bütün şeytanlar ve dinsizler, maddiyyunlar toplansalar; bunu bir sofestaîye de kabul ettiremezler (Hâşiye).

Veyahut bütün kâinata hükmü geçen ve bütün nurlar, O’nun “Nur” isminden feyz alan ve “Nure’n-Nur” ve “Hâlika’n-Nur” ve “Müdebbire’n-Nur” olan Kadîr-i Zülcelâl’in ve Allâmü’l-Guyûb’un ve Alîm-i Mutlak’ın kudreti ile ve hikmeti ile olacak. İşte bu iki nümuneye kıyasen hadsiz nümuneler var.

İşte “Etteyyibatû lillahî” bütün kâinattaki nurları, güzellikleri, tayyibeleri ve kelimat-ı tayyibeleri ve hayırları ve kemâlâtları Zât-ı Zülcelâle; nur unsuru diliyle kâinat takdim ettiği gibi, netice-i hilkat-ı kâinat ve sebeb-i hilkat-ı âlem olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm dahi -namlarına- mebus olduğu kâinattaki bütün mevcudat hesabına, Mi’rac Gecesinde o küllî mâna ile “Etteyyibatû lillahî”  demiş.

Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm biadedi zerrati’l-enam) bu dört kelimât-ı cemîleyi selâm yerinde söyledikten sonra -Risâle-i Nurda izah edildiği gibi- Cenâb-ı Hak “Esselamü Aleyke Eyyühen’Nebiyyü” demesiyle, bütün ümmeti öyle diyeceklerine işaret ve mânevî emir ve ferman ve kabul hükmünde mukabele etmiş. Birden Peygamber “Esselamü Aleyna ve âlâ ibadillahî’s-salihine” demekle, o kudsî selâmı hem kendine, hem ümmetine, hem bütün kendinden evvelki emsallerine tamim edip, küllî ve umumî bir selâm suretinde gösterip; bütün mahlukatın meb’usu olması noktasında onlara da o selâmı teşmil etmiş.

Ümmeti ise her namazda “Esselamü Aleyke Eyyühen’Nebiyyü” demeleri, o selâm-ı İlâhîdeki emir ve fermana bir imtisaldir.

Hem, ona karşı biat etmektir. Ve her gün biatını yani memuriyetini kabul ve getirdiği fermanlara itaatlerini tecdit ve tazelemektir.

Hem, risaletini bir tebriktir.

Hem, umum Âlem-i İslâm her gün bu kelime ile onun getirdiği saadet-i ebediye müjdesine karşı bir teşekkürdür.

Evet, her insan, kendi vücudunun mahvolması ile müteellim olduğu gibi; hanesinin harab olması ile de elem çekiyor.

Devam edecek