Emirdağ Lahikası
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Lüzumu olmayan erzak ve elbiselerimi satıp gayet mübarek yüz lirayı, hem Dârü’l-Hikmetten aldığım maaşla ki, onunla hacca gidecektim hem yirmi iki sene hisse-i erzakiyemin bakıyesi olan on lirayı da üstünde suret bulunduğu için tekrar o mübarek on lirayı da Lem’alar Mecmuası’nın fiatı olarak beraber gönderiyorum.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur’un, Haremeyn-i Şerifeynce makbuliyetine bir alamet şudur ki: Denizli kahramanı Hâfız Mustafa, İstanbul’dan aldığı Zülfikar ve Asâ-yı Mûsa ve Siraci’n-Nur’u ki Hindistan ulemasına gönderilecekti, onları alıp yolda bazı hacılara okutup, beraber Medine-i Münevverede Keşmirli gayet meşhur bir âlim ve Türkçe de güzel bilen zata teslim etmiş. O zatın da çok takdir edip kat’i te’minat ile Hindistan ulemasının merkezine göndereceğini ve Medine-i Münevvere’ye mahsus olan mecmualar da yetiştiğini ve sair yerlere de gönderilen mecmualar selâmetle yetiştiğini Denizli’li Hâfız Mustafa’ya beraber arkadaş olup ve yolda Nurları okuyarak giden hem genç, hem Nurcu iki Afyon’lu hacı ve başka hacılar, bu müjdeli haberi bana getirdiler ve hariçte Risale-i Nur’un ehemmiyetli revacını ve makbuliyetini müjdelediler. Yalnız Câmiü’l-Ezhere gidecek üç mecmuadan Zülfikar burada kaldı, gönderemedik; ikisi gitmişler. Bunun hikmeti şudur ki: Zülfikar ilmî bir geniş dersdir. Âlem-i İslâmın medrese-i kübrâsı olan Câmiü’l-Ezhere ders suretiyle göndermek münasip olmadığı gibi, hem orada kolera hastalığının istilâsiyle elbette Zülfikar, lâyık olduğu dikkat-i nazara bu sırada alâkadarane mazhar olamayacaktı.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Nurun ehemmiyetli kahramanlarından Nurun ehemmiyetli mecmualarını Mekke-i Mükerreme’ye götürüp gayet büyük bir Hind’li âlim Ahmed Ali Şimşiri’ye teslim edip, hem Hintçe tercüme etmeğe ve Hind’e de göndermeğe teminat alan kardeşimiz Hâfız Mustafa’ya binler Bârekâllah ve Mâşâallah ve Es’adekâllah deriz. Medresetü’z-Zehra, Mekke-i Mükerreme’deki o büyük zâtla muhabere etsin. Adresi şudur: “Mekke-i Mükerremede Babü’s-Selâmda Ahmed Ali Şimşiri” diye mektup yazabilirsiniz.
Saniyen: Bu defaki hadise, bir habbeyi, evham yüzünden çok kubbeler yaptıklarını öğrendik. Bir emaresi de şudur: Dahiliye vekilinin emriyle gece içinde Afyon Vâlisi, emniyet müdüriyle buraya gelip gecede menzilimi basmak istemişler; müdde-i umumî muvafakat etmediğinden sabaha kadar bekleyip en ziyade eliyhimizde bulunan iki adamı tayin edip, kilidimi kırıp füc’eten baskın vermeleri; hem aynı gün (Hâşiye) faytonla çıktığım vakit burada emsali vuku bulmayan beş teyyare pek aşağıda uçup benim faytonumu bildikleri için etrafımda iki defa dönmeleri, ikinci gün başka bir tarafa, çok görünmeyen gizli bir dere tarafına faytonla giderken aşağıda uçan beş tayyareyi bir şey arıyor gibi gördük, anladık ki, bizi arıyorlar; yine aynen evvel ki gün gibi, o beş tayyare etrafımızda ve kasaba üstünde gezip, odamıza girdiğimiz zaman onların da gitmeleri kuvvetli bir emaredir ki, bir habbe yüz kubbe yapılmış. Burada böyle manasız, evham yüzünden bana eziyet verilmesi ve Medresetü’z-Zehranın kahramanlarına buraya nisbeten bu üç senede on dereceden yalnız bir derece eziyet verilmek cihetiyle, Isparta hükûmetine ve adliyesine teşekkürümü ve minnetdarlığımı ve onların verdiği eziyetleri de helâl ettiğimi bildirirsiniz.
Sâlisen: Bu defaki musibette, her vakit olduğu gibi, yine kaderin adaletine ve inayet-i İlâhiyenin feyzine baktım, gördüm ki: Sair vilâyete nisbeten bir derece Nurdan geri kalan ve Nur dairesine de yakın bulunan Kütahya ve adliyesini ve hükûmetini; Denizli, Kastamonu gibi Risale-i Nur’la alâkadar etmek…
Devam Edecek