Emirdağ Lahikası

Madem baştan buraya kadar bir hakikati anladın. Elbette bu hakikatten anlaşılıyor ki, Kur’ân’ın anâsır-ı esasiyesi o dört hakikattir. Yâni; “tevhid”, “nübüvvet”, “haşir” ve “adalet”tir.  İşte bu dört hakikat nasıl ki mecmu-u Kur’ân’da dört rükündür. ÖYle de, o dört makasıd çok surelerin her birisinde bulunuyorlar. Her bir sûre bir küçük Kur’ân olur. Belki çok cümlelerin içinde de o dört maksada telmihen işaretler var.

Belki bâzan bir tek kelimede o dört esasa remizler var. Çünkü Kur’ânın eczaları ve kelime ve âyetleri, mecmuuna karşı birer âyine hükmüne geçer, birbirinden in’ikâs eder. Güya Kur’ân müteselsilen âyet ve cümle ve kelimelerine o maksatların nurunu veriyor. Âyinede güneş gibi bâzan bir kelime, bir cümle; bir küçük Kur’ân’ı gösterir. İşte Kur’ân’a mahsus bu nükte, yâni cüz, küll gibi aynı maksadı göstermesi maksadıyla Kur’ân müşahhas bir ferd olduğu halde, çok efradı bulunan bir küllî gibi ilm-i mantıkça târif edilir. Demek Kur’ân’da bin Kur’ân’lar var ki, şahs-ı küllî olmuş. Hem öyle de lâzım gelir. Çünkü hadsiz ve gayet muhtelif tâifelere ders olduğu için, aynı derste hadsiz o tâifeler adedince dersler bulunmak lâzım gelir.

Sual: Eğer denilse: Bu dört maksad-ı asliyeyi bize “Bismillâh” ve “Elhamdülillâh” cümlesinde göster.

Cevap: Deriz ki: Madem Bismillâh Allah’ın abdlerine bir ders olarak nâzil olmuş, elbette söylemek mânasında olan “Kul” kelimesi Bismillâh içinde vardır. İlm-i sarf ile, mukadder tâbir edilir. İşte Bismillâh’taki “Kul” takdiri, bütün Kur’ân’daki “Kul” “Kul” (söyle, söyle) lâfızlarının esası ve anası bu Bismillâh’taki “Kul”dür. Buna binaen “Kul” kelimesinde Risalete işaret olduğu gibi, Bismillâh’ta dahi Ulûhiyete remiz var ve “Bismi”deki “B”nin takdimi, “Kul”ün besmelenin âhirinde mukadder olması hasr ve yalnız mânasını ifade ettiğinden tevhide işaret ediyor. Yâni, yalnız O’nun ismiyle başla.. ve meded al. Ve “Rahmân” isminde adâletin nizamına ve rahmetin cilvelerine işaret var. Çünkü; muhtelif, karmakarışık mevcudat, intizamı ile güzelleşmiş. Ve rahmetin cilvelerine mazhar olabilir. Ve “Rahîm” de haşre işaret var. Çünkü; mânasında hem afvetmek, hem rahmet ve şefkat etmek ve bu fâni dünyada o dört mâna hakikati ile umumî bir surette görünmediğinden elbette bir diyar-ı âherde o mânalar tamamıyla tezahür edebilir. Hem rahmet ve şefkatin hakikati, dirilmemek üzere ölmekle kabil-i tevfik değildir. Demek “Rahîm”deki şefkat, parmağını Cennete uzatmış gösteriyor.

Şimdi “Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Mâliki yevmiddin”e bakınız!

Devam edecek