ÇÖZÜM SÜRECİ, KARANLIK BİR DEVRİN KAPANMA SÜRECİDİR! (2)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi;

Diyarbakır Söz Gazetesi “MANŞETTEN” köşesinde her daim "ülke hakikatlerine" parmak basmaktadır.

Dile getirdiği gerçekleri de, kamuoyunun takdirine bırakmıştır.

Gerek yakın tarihimizdeki olup-bitenlerle ilgili olsun.

Gerek ülkenin genelinde olsun,

Gerekse bölgemizde olsun, gerekse de Diyarbakır’ımızda olsun; "yaşanılanları" sizlerle paylaşma gayretinde olmuştur.

Acımasızca yapılan ahlak dışı yaptırımlar…

Devletin ve kamu kuruluşlarının yetkilerini kötüye kullanarak kişisel çıkar, rant temini amacıyla çalışan karanlık güçler…

Ve o güçlerin bünyesinde palazlanan bireyler.

Ne yazık ki bunların yüzde doksanı da resmi üniforma altında, faaliyet göstermiştir.

Bu kirlenme işlerini icra etmişlerdir.

Gerek askeri olsun, gerek sivil kesimler olsun…

Özellikle de JİTEM’in oluşturduğu karanlık kirlenmeler…

Pek tabi ki aynı dönemin bölgedeki Milli İstihbarat birimleriyle işbirliği yaparak, "çetevari" organizeyle, günlerini gün etmişlerdir.

Keza yargının da özellikle DGM’nin dönemin Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar…

İdeolojik kirlenme noktasında olsun, kişisel rant temini olsun, JİTEM’in başında bulunan dönemin yüksek rütbeli subaylarıyla ve Bölge İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören ile işbirliği yaparak, hukuk diliyle sahte fişlemeyi ve PKK ağzıyla, ERNK mührünü kullandırarak, çok kirli işler yaptırmıştır.

JİTEM’in, MİT’in yapmış olduğu birçok hukuk dışı uygulamalar bu oluşumun organizasyonuyla yapılmıştır.

***

Hele ki bizim olay.

Hele ki,

Mehmet Emin Altındağ'ın arkadaşı Münir Mennan'la trafik kazası süsü verilen suikastla, katledilmeleri olayı.

İşte bu antidemokratik mezalim 28 Şubat döneminde gerçekleştirilmiştir.

Ancak olayın mukabili olan başlangıç, 1990’lı yıllara dayanmaktadır.

1990'dan 1996 yılına kadar JİTEM’i yöneten ve özellikle Jandarma İl Komutanlığı görevini üstlenen Eşref Hatipoğlu isimli karanlık bir anlayış tezgâhlamış, yola çıkmış, bölgenin birçok sevilmeyen despot ve cani insanlarıyla işbirliği yapmış, kirvelik gibi aile dostluğu kurarak, karanlık emellerine ulaşmaya çalışmıştır.

Kendilerine karşı olan.

Karanlıklarını deşifre eden.

En önemlisi devlet yanlısı olan birçok insanı, aileyi de "keyfi" zalimlikleriyle mağdur etmiştir.

Ve makam ve mevkiini kötüye kullanmıştır.

Böylesine ahlakdışı uygulamalarla yetinmeden bu kez Söz Gazetesinin kurucularından Mehmet Ali Altındağ ve oğlu merhum Mehmet Emin Altındağ hakkında “gizli bilgi notu” adı altında iftira, uydurma, yalanlarla dopdolu fişleme ve karalama gerçekleştirmiştir.

Bu fişlemesi emekli olduktan sonrasına kadar da devam etmiştir.

***

İşte size tarihi bir vesika!

Onun imzasını taşıyan belge.

Küpürlerini buradan, bir bir siz değerli okurlarımıza ve kamuoyuna deşifre ediyoruz.

Ki, böylesi şer yapıların, organizatörlerin "ipliği" pazara çıksın.

Devleti âliye(!) de, hakikatlerden bir kez daha haberdar olsun.

* * *

Evet, bunu yaparken hakkında Diyarbakır Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce o günün parasıyla 400 liraya mahkûm edilmiş, Yargıtay’ca onanmış karar.

Ama her zaman Türkiye’deki hukukun gerçek manada işlenemeyeceğini, mağdurdan yana olması gerekirken, zaman zaman güçlüden yana işleneceğinin bir kanıtı olarak anılan bu mahkeme kararı için Yargıtay’a adeta baskı yaparcasına verilen kararı düzeltmek üzere tashih-i karar ile Yargıtay’a itiraz etmiş.

10 gün evvel Yargıtay’ın heyetçe vermiş olduğu onay kararını maalesef biz yanlış yaptık, emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun mümtaziyeti ve askeri şahsiyetini (!) korumak için, hiçe sayarak yeniden onun masumiyetine karar vermiş ve hem kendi kararını, hem onanmış kararını hem de yerel mahkemenin kararını bozmuştur.

Bu, elbette ki Türkiye’deki ve yargıdaki olup bitenlerin tek örneği değildir.

***

Evet, burada dile getirmek istediğimiz 1990’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar.

Yani 10 yıllık karanlık bir anlayışla devlet çok kötüye kullanılmıştır ve imkânlar hep devleti milletin aleyhine kullandırtmışlardır.

Bakınız, Temyiz eden davalı Eşref Hatipoğlu Kıd. Jand. Albay J. Sosyal Tesis Özel Korumalı Lojmanı B/9 Balmumcu İstanbul adresiyle, temyiz dilekçesinde şunları dile getirmiştir;

“1- Davacı Mehmet Ali Altındağ hakkında K.K.K İstanbul Merkez Komutanlığının 9 Eylül 1990 gün ve güv. 3984–504–99 sayılı gizli ibareli yazı ekinde gelen bilgi notu ile Jandarma Genel Komutanlığının 16 Eylül 1999 tarih ve Hrk. 3584–1–94 asayiş D. Ter. Oly. Ş. (2606999) sayılı Tümgeneral Mehmet Çavdaroğlu imzalı gizli ibareli istihbarat raporları Diyarbakır 1 nolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.

Devletin resmi raporlarında bu şahsın örgüt ilişkileri açıklanmıştır. Dolayısıyla daha önceden Diyarbakır 4 nolu DGM’de bulunan dilekçemdeki beyanların asılsız olmadığı net bir şekilde görülmektedir”

***

Böyle yaftalarla devleti kötüye kullanarak, mahkemenin ve vicdanına bağlı kalan hâkimlerin üzerine askeri despotizmi kullanarak, etkilemek istemiştir.

Nitekim Tümgeneral Mehmet Çavdaroğlu’nun da bu meyanda yazmış olduğu yine aleyhimizde gizli ibarelerle tüm askeri komutanlıklara ve JİTEM’e, Eşref Hatipoğlu’nu kurtarmak maksadıyla yazdıkları ferman sonuç itibariyle bir sene sonra Mehmet Emin Altındağ’ın hayatına neden olmuştur.

Ve aynı kişiler tarafından hazırlanan tuzak doğrultusunda bir suikasta arkadaşı Münir Mennan’la beraber Bingöl dağlarında trafik kazası adı altında hayatına son verilmiştir.

Tümgeneral Mehmet Çavdaroğlu’nun 16 Eylül 1999 gününde “gizli” ve “kişiye özel” ibaresiyle “İl Jandarma Komutanlığına İstanbul” başlıklı yazıyla iki sayfadan ibaret şöyle bir yazı yazmıştır.

Tabii ki Eşref Hatipoğlu’nu korumak ve kurtarmak için…

Söz ailesini mağdur etmek için…

Hatta suikastlar düzenlemek için şöyle bir ferman yazmış, MİT’e ve tüm Jandarma birimlerine göndermiştir ve son olarak bunun kupürünü sizlerle paylaşmak istiyoruz.

***

Fazla sözümüzü uzatmadan 28 Şubat ve öncesindeki yıllar, başta söylediğimiz gibi Türkiye; askeri vesayet altında birçok yönüyle inim inim inletilmiştir.

Ve birçok insan gece yarısı eli kolu bağlanarak evlerinden alınmış, bilinmeyen yönlere gönderilmiş ve infaz edilmişlerdir.

Hepsi bu tür vakalar vasıtasıyla.

Biz burada devletin, yetkilerini elinde tutan ve bugün milli duygularını temsil eden ve bugün milletten yana, milli duygularına tercüman olan AK Parti Hükümetine, Adalet Bakanlığı’na ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’na ve HSYK’ya kamuoyu nezdinde seslenerek diyoruz ki, geç de olsa hak tecelli etsin.

Geçmişe yönelik bu tür insanlar tarafından yapılan kirlenmeler, sahiplerinin yanlarına kar kalmasın.

Gerek Mehmet Çavdaroğlu olsun, gerek Eşref Hatipoğlu olsun ve gerek o dönemlerde Diyarbakır’da görev yapan Emekli Tuğgeneral Fikret Demirtaş’ından tut, Albay Mecit Korkut’larına kadar.

DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ına kadar…

Ergenekonun yapamadığını bunlar o tarihlerde Ergenekon uygulamalarının dik alalarını yapmışlardır.

***

Lütfen hukuku ve demokrasiyi koruma adına sizlere sesleniyor ve sizleri göreve davet ediyoruz.

Bugüne kadar bunları koruyan nice yasa temsilcilerinin vermiş olduğu kararlarını yeniden gözden geçirmek maksadıyla harekete geçilsin.

Ki adalet yerini bulsun…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da ifade ettiği üzere “Sadece terör sona ermeyecek, şu anda Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanıyor.

Türkiye’nin adeta makûs talihi değişiyor.

Türkiye, yeni bir evreye, yeni bir kulvara geçiyor”

Evet, bu yazı serimiz devam edecek.

Eşref Hatipoğlu’nun bu yönde birçok sahte fişleme vesikaları elimizdedir, bir bir kupürler halinde siz değerli okurlarımızla ve kamuoyuyla paylaşmaya çalışacağız.

Saygılarımızla.

Diyarbakır Söz.