Emirdağ Lahikası
Saniyen: Benim son hayatımı Isparta havâlisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur Efesinin dediği gibi demiştim: “Isparta, taşiyle toprağiyle benim için mübarektir. Hatta yirmibeş seneden beri beni işkence ile tâzib eden eski hükûmete kalben ve vakit hiddet emişsem, hiçbir zaman Isparta hükûmetine hiddet etmeyip o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Husûsan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakiki vatanperverler olan demokrat namında hamiyetli ahrarlar, yani hürriyet-perverler, Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakıyetine çok dua eiyorum. İnşâallah o ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyye vesile olacaklar.
Sâlisen: Bayramdan bir miktar sonraya kadar burada kalmaklığımın bir sebebe binaen lüzumu var. Bir-iki ay sonra Medresetü’z-Zehra erkânlarının karariyle ve İstanbul ve Ankara üniversitelerindeki genç Said’lerin de muvafakatiyle nereyi benim için münasip görürseniz orayı kabul edeceğim. Mâdem hakikî vârislerim sizlersiniz ve şahsımdan bin derece ziyade dünyada vazifemi de görüyorsunuz. Bu hayat-ı fânideki son menzili sizin re’yinize bırakıyorum.
Râbian: Hem tebriklerini, hem şiddetli alâkalarını gösteren Ahmed Nazif ve Ahmed Feyzi ve Halil İbrahim ve Hasan Atıf ve Bucak’ta ve Eflâni ve İstanbul’daki Nurcuların mektuplarına benim bedelime sizler cevap verirseniz sizleri tevkil ediyorum.
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Hadîs-i şerifin sırriyle Ramazan-ı Şerifin nısf-ı âhirinde husûsan aşr-ı âhirde, husûsan tek gecelerde, husûsan yirmi yedisinde; seksen küsür sene bir ibadet ömrünü kazandırabilen Leyle-i Kadrin ihyasına ve her biriniz umum Nur Talebeleriyle beraber, husûsan bu bîçare çok kusurlu, hasta, zaif kardeşinizi hissedar etmenizi ve her birinizin duâlarınızın binler mânevî âminlerin te’yidiyle Dergâh-ı İlâhîde kabul olmasını Rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz.
Saniyen: Üniversitedeki genç Said’lerin hakikaten Medresetü’z-Zehranın İstanbul ve Ankara’daki vazifesini yaptıklarına ve bu bîçare Said’e ihtiyaç bırakmadıklarına ve Risale-i Nur’un her bir cihetle kâfi olmasının bir nümunesi olarak şimdi size leffen gönderdiğimiz, onların mebuslara hitaben yazdıkları beyannamelerini ve yine onların bir eseri olan Tarihçe-i Hayatın yetmiş nüshasının baş tarafına koyup yetmiş mebusa göndermeleri için bize gelen beyannamelerini berra-yı malûmat size gönderdik. Siz münasip görseniz onu ve size evvelce gönderdiğimiz Sungur’un Maarif Vekâletine müdafaası ve Mustafa Osman’ın Adliye Vekiline istidasiyle beraber Tarihçe-i Hayata bir nevi zeyl olarak el yazmasiyle veya makine ile veya İnebolu’daki yeni harfle elli-altmış nüsha teksirini re’yinize havale ediyoruz.
Sâlisen: Medresetü’z-Zehra erkânları, benim şahsımın da hakiki vekilimdirler. Bana, şahsıma gelen mektuplara onlar, benim bedelime cevap versinler. Husûsan Husrev’in mektubunda, isimleri bulunan zatlara karşı münasip cevap verirsiniz. Ahmet Fezi’nin size karşı yazdığı mektubun cevabının parçasını leffen size gönderiyoruz.
Umum kardeş ve hemşirelerimin mübarek Ramazanlarını ve umum gecelerini, mânevî Leyle-i Kadirlerini tebrik ile selâm ve dua.. Ve duâlarını rica ediyoruz.
Devam Edecek