Emirdağ Lahikası

Bu mes’elenin sırrı budur: Nazif büyük bir hayır yapmak için Nurcuların ehemmiyetli bir virdi olan Cevşenü’l Kebir’i makine ile teksir etmiş.  Bunun sevabına dair, hâşiyesindeki pek hârika ve müteşabih hadislerden faziletine dairolan parçayı beraber teksir etmek için bana yazmıştı.

Ben de dedim: Otuzbeş seneden beri her gün Cevşen’i okuduğum halde o hâşiyeyi üç-dört defadan ziyade okumadım. Onun için onun aynı münasib olmaz. Tâ muârız ve zındıklar itiraz parmaklarını uzatmasınlar. İnşâallah yakında o mübarek Cevşenü’l-Kebir, Nurcuları şevkiyle tenvir edecek.

Sâlisen: Ankara ve İstanbul Üniversite Nurcuları İstanbul’da ikibin adet Rehber’i tab’ediyorlar. Zannımca büyük Rehberdir. Daha iyi.

İnşâallah gençlere büyük bir rehber olur. Kılınç Hacı Ali’ye Medresetü’z-Zehra ile münasebetdar olmak için siz yazınız ki: Asâ-yı Mûsâ’yı edib âlimler, güzelce tercüme etsinler. Tâ o tercüme münasebetiyle âlem-i İslâmın o üstadları Nurlarla alâkadar olsunlar.

Râbian: Hacca giden kardeşimiz Marangoz Ahmed selâmetle gelmiş mi, merak ediyorum. Hem Zülfikar ve Asâ-yı Mûsâ’nın âhirinde Husrev’e yardımcılarına olan aynı duâyı Mustafa Gül ve refiklerini ilâve ile Sözler Mecmuasının âhirinde yazınız. Bâki umumunuza selâm.

Kardeşiniz

Said Nursî

“Bu Muallim Osman, Ceylân’ın hapis arkadaşıdır. Ondan tam ders almış. İkinci bir Ceylân olmak kabiliyeti var. Medâr-ı hayrettir; duamda Nurcular dairesinde hergün isimleriyle yâd ettiğim iki sofî meşreb, kendilerini satmak fikriyle bana ve Nura iliştiklerine dair mektup geldi. Ben gücenmedim; onları daha ziyade duama aldım. Aynen eskiden İstanbul’da eski partinin desiseleriyle bize ilişen malûm ihtiyar şeyh gibi onları hem kendime mübarek kardeş, hem dost bildim; hakkımı helâl ettim. Fakat iki İhlâs Lem’alarını okumalarını arzu ediyorum.

Kardeşlerim, siz dahi böylelerden gücenmeyiniz, münakaşa etmeyiniz.”

Said Nursî

[Mahkeme-i Kübrâ’ya Şekva ve Müdâfaatın bir hâşiyesidir.]

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bu mealde adâletperver Demokratlara istida yazabilirsiniz. Hastayım; siz nasıl münasip ise öyle yapınız. Avukatımızdan, bir gün evvel aldığımız mektupta “Kitaplarımızın suç mevzuu olan ve olmayanlarını tefrik etmeye çalışıyorlar” diye haber verdi. Şimdiye kadar yaptıkları gibi yine hiçbir kanuna uymayan bir tarzda binler kelime içinde bir risalede bir tek kelimeyi bahane edip suç mevzuu yapmak, o risaleyi vermemek suretiyle Nurların intişarına garazkârâne mâni olmak fikriyle, hem kararnamelerini Mahkeme-i Temyizce bütün bütün bozan o kararnamede suç mevzuu gösterdikleri, bizim aleyhimizde olmadığı halde müddeiumumînin iddianamesine karşı hatâ-savab cetvelinde seksenbir hatâsını ve garazkârlığını kat’i isbat ettiğimiz halde, şimdi aynı garazkârlıkla dörtyüz sahife Zülfikar Risalesini; birkaç satır tesettür ve irsiyet hakkındaki, yüzbin tefsirin aynı mânayı söylediklerine binaen otuz-kırk sene evvel yazılan cümlelerini suç mevzuu yapıp o mecmua-yı azîmeyi müsadere edip bize vermemek, dünyada hangi kanun buna müsaade eder?                       

Devam Edecek