Emirdağ Lahikası
Eski gibi hücum yok; belki musalâhâ istiyorlar. Fakat Nurlar lehinde kuvvetli cereyanlar, inşâallah o telâşı iştiyakla resmen neşrine çevirecek, Hem çok enaniyetliler, eserlerini terviç etmek için, Nurların meydana çıkmalarına kıskanmak damariyle taraftar olmuyorlar. Merak etmeyiniz, Nur galebe edecek.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Medresetü’z – Zehranın yirmi derslerini ve hediyesini aldım. Ona mukabil, Darü’l-Hikmet’te vazife-i ilmiyede iken tâyinatım olan, elime verilen ve o zaman tab’ettiğim risalelerin masrafından fazla kalan ve onunla hacca gitmek niyet ettiğim ve yirmi-otuz seneye yakın bir zamanda benim ihtiyat erzakım bulunan doksan banknot ki, nazarımda bin banknot kadar kıymeti vardı. Medresetü’z-Zehranın kudsî derslerine medar olmak için Nurun ehemmiyetli bir nâşiri ve Hâfız Ali’nin (R.H.) çalışkan bir vârisi Hâfız Mustafa (R.H.) ile size gönderdim. Bu yeni derslerin fiatı, aynı Siraci’n;Nur ve Sikke-i Gaybiye gibi benim hakkımda yedi buçuk lira olsun. Çünkü ben, çoklara hediye vermeğe mecbur oluyorum. Bununla beraber, her bir ders ve nüshayı Medresetü’z-Zehranın erkânlarından bin hediye hükmünde kabul ediyorum.
Saniyen: Risale-i Nur, hacılarla hâriç âlem-i İslâma yayılıyor, kendi kendini layık ellere yetiştiriyor. Ve Şam’a el yazısı ile göndermiş, tam takdir etmelerine alâmet olarak demişler. “Biz, bunu mecmualar halinde kısım kısım tab’edelim.”
Hem bunu birden tab’etmeğe çok para lâzım. Hem bunu şimdi birden arabîye tercüme etmek uzun zaman lâzım; imkân olmuyor. Onun için, oradaki eski talebem ve yeni gönderdiğim şakird, kitabı onların elinden kurtarmağa çalışmışlar ki, para kazanmak için tab’etmemişler. O kardeşlerim, kendi ellerinde müştaklara okutturuyorlar. Halbuki ben, tab’etmek için iznim yoktu. Şimdi zamanı değil; hem arabîye çevirmek, Mısır ulemasının iştirakiyle ehemmiyetli ve yüksek bir hey’et-i ilmiye lâzım. Her ne ise, acele edilmiş.
Sâlisen: Hârice göndermek için İstanbul’a gönderdiğimiz bir kısım nüshalar daha gönderilmemesinin sebebi, hacca gitmek için pek çoklar rağbet göstermediklerinden ve “Hududa fazla dikkat ediliyor ve bir bahane ile çevriliyor” diye elinde olan emanet bulunan, hacca gidecek olan zât, bize yazmış ki: “Bunu posta ile doğrudan doğruya Mekke-i Mükerreme’de Mehmet Ali Mâliki, Vaziye Mahalle-i Şâmiye adresiyle gönderilsin” diye münasib görmüş; onu, bahane ile hududdan çevrilmemek için beraber götürmemiş. Çok da isabet olmuş. Çünki, benim ve Nur şakirdlerinin namına şimdi bu mecmuaları göndermek, her halde inkişafa başlayan İslâm birlik fikri ve ittihâd-ı İslâm siyaseti, Risale-i Nuru kendine bir kuvvet, bir âlet yapmağa çalışacaktı ve bizleri siyaset-i İslâmiyeye bakmağa mecbur edecekti. Halbuki Risale-i Nur’un mesleğindeki sırr-ı ihlâs; îman, Kur’an hakikatlarından başka hiçbir şey’e âlet, tabi olmadığı…
Hem müşterileri aramak değil, belki müşteriler hakiki ihtiyacını hissedip ve yarasının tedavisi için Risale-i Nuru aramasının lüzumu… Halbuki gönderilecek o mübarek merkezler, şimdilik Nurlara hakiki ihtiyacını değil, belki âlem-i İslâmın hayat-ı diniyesine ait cihetlerinden düşünmeğe mecbur olması…
Hem Nur mesleğinde benlik ve gösteriş bir nevi şöhretperestlik, merdud olduğundan bu enaniyet zamanında insanlara kendini satmağa çalışmak ve beğendirmek, bir anda Nur şakirdleri böyle büyük bir imtiyaz gibi bu eserlerle meşhur mevkilere kendilerini göstermek bir nevi gösteriş olması cihetiyle, Kader-i İlâhi, Nur şakirdlerini tam ihlâsın muhafazası için şimdilik müsaade etmiyor.
Râbian: Kahraman ve sadakatte hiç sarsılmadan ve kardeşiyle mâsum olmalariyle ve az zamanda pek çok kıymetdar hizmet eden Süleyman Rüştü’nün dünyada, ahrette Cenab-ı Hak onu mânevi ve maddi ticaretinde daima onu ihsanına mazhar eylesin, âmin!
Devam Edecek