Emirdağ Lahikası
R‹SALE-‹ NUR’UN ZUHURU
EM‹RDA⁄ LÂH‹KASI
II
Hâşiye: Acîb bir hadise, adâlet ve dinden hâriç zâlimâne nümunelerden birisi de, üç seneden beri müsadere ettikleri Kur’ânımızı çok defa istediğimiz halde vermedikleri ve ikibin sekizyüz Lâfza-i Celâl altınla yazılı, gözle görünen mu’cize-i Kur’âniyeyi gösteren o mübarek Kur’ânımızı bize vermediler. Şimdi avukat diyor ki: “Bir istida Diyanet Reisine yazınız ki, iade edilsin.” Bunun gibi yüzler nümuneler var ki, sırf bir garazla ve ecnebî parmağıyla aleyhimize işler dönüyor. Bizi ve âlem-i İslâmı pek sevindiren Demokratlar dikkat etsinler. Nurları ve Nurcuları bu işkencelerden kurtarsınlar.
Nur Talebeleri namına
Said Nursî
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Benim Abdurrahmanım ve küçücük bir Husrev namını alan Ceylân, vazifesini iki-üç yerde tam yaptı, geldi. Şimdi daha büyük bir vazife için Ankara’ya Sungur gibi bir vekilim olarak gönderiyorum.
Sâniyen: Bazı zatların mektuplarını bera-yı malûmat size gönderdim.
Sâlisen: Benim Sözler mecmuasından ve İnebolu’dan gelen yeni harf Tarihçe-i Hayat ve eski harf Cevşen’den bana gönderilecek nüshaların mukabili size ne kadar borcum olabilir, bildiriniz.
Kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, Sıddık Kardeşim Osman Nurî!
Mâdem Cenâb-ı Hak, senin kudsî niyet ve ihlâsınla Ankara’da en mühim genç Said’leri senin etrafına toplatmış. Mâdem Ankara’da benim bulunmamı lüzumlu görüyorsunuz. Ben de şimdi nafakamla tedarik ettiğim nüshalarımı o küçük Medrese-i Nuriyeme benim bedelime gönderiyorum. Onların adedince Saidler, seninle komşu olurlar. Hem fedakâr evlâdın çok fevkinde sadakatle şimdiye kadar hizmetleriyle her biri birer genç Said olarak beş-on Abdurrahmanlarım hükmünde Sungur, Ceylân, Salih, Abdullah, Ahmed, Ziya gibi genç ve çalışkan Saidleri senin yanına hem benim vekilim, hem senin talebelerin olarak benim bedelime o küçücük Medrese-i Nuriyeye nezaret ve bir nevi dershane olarak re’yinize bırakıyorum.
Kardeşiniz
Said Nursî
Aziz, Sıddık ve Mübarek Kardeşlerim!
Evvelâ: Husrev’in imzasıyla Reisicumhura verilen telgraf, bir ihtimali var ki; Ankara’da küçük Husrevler, Husrev’in kalemiyle yazılan Kur’ân’ı fotoğrafla tab’etmek ihtimali hatırımıza geldi. Siz Isparta postahanesinden anlayınız ki, ne mahiyette bir telgraftır? Bana da malûmat veriniz. Merak ettim.
Saniyen: Konya’daki Rıfat Filiz kardeşimizin mektubunda, bâzı sofilerin bize hafif tenkidlerinin hiç ehemmiyeti yoktur. Sakın müteessir olmasınlar. Hiçbir vecihle mukabele etmesinler. Şimdi ehl-i îmanın, hususan ehl-i tarîkatın ve bilhassa şahsıma âit tenkidlerini bir nevi nasihat ve bir nevi iltifat telakki ederim. Onlara hakkımı helâl ediyorum.Şimdi ehl-i ilhadın bize dehşetli zararlarına karşı kardeşlerimiz olan ehl-i îmanın gayet hafif şahsıma karşı tenkidlerini bir nevi îkaz ve bizi ihtiyata sevk için bir dostluk telakki ediyorum.
Devam Edecek