Emirdağ Lahikası

Sâlisen: Bu yakında Afyon’da haftalık gazeteler, gizli münafıkların tahriki ile beni de, alâkamız olmadığı bir şeye münasebetdar göstermiş. Buradaki Nurcular da onu tekzib ettiler. Merak edilecek bir şey değildir. Medrsetü’z-Zehra erkânlarının hârika ve müessir ve âlem-i İslâma menfaatli hizmet-i Nûriyelerini bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize binler selâm eder, duâ eder ve duâlarınızı istiyorum.

Kardeşiniz Said Nursî

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Mübarekler köyünden Ali ile Hacı Süleyman ve Dinar tarafından Abdurrahman ve Himmet ve daha evvel gelen ehemmiyetli bir Nurcu hemşehrisi yanıma geldiler. Cenâb-ı Hakk’a çok şükürler ediyorum ki, Mübarekler köyünde (Kuleönü) eskisi gibi Nurlara şiddetli alâkalarını muhafaza ediyorlar. Ven onların sadakat ve ihlâslarının bir kerametidir ki: Kendime mahsus on mecmua kitaplarımı lüzumuna binaen Ankara’ya gönderdiğim ve çok ehemmiyetli ve uzak yerlerden benden kitapları istedikleri aynı zamanda Kuleönü mübarekleri kendilerine mahsus Nur mecmualarını gönderdiğim miktarın aynı olarak Medresetü’z-Zehranın bir hediyesi olarak bana getirdiler. Hususan Birinci Abdurrahman olan Büyük Mustafa’nın kendi el yazısı olan bütün Mektubat ve Lâhikayı içinde buldum. Cenâb-ı Hak o kitapların harfleri adedince her birisine mukabil bin rahmet ihsan etsin. Âmin.

Saniyen: Onbir ay Husrev’in istirahatına fevkalâde hâlisâne hapiste hizmet eden ve müdafaatında gayet güzel mukabele eden Nurun küçük kahramanlarından Mustafa, dünkü gün benim yanıma geldi, dedi: “Ben, ağabeyim Husrev’in yanına ziyaret gideceğim.” Dedim: Gerçi hem senin, hem onun hakkınızdır bu ziyaret. Fakat bugün dört talebe geldiler. Isparta’ya gittiler, o cihette ihtiyaç kalmadı. Sen de Risale-i Nur hesabına mühim bir köyde imam olduğun için, o hizmet de benim şahsî hizmetimden daha ziyade Nurlara faidesi olduğu gibi, Husrev’in ziyaretinden şimdilik daha kıymetdar olabilir. Eğer o köyde hizmet-i Nuriye olmasaydı, Mustafa gibi hâlis ve fedakâr hizmetkâra ihtiyacım vardı. Öyle ise, şimdilik ziyareti tehir et.

Sâlisen: Konyalı Hacı Sabri kardeşimiz yanıma geldi. Ben, Sâdık, Hayri, Mustafa hâzır iken çok ehemmiyetli sohbetimiz Hacı Sabri’ye mühim bir ders oldu. Bilhassa Medresetü’z-Zehra erkânlarının, hususan Husrev’in bu vatan ve millet ve âlem-i İslâma hizmet-i îmaniyeleri ve tahripçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büük bir hasenedir ki, farz-ı muhal, binler seyyie olsa afvettirir. Öyle ise, başta Husrev olarak o erkânların hiçbir hareketini tenkid etmemek ve kemâl-i ihlâs ve samimiyet ile onlara tesanüd ve tam kardeş olmak lâzımdır diye bu meâlde bir ders oldu. İnşâallah Hacı Sabri de Hoca Sabri ve Rüştü ve emsalleri gibi ruh u can ile alâkadar ve Husrev’e tam kardeş olacak; meşreb ihtilafı daha te’sir etmeyecek.

Hasta Kardeşiniz Said Nursî

Aziz, Sıddık Kardeşlerim, Medresetü’z-Zehra Erkânları, Nur Nâşirleri!

Evvelâ: Bir mes’eleyi biz münasip gördük; size, asıl nur hakkında söz sahibi Medresetü’z-Zehra erkânlarının tensibine, havale etmek için kalbe geldi. Şöyle ki:

Bugünlerde bana hizmet eden üç arkadaşımızın muvakkaten birkaç gün benden ders almak iştiyaklarına binaen ve eski zamanda talebelerime verdiğim kıymetdar bir hâtırayı hayatlandırmak iştiyakına binaen, matbu’ Lemeât’ı hergün bir sahifesini ders veriyordum. Hem ben, hem onlar çok hayretle ve takdirle karşılıyorduk. Fikrimize geldi ki: Bu metbu’ risalenin, sâir matbu’ risaleler gibi nüshalarının kalmadığının sebebi, bunun çok kıymetdar olduğunu bilen kısmı intişarına mâni olduklarına ve dost kısmı, kıymeti için elinden çıkarmadığına kanaatımız geldi.

 

Devam edecek