“SAHTE DELİLLER ÜRETMEK AĞIR SUÇTUR”
Evet, değerli okurlar.
Dün de “MANŞETTEN” adlı köşemizde değindiğimiz önemli ve çarpıcı konuları bugün biraz daha irdelemek suretiyle, size aktarmak istiyoruz.
Elbette ki niyetimiz, amacımız, hedefimiz, kamuoyunu aydınlatmaktır, ülkemizin ciddiyetler ve hakikatler platformunda yürümesi için tarihi gerçekleri dile getirmek ve halkımızı uyarmaktır.
Hakkın ve hakkaniyetin tahakkuku için bu yolda mücadele etmek, boynumuzun borcudur.
Ta ki gerçekler, kanunlar ve yasalar meşru zemine oturtturuluncaya kadar herkesi hak ettiği yerinde göstermek; ana hedefimizdir.
Herkes görevini yerine getirmeli; edepsizlerin, hokkabazların, kendini beğenenlerin yaptıklarının yanlarına kar kalmaması gerekir.
Dün, yine aynı bu köşede 28 Şubat’ta bu coğrafyada devlet eliyle, devlet imkânlarıyla, devletin gölgesinde görevini kötüye kullanarak, sahte deliller üreterek, sahte iddianameleri hazırlayan sahtekârların sahteciliğini deşifre etmek için söz vermiştik.
Bugün, verdiğimiz sözü yerine getirmek için, sözüm ona resmi sıfatların elleriyle tanzim edilen zorbaca bir sahteciliğin ibret levhasını siz değerli okurlarımıza ve özellikle iktidar yetkililerinin, Adalet Bakanının ve HSYK’nın dikkatine sunmak üzere bu tarihi kirliliği ve edepsizliği bugün bu köşeye taşıyoruz.
* * *
Şöyle ki;
27 Mayıs 1998 tarihinde düzenlenen "sözde PKK terör örgütü" tarafından el yazısıyla hazırlanıp ERNK mührü vurulan bir doküman.
Amed Eyaleti Karargahı Dr. Ali'nin sözde, yine Amed Eyaleti Karargahı Dr. Nasır’a yazılmış bu dokümanda, Diyarbakır Söz Gazetesinin sahipleri tarafından kendilerine 350 bin Mark bağışlandığı ifade ediliyor.
Tepeden tırnağa misansel olarak yazılmış olan bu sahte evrak meşrulaştırılmaya çalıştırılıyor.
Ve bu sahte doküman, “Gizli” damgayla “Kişiye Özel” olarak “T.C. Kara Kuvvetleri Komutanlığı 7. Kolordu Komutanlığı Diyarbakır” başlıklı olup, 3590-50-98/AS İstihbarat (080) denilerek kayda alınıyor.
Konu: Ele geçen doküman hakkında.
DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na Diyarbakır
Kişiye Özel - 26 Ekim 1998
* * *
Bu sahtecilik, tezgah ve oyunlarla dolu sahte evrak'a 7. Kolordu Komutanı adına imza atan Dönemin Piyade Kurmay Kıdemli Albay Reha Şatana.
Şatana DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na “Kişiye Özel” olarak yasalaştırıp, resmi imzalarla anlaşmalı olarak DGM Başsavcılığı’na gönderiyor..
DGM Başsavcısı ise muhatap olan kişileri apar topar Jandarma Alay Komutanlığı İstihbarat Şubesi’nce gözaltına alıyor.
Söz Gazetesinin sahiplerinden iki kardeş DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edilip, tutuklatılıyor.
Hedef: tamamıyla rant, macera, sindirme ve kirli oyun.
Oysaki olayın aslı, astarı yok.
Bu yazı tümüyle Dönemin, JİTEM İstihbarat bölümünde görev yapan Astsubay Ali Kaya, Binbaşı Cemal Temizöz ve İstihbarat Yüzbaşı Ali İhsan Calasın ile DGM Cumhuriyet Başsavcılığı müştereken ve müteselsilen anlaşarak bunu tezgahı ortaya koymuşlardır.
Büyük bir kumpasla ailemize karşı büyük bir alçalış içerisinde hareket ederek, "suç isnat" etme planını uygulamışlardır.
Sonuç itibariyle 4 Nolu DGM Başkanlığı’nca "bu kirli tezgâh" büyük araştırma neticesinde deşifre edilerek, ortaya çıkarıldı.
Ve Gazetemizin iki patronu yaşanan mağduriyetle, beraat etti.
Ancak O mahkeme heyeti ne yazık ki, bu sefer yakalarını Nihat Çakar’ın ve dönemin HSYK’sının elinden kurtaramadı.
(Ceza verilmesi gerekirken), beraat ettiğinden dolayı başta başkan olmak üzere diğer üyeleri yer değiştirme cezasına tabi tutarak bu değerli hakimleri tenzil-i rütbe ile yerlerinden aldılar.
Bu mahkemenin vermiş olduğu beraat kararına karşı kinini, gayzını, sindirmeyen Nihat Çakar, kararı bozmak için bizzat kendisi Yargıtay’a temyiz dilekçesi yazıyor..
Her ne kadar temyiz dilekçesi yazdıysa da Yargıtay 9. Ceza Dairesi bunu yutmadı, itirazını reddetti. Ve mahkeme kararını onadı.
Olayın süreci çok uzun ise de ama bir ibret levhası olsun diyerek, size bugün düzmece sahte el yazısının küpürü ile Nihat Çakar’ın dilekçesini ve Yargıtay İlamı’nı sunmak istiyoruz.
Ki Türkiye, 28 Şubat sürecinde "nasıl kirli ve karanlık" ilişkilerle insanların suçsuz yere, suçlanıp-cezaevine konulduğunu bilsin-görsün diye.
* * *
Evet, sevgili okurlar.
Bu temyiz dilekçesine ret çeken Yargıtay 9. Ceza Dairesi Yargıtay İlamı’nda aynen şöyle diyor;
“Elde edilen delillerin hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı, gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kırılmış olduğundan Cumhuriyet Savcılığının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi onanmasına”
Esasen dikkat çeken olay şudur ki mahkeme duruşmasında iddia makamında oturan savcı talebi doğrultusunda verilen beraat kararına rağmen, Cumhuriyet Savcısı karara itiraz etmiyor, iddia makamındaki zat karara itiraz etmiyor, Başsavcılık makamında oturan Nihat Çakar uyduruk bir temyiz dilekçesiyle kendisi temyiz etmeye çalışıyor.
Nasıl bir kin?
Bu da apayrı dikkat çekici bir olaydır.
Olayın kasıtlı ve hukuk normlarına aykırı tezgahlandığı, tarihi bir kirlenme olduğunu zaten kendisi kendini gösteriyor.
Bunları siz değerli okurlarımıza aktarmamızın temel amacı geçmişe yönelik, yargının ne kadar kirlendiğini ve ne kadar kirli ve kötü insanların elinde bu kurumun yıprandığını göstermektir.
Başka herhangi bir art niyetimiz olmamakla beraber ki olamaz da.
Böylesine kirli tezgâhların varlığına artık son denmelidir, diyerek Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ile HSYK’nın dikkatlerine sunmak üzere bunları yazıyoruz.
Ki, Türkiye geçmişteki "hukuk dışılıklarla" yüzleşip, hesabı sorulsun.
Çünkü vicdanların rahatlaması için, illa ki "Adaletin tecelli" etmesi gerekir.
Saygılarımızla.
Diyarbakır Söz Gazetesi