Emirdağ Lahikası
İşte Meclisde Reis-i Cumhur büyük işler sırasında ehemmiyetli nutkunda bu gelen fıkrayı söylemiş. Van havalisinde Doğu Üniversitesinin kuruması için Maarif Vekâletinin tedkikatına giriştiğini” söyleyen Celâl Bayar demiştir ki: “Doğu vilâyetlerimizden olan Van’da böyle bir irfan müessesinin kurulması için bütün müşkilât iktiham olunmalı ve önümüzdeki bütçe yılında işe başlanmalıdır” demiştir. Demek Tarihçe-i Hayatı takdim eden genç üniversiteliler bir derece Nur Risalelerinin kıymetini reise ihsas etmişler.
Saniyen: Reisicumhurun bu çok ehemmiyetli fıkrası Risale-i Nur’un bu memlekette ve bu vatanda ettiği ve edeceği çok kıymetdar hizmetlerinin anlaşıldığına bir emaredir. Ve Nurcuların bütün çektikleri zahmet ve Nurun müsadereleri bu büyük neticeye vesile olması cihetiyle şekva değil, şükretmelidir.
Aziz, Sıddık Kardeşlerimiz Ziya ve Abdülmuhsin!
Üstadımız diyor ki:
“Eşref Edib kırk seneden beri îman hizmetinde benim arkadaşım ve Sebilürreşad’da makale yazan ve şimdi vefat eden çok kıymetli kardeşlerimin mümessili ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir. Ve Nurun bir hâmisidir. Ben vefat etsem de Eşref Edib Nurcular içinde bulunmasıyla büyük bir teselli buluyorum.
Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok ve Risale-i Nur, rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensubları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler îman hakikatlarını ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve Tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil. Çünkü îman dersi için gelenlere tarafgirlik nazariyle bakılmaz. Dost-düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu mânayı zedeler, ihlâs kırılır. Onun içindir ki, Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nuru hiçbir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar.
Hem Nur Risaleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdâd-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi tek mes’ele-i imaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dâva edip yirmibeş sene tarz-ı hayatiyle ve emarelerle isbat etmiştir.”
Kardeşlerimiz
Sâdık, İbrahim, Zübeyr
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Bütün ruh u canımızla sizin faaliyetinizi ve muvaffakıyetinizi tebrik ediyoruz. Benim bütün elemlerime ve hastalıklarıma ilâç, Medresetü’z-Zehranın faaliyetinden ve muvaffakıyetinden ileri geliyor.
Saniyen: Asâ-yı Mûsâ’nın Arapçaya güzelce tercümesi için bir pusula yazmıştım. Bugün Ankara’ya giden Zübeyr ile Seyyid Salih’e gönderecektim. Hem Tarsus’da mütekaid bir zâbitin samimî bir mektubuyla Risale-i Nur’dan bâzı kitabı istediğine dair mektubunu, onu da Ankara yoluyla size gönderecektim. Birden Antalya Elmalı’nın gayet hâlis Nurcuları namına, hem kendisi haremiyle beraber Afyon’a kadar gelen ve orada Nurların neşrine vâsıta olan İbrahim Efendi birden şimdi geldi; ben de onunla size gönderdim. Umuma selâm.
Devam Edecek