Emirdağ Lahikası
Hak ve hakikatın nâşiri olan Sebilürreşada, hâlen Halk Partisi namına yapılan yüz cihetle kanunsuz bir muameleyi arzediyoruz:
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî, şiddetli zehirlerin neticesi olarak hastalığı şiddetlenip hayattan ümidini kestiği için, kendi nafaka parasiyle aldığı sekiz adet kitabını muhafaza etmek üzere müftü kardeşine göndermişti. Emirdağ postahanesi güya zâbıta memuru vazifesini yapıyor gibi, gizli bir maksada binaen bu kitapları zabtederek hemen bizzat kendisi gidip jandarma dâiresine, kaymakama, adliyeye ve telefon ile Afyon’a şâyi edip işi şaşalandırarak kitapların hepsini adliyeye verdirmiştir. Halbuki kitapların mahiyeti şudur: Beş parçası, mahkemede bulunan müdafaat ve zeyillerinden ibarettir. Diğer üç kitap da; şimdiki adliye vekili Halil Özyörk’ün üç defa beraetlerine karar verdiği eserlerdir ki, Denizli Mahkemesi aynı eserlerin eczalarını iade etmiştir. Ve Afyon Mahkemesinin de hükümlerini bozmuş ve o eserlerin beraetlerine rey vermiştir.
Gerçi, komünist olan eski adliye vekili Fuat Sirmen, eski hey’et-i vekileye ihbar etmiş ve Kur’ân’ın gayet hak ve menfaatli bir tefsiri olan Zülfikar mecmuasının dört yüz sahifesi içinde, otuz sene evvel yazılan iki âyetin tefsirine dâir iki sahifeyi bahane ederek bu çok mühim eseri yasak etmeğe çalışmıştır. Halbuki şimdi millet ve vatana gayet zararlı olan komünist ve masonların eserlerine müsaade edildiği halde, yüzbinler kimselerin îmanını kurtaran Kur’ân’ın gayet hak ve pek çok menfaatli bir tefsiri olduğunu beş yüz bin adamın şehadetiyle isbat edeceğimiz eserlere evrak-ı muzırra gibi böyle muamele yapmak ve Üstadımıza bu hastalıklı, nâzik zamanında öz kardeşine karşı bu hazin teessüratı vermek, yüz cihetle kanunsuzdur diye arz ediyoruz.
Saniyen: Bu mes’elenin gayet sinsi ve gayet gizli hakikatı şudur:
Üstadımız mânen ve maddeten Demokrat Partiye yardım için talebelerini hafifçe teşvik etmişti. Bunu, Halk Partisinin muannid müstebidleri anladıkları için mânasız bahane ile habbeyi kubbe yaparak bu muameleyi yaptılar. Yoksa her tarafta bu kitaplar posta ile alınıp veriliyor ve buraya da İstanbul’dan, başka yerlerden geliyor ve ilişilmiyordu. Bu vaziyet çok dessasâne ve ümid edilmeyen bir plândır.
Sâlisen: Zülfikardaki mevzuubahs iki âyetin tefsirinden bin misli bir muhalefetle hâlen matbuatda eski hükûmete hücumlar yapılıyor ki, şimdi o âyetlerin tefsiri zerre miktar bir suç olamıyor. Bundan da anlaşılıyor ki, bu muameleler Halk Partisi hesabına yapılmakta devam edilen keyfi işlerdir. Ve Halk Partililerin “Saltanat Demokratlarda ise, hüküm ve icraat ve iktidar bizdedir” diye olan iddia ve vahimlerinin bir nümunesidir.
Emirdağ Nur talebeleri namına
Mehmed, İbrahim, Ziya, vesaire...
Reis-i Cumhura, Hey’et-i Vekileye, Başbakanlığa, Adliye Bakanlığı Yüksek Katına, Diyanet Riyasetine
Ankara
Hakikî adâlet ve hürriyet için çalışan zatlara birkaç nokta beyan ediyorum:
Birinci Nokta: Hem Denizli Mahkemesi, hem Ankara Ağır Ceza Mahkemesi, bütün Risale-i Nur eczalarını tedkik edip ve ehl-i vukufun da iştirakiyle beraetlerine ve sahiplerine iade etmesine bir mahzur olmadığına karar verip Said’i arkadaşlarıyla beraet ve tahliye ederek, iki sene ellerde ve mahkemelerde kalan Nur Risalelerinin tamamiyle Said’e ve arkadaşlarına iade edildiği ve aynı kararı Mahkeme-i Temyiz kaziyye-i muhkeme haline getirip tasdik ettiği halde; şimdi Afyon’un, Said’in şahsına karşı iki garazkârın aynı kitapları, hem gayet antika mu’cizatlı yazılı Kur’ân’ını, bütün bütün hilâf-ı kanun olarak müsadere edip Said ve arkadaşlarına verdiği asılsız hükmünü yine aynı Mahkeme-i Temyiz bozduğu ve şimdi vatan ve milleti eski partinin garazkârâne istibdadından kurtaran hamiyetkâr, vatanperver bâzı Demokrat liderleri kemâl-i istihsan ile o risaleleri kabul edip sahip oldukları halde, üç senedir hiç sebepsiz binler lira bizim gibi fukaraya zarar vermek, üç defa beraet etmiş bir mahkemeyi üç sene uzatıp âcib bir zulüm içinde şahsi bir garazkârlık vardır kiyirmi ay tecrid-i mutlakta hizmetçisiyle temas ettirmediler.
Tahliyeden sonra iki polis kapısında bıraktılar. Hem o gayret müttakî Nur şâkirdlerini kasden sebepsiz sırf takvalarına ihanet için, mağrib namazının vaktinde muhakeme edip namazlarını kazaya bırakarak acîb bir zulmetmişler. Hem bütün bu Risale-i Nur eserlerini bir defa da Isparta, tamamen müsadere edip tedkikten sonra tekrar aynen iade etmiş.
Devam edecek